http://framboise781.free.fr/Paris.htm
ŞUNA BİR BAKIN
1- samimi iki dost ve arkadaslardi.Fakat bir tanesi cok kurnaz,atilgan ve hareketli, digeri ise cok saf durust ve sessizdi. 2- Bir gun kurnaz arkadas,diger saf arkadasinin yanina giderek islerinin bozuldugunu soyler ve kendisinden para ister.Samimi dostu 0nu hic kirmaz ve elindeki butun parayi arkadasina,dostuna verir. 3- Arkadasi bu parayla islerini duzeltir. 4- Bir sure sonra kurnaz olan yine arkadasinin yanina gider ve arkadasinin evlenmek uzere oldugu nisanlisini cok begendigini ve kendisine vermesiniister. 5- Arkadasi cok sasirir ne diyecegini bilemez…..!!!!! 6- Fakat aralarinda o kadar kuvvetli bir sevgi vardir ki arkadasina hayir diyemez,nisanlisini arkadasina verir. 7- Zaman icinde saf olanin isleri bozulur.Birden arkadasi aklina gelir (ben 0na sIkistiginda iyilik yapmistim diyerek) arkadasinin is yerine gider ve kendisine calismasi icin is vermesini ister. 8- Arkadasi 0na is vermez. Bizim ki pismanlik ve uzuntu icinde geri doner ama yinede arkadasina kirilmaz.. 9- Bir gun sokakta dolasirken, yanina hasta ve yasli bir adam yaklasir.fakir oldugu icin ilac alamadigini soyler. 10- Bizim ki yasli adamcagiza acir,istedigi ilaclari alir adamcagizaverir. 11- Kisa bir zaman sonra o yasli ve hasta adamcagizin oldugunu duyar. 12- Yasli adam cok zengindir ve butun mirasini kendisine birakmistir… 13- Saf adam artik cok zengindir… 14- Birazda sevdigi dostuna kirginligi sebebiyle dostunun is yerinin karsisinda bir ev alir ve oraya yerlesir. 15- Bir gun evin kapisini dilenci bir kadin calar,Yasli kadin cok ac oldugunu kendisine yemek vermesini ister. 16- Bizim saf hic dusunmeden yasli ve ac kadini iceri alir,karnini doyurur. 17- Kimsesi olmadigini ogrendigini kadina; kendisinin de yalniz oldugunu soyler ve bu evde birlikte yasayalim,sen evin islerini ve yemeklerini yaparsinder.Yasli kadin hic dusunmeden kabul eder… 18- Bir sure sonra yasli kadin bizimkine;kendisine uygun bir kiz bulup evlenmesini ister. 19- Bizim ki , boyle bir kizi nasil bulacagini, kendisinin tanidigi olmadigini soyler. 20- Yasli kadin 0na uygun bir kiz tanidigini ve kendisiyle gorusturebilecegini soyler. Gorusmeler sonunda evlenmeye karar verilir ve dugun davetiyeleri basilir. 21- Bizimki kirgin oldugu halde cok sevdigi samimi dostunu yinede unutmamistir. Birazda geldigi konumu gormesi acisindan samimi arkadasina da davetiye gonderir. 22- Dugun gunu gelir catar,saf adam dugun salonunda bir seyler soylemek amaciyla mikrofonu alir ve baslar yasadiklarinianlatmaya…. 23- Eskiden cok sevdigim bir dostum vardi.Bir gun isleri bozulunca benden borc para istedi. Elimdeki butun parayi verdim.Evlenmek uzere oldugum nisanlimi cok begendigini soyleyerek kendisine istedi uzulerek 0nu da kendisine verdim.Cunku biz gercek dosttuk.onun uzulmesini istemezdim. Islerim bozuldugunda 0nun fabrikasina gittim ve calismak icin kendisinden is istedim, Bana is vermedi cok uzuldum,ama yinede arkadasima kizmiyorum cunku biz gercek dosttuk…. 24- Bu konu uzerine kurnaz olan arkadas daha fazla dayanamaz mikrofonu alir eline ve baslar konusmaya; “beninde bir zamanlar cok sevdigim bir dostum vardi.Islerim bozuldugunda kendisinden para istedim, butun parasini bana verdi.Sonraondan nisanlisini istedim uzulerek nisanlisini da bana verdi.” 25- Nisanlisini istememin sebebi o kadinin arkadasima layik olmamasiydi.(HAYAT KADINI IDI) kendisi cok saf oldugu icin dostumu o kadindan bu sekilde kurtardim… 26- Isleri bozuldugunda gelip benden is istedi,arkadasimi dostumu kendi emrimde calistiramazdim, onun icin is vermedim. 27- Gunun birinde karsilastigi yasli adam benim babamdi. Babam olmek uzere idi 0nu arkadasimin yanina ben gonderdim ve mirasini 0na ben biraktirdim… 28- Evine gelen yasli dilenci kadin benim annemdi; 0na bakip daha iyi yasamasini saglamak icin gonderdim. 29- Su an evlenmekte oldugu kiside benim kiz kardesim. 0nu dostumla
evlenmesine ben ikna ettim. 30- HER SEY SENIN ICINDI DOSTUM…… 31- YAZININ ANA FIKRI…….? Insan dostu arkadasi icin yaptiklarini mecbur kalmadikca aciklamaz.. Tum yakinlik duyduklariniza bir de bu gozle bakin;siz fark etmeden sizin icin kim bilir neler yapmistir.
DERS 1)
Bir Türkce kelime 17 ingiliz kelimesine bedeldir.
Afyonkarahisarlilastiramadiklarimizdan misiniz?
Are you 0ne of those people whom we tried unsuccessfully to make resemble the citizens of Afyonkarahisar?
DERS 2)
Yeni baslayanlar için tercüme cümlesi :
Üç cadi üç Swatch saate bakiyorlar. Hangi cadi hangi saate bakiyor?Ingilizce tercümesi:
Three witches watch three Swatch watches. Which witch watch which Swatch watch?
Simdi ileri derece tercüme cümlesi :Üç travesti cadi üç Swatch saatin butonuna bakiyorlar. Hangi cadi hangi Swatch saatin butonuna bakiyor?
Mart ayi gelmisti ama kizim hala okumaya gecmemisti.Odevlerini yapmamak icin bir suru bahane buluyordu. Elimdengeldigince ilgileniyor, calisma sevki kazanmasi icin cabaliyordum. Ancak hicbirgelisme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma ogrenmemeye calisiyorgibiydi. Ogretmenligin kazandirdigi butun deneyimlerimi kullaniyor,hicbirinin ise yaramadigini gordukce panigim artiyordu.Kizimdan bir yas kucuk oglum ve henuz yedi aylik bebegimdencalabildigim her dakikayi kizima ayiriyor, ancak ogretmeniyle herkonustugumda buyuk bir dus kirikligi ile eve donuyordum. 'Kizim acabageri zekali mi' diye dusundugum oluyor, bu dusunceler yuzundenbeynimin zonklamasini gecirmek icin iki, uc tane agri kesici almak zorunda kaliyordum.O soguk mart aksaminda, sonmeye yuz tutmus sobanin yaninda, kizima heceleri sokturebilmek icin ugrasirken, 0nun ilgisizligi kalan sonsabrimi da tuketti. Aylarin birikimiyle kizi mi omuzlarindan tutup,silktim ve minicik yanagina hatirladikca utandigim' bir tokat attim.Yanagi kipkirmizi oldu. Saskin ama kizgin bakti. Aglamamak icin minikdudaklarini surekli bukuyor, bakislari kalbimin otelerine dogru okgibi ilerliyordu.Sessizligi bozan ben oldum."Neden? Nazlihan neden? Nicin okumayi ogrenmek icin gayret gostermiyorsun? Sen aptal degilsin. Neden kendine aptalmissin gibi davranilmasina izin veriyorsun?" Bir an durdu, sonra sesinin butun yirticiligi ve kiniyle, "Cunku ben okumak istemiyorum" diye haykirdi. Kulaklarima inanamiyordum. Yuksek tahsil yapip, iyi bir gelecegi olacagini dusledim biricik kizim, benim, ben ogretmen Emine Ozgenc'in kizi "Okumak istemiyorum" diye bagiriyordu.Hayal kirikligi ve saskinlik icerisinde "Neden?" diye sorabildim."Cunku ben senin gibi okuyup, ogretmen olup, cocuklarimi evde yalniz birakip ise gitmeyecegim, Calismayacagim, Ben sadece anne olacagim."Kizim konusmuyor, adeta beni tokatliyordu. Basim donuyor, gozumkarariyor, bu sozlerin gercekten kizima mi ait oldugunu anlamayacalisiyordum. Evet bu sozleri bana yedi yasindaki kizim soyluyordu. "Insan simdi bayilmaz da ne zaman bayilir" diye dusundum. Sanki, birden, gozlerimin 0nunde bir sinema perdesi acildi ve aci bir film oynamaya basladi. Yozgat'in Nohutlu Tepesi'nde, o her cikisimda hic bitmeyecegini dusundugum yokusun basindaki bir turlu isitamadigim evi hatirladim.12 Eylul sonrasi, esimin (bircok insana yapildigi gibi) hic anlayamadigim bir tarzda ve sebepsizce tutuklanip cezaevinegoturulusu. Aylarca tutuklu oldugu halde mahkemenin bir turlubaslamayisi. Yillarca suren ve benim, esimin neden tutuklandiginiberaat ettikten sonra bile anlamadigim mahkemeler. Bakamadigim icin dokuz aylikoglumu Samsun'a, anneme birakmam. Bakici ve anaokulu masraflarini karsilayamadigim icin, iki yasindaki kizimi her gun calistigim liseye goturusum. Yavrumun ogretmenler odasinda koltuklarda uyuyusu. Uykusunun en derin yerinde calan teneffus ziliyle yavrumun firlayip koltuklara oturusu. Sonra mudurun beni cagirip, "Bak Emine Hanim, biliyorum zor durumdasin ama seni goren herkes cocugunu okula getirmeye basladi. Burasi cocuk yuvasi degil ki.Bir daha kizini okula getirme" deyisi. O gunden sonra iki bucuk yasindakikizimi o koskoca, o sopsoguk evde, yalniz basina birakip, donene kadar kizimikorumasi icin Allah'a yalvarislarim. Acikir ve susar diye etrafabiraktigim su bardaklari ve yiyecekler. Her aksam eve dondugumdeyavrumu bir kosede battaniyenin altinda buzusmus bulusum."Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, agladim,agladim, yoruldum, sustum, sonra yine agladim" diyerek boynuma sarilisi. Bir film seridi gibi geciyordu gozlerimin 0nunden. Bir turlu filmin sonu gelmiyordu.Nisan sonlarina dogru bir ogle paydosunda eve gelmis ve zili calmak zorunda kalmistim.O sabah telasla cikarken anahtari evde unutmustum. Ama cok dert etmemistim. Nasilsa kizim evdeydi. Kapiyi acardi. Ama acmadi.Acmadigi gibi sesinin butun gucuyle "Anne" diyerek agliyordu."Kizim, ben annenim, ac kapiyi" dedikce o "Hayir sen annem degilsin. Sen kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne soyledimse inandiramadim. Dinledigi bir masaldan etkilenmisti besbelli. Yavrum,minik yavrum korkuyor ve agliyordu. Yarim saat ugrasmis, iknaedememistim.Yapacagim tek sey vardi. Bir sekilde iceri girmek. Ama nasil? Kapiyi kiracak gucum yoktu. Nohutlu Tepesi'nde cilingir ne gezerdi. Icerdeyavrum feryat figan agliyordu. Neden sonra alt kata inmeyi dusundum.Kapiyi acan komsuma bir yandan olaylari anlatiyor, bir yandan balkonadogru kosuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerlestirdim ve ust kattaki evimin balkonuna ulastim. Ben, 153 santimlik ufak tefek kadin, bir sandalye yardimiyla nasil olup uc metrelik tirmanisi gerceklestirerek, ucuncu kattaki evimin balkonuna ulastim. Hala anlamis degilim. Sanki gorunmeyen bir el beni yukari cekti. Balkonun kapisi pek saglam olmadigindan, kilidi kolayca acip iceri kostum.Kizim kapinin dibine oturmus, basini bacaklarinin arasina sikistirmisagliyordu. Sarildim, sarildim, sarildim... Goz yaslarim 0nunkiyle karisti. Koynuma buzuldu. Sadece "Annem, annecigim, kurt beni yiyecekti" diyebiliyordu. O gun ogleden sonraki ilk dersimi kacirdim.Mudurun ikazina ragmen kizimi sinifima goturdum. 0nce mudur muavini,sonra mudur tarafindan azarlandim ama hic cevap vermedim. Sadece goz pinarlarimda iki damla yas belirdi. Ve o yaslar mudurun birden susup ozur dilemesine sebep oldu.Evet bu aci film bitecek gibi degil. Kizimin sesiyle irkildim."Ben okumayacagim. Anne olacagim diye feryat ediyordu. Feryat etmiyor sanki beni tokatliyordu. 0na iyi bir anne olamadigimi ve bundan duydugu rahatsizligi bu sozlerle haykiriyordu yuzume. Hayatiminhicbir aninda boylesine bir aci yasamamistim. Hicbir soz yuregimi ve bellegimi boylesine hirpalamamisti.Kizimin kestane rengi saclarini oksadim. Tokadimla kizaran yanagini optum. Basini gogsume bastirdim. 0nun hafizasinda yer eden butun acilari silmek istiyordum. En dogru, en egitici sozleri bulmaliydim. Ama nasil?.. Bu allak bullak beyinle nasil?Oglece ne kadar kaldik bilemiyorum. Bir ara konusacak gucu bulabildim."Kizim, her okuyan kadin calismak zorunda degildir. Sen iyi bir anne olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmani istiyorum. Ancak,okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Calismak zorundadegilsin ki. Sen de evde cocuklarina bakar, 0nlara okuma yazmaogretirsin" diye devam eden bircok cumcumle siraladim pes pese. Kizimikna olmus gorunuyordu. Ertesi gun okuldan geldiginde 0nu masaninbasinda Cin Ali kitabini okurken buldum. Kizim, okuyup yazmayi aylar 0nce ogrenmis fakat israrla herkesten saklamisti.Ogretmeni saskindi. "Nasil olur da bir cocuk, bir gunde bu kadar ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabi oyle uzun ve anlasilmasi oyle guctu ki... O an susmak, en guzel cevapti cunku bu sorunun cevabini ancak ben ve Nazlihan anlayabilirdik.Simdi kizim, Gazi Universitesi'nde isletme okuyor. Anadilini cok iyi okuyup, yazdigi gibi iyi derecede Ingilizce de biliyor. En 0nemlisi bir kadinin hangi sartlarda olursa olsun calismasi ve ekononomik ozgurlugunu elde etmesi gerektigine inaniyor. En guzeli de her firsatta "Canim annem diye sarilip yanaklarimdan opuyor. Ben de 0nun,daha 0nce "o utandigim tokatla" kizart tigim yanagindan opmeye ozen gosteriyorum.Emine Ozgenc
Bedri Baykam'ın 25 Nisan 2006 Tarihli Cumhuriyet Makalesi!!!
KUM SAATİ AKIYOR SN. CUMHURBAŞKANIM
Bedri Baykam Sayın Cumhurbaşkanım,
Yazdığım binlerce yazının hesabını kırk yıldır tutmadım. Ama size okumanızı istirham ederek kaleme aldığım bu açık mektup, belki de en önemli makalem olabilir.
12 Nisan günü Harp Akademisi'nde yaptığınız uzun ve çok içerikli konuşmanın tarihi değerinin uzun uzun bir övgüsünü izninizle yapmayacağım. Çünkü bu metnin ne kadar haklı temellere dayandığı, ülkemizdeki Atatürkçüler tarafından en güzel şekilde ifade edildi. * * *
Sn. Cumhurbaşkanım; topluma güven vererek sürdürdüğünüz görevinizde yalnız bir yıl daha süreniz var. Şu andaki görüntüye bakılırsa AKP, Cumhurbaşkanlığı seçimini bu parlamento ile yapacağını vurguluyor. Bu verilerde bir sürpriz olmazsa, Tayyip Erdoğan veya başka bir AKP'li Çankaya'ya çıkacak. Bunun Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası ve temel değerlerine ne gibi sıkıntı getireceği, türbanın Çankaya'ya tırmanma olasılığının ne gibi kalıcı zararlar doğurabileceği Türk demokratik kamuoyunda uzunca bir süredir tartışılıyor.
12 Nisan konuşmanızda özetle "İrtica ve bölücülük konusunda tehlike çok büyük" demenizin ötesinde, devletin çeşitli kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin laikliği korumak için toplumu bilinçlendirmek için topyekün bir savaş verdiğinden söz ediyorsunuz. Üstelik "gericiliğe karşı verilen bu savaşın halkın dinsel inançlarına karşı çıkmak gibi gösterilmesi başlı başına bir din sömürüsüdür" diye haklı bir yorum yapıyorsunuz,
Sn. Cumhurbaşkanım, son bir yılın kum saatinin artık her an işlediği şu yoz ortamda, önemini vurguladığımız gericiliğe karşı savaşa bu hükümet destek veriyor mu? Hayır! Tam tersine, söz ettiğiniz tüm irtica yayılması, bu hükümetin seçtiği siyasetlerin kaçınılmaz bir sonucu olarak oluşmuştur. Tüm türban politikaları, kadrolaşmaları, yaşam tarzı dayatmaları ve özgür düşünce ve sanata olan düşmanca tavırları, laiklikten ödün vermenin çok ötesinde şeriatçılığı çağıran ve 0nun altyapısını hazırlayan bir bütün oluşturmaktadır.
* * *
Sn. Cumhurbaşkanım, işte bu gerekçelerle size büyük sorumluluklar düşmektedir. Tabii ki 12 Nisan konuşmanız tarihe düşülmüş bir nottur. Ancak bu toplum sizin gibi değerli bir devlet adamından şu kritik günlerde daha fazlasını beklemektedir. İleride bu ülkenin başına herkesin pişman olacağı olaylar gelmesini istemiyorsak, şu aşamada Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve demokratik bir hukuk devleti olma vasıflarına karşı girişilen bu akıl almaz oyunlara karşı sizin "zor, oyunu bozar" atasözümüzde hatırlatılan bir şekilde, bir büyük karşı eylem planına geçmenizi, bu ulus ve 0nun demokratik kurumları sizden beklemektedir.
Şöyleki: Anayasamızın size verdiği yetkilerle 12 Nisan konuşmanızın daha ağırını yapmak üzere TBMM'yi toplantıya çağırabilirsiniz. Bunun ötesinde, aynı ivedi gündem üstünden bakanlar kurulunu başkanlığınız altında toplayabilirsiniz. Laiklikten verilen ödünler ve "tesettür kadrolaşmalarının" kabul edilemez olduğunu, devletin başı olarak bunlara müdahale etmeye mecbur olduğunuzu söylersiniz. O gün tüm hükümet kadrosuna karşı tek kişi olarak konuşsanız da, güç sizin elinizdedir. Çünkü arkanızda tüm ulus var ve siz bu devletin başısınız. Ayrıca, MGK toplantısında aynı konuları reçeteleri ile masaya yatırmak, gerici oku tersine çeviren uygulamaların derhal yürürlüğe konmasını istemek yetkileriniz dahilindedir. Sadece yalnız laiklik ilkesine değil, Cumhuriyet'in kendisine doğrudan saldırıların başladığı bir dönemde, tüm TV'lerde aynı anda tarihi bir uyarı yapabilirsiniz.
Makaleleri yazıp, yurdun her yerinde konuşmaları biz yaparız Sn. Cumhurbaşkanım. Sizden artık işleyen bu kum saati ve işaret ettiğiniz tehlikeler doğrultusunda acil bir ulusal eylem bekliyor ve size güveniyoruz.
BU MAKALEYİ ULAŞTIRABİLECEĞİNİZ HER YERE
İLETMENİZİ ÖZELLİKLE RİCA EDİYORUZ!!!
çok manidar çok ders alınması gerekli bir hikaye paylaştığın için saol...
BEN TEŞEKKÜR EDERİM OKUYUP YORUMLADIĞINIZ İÇİN
insanları memnun etmek gerçekten zordur. her iki cins içinde
***KATILIYORUM FİKRİNİZE.YORUMUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER
çok güzel ve ders alınacak hikaye fakat günümüzde malesef ki dış görünüm üzerinden değerlendirme yapıyor genellikle insanlar.adına aşk konmuş saçma ilişkşler bile dış görünüm üzerinden değerlendiriliyor.yanlış anlamayın aşkı bilirim ve günümüzde de çok az olduğu kanaatindeyim.özellikle ilişkilerde bu değerlendirmeler yapıldığı için bu yorumu yaptım tabiki bu benim görüşüm sevgiler saygılar
KATILIRUM AŞK ARTIK DIŞ GÖRÜNÜŞTE KALMIŞ TEŞEKKÜRLER YORUMUNUZA
tercih ve vazgeçis > > Her tercih başka bir şeyden bir vazgeçişmiş > Enstruman seçmek için bir karar almam gerekiyordu. > Ya keman çalacaktım ya piyano; ya flüt > çalacaktım ya da akordeon... > Olmadı, hepsini istedim, hiçbirinden vazgeçemedim. > Yıllar geçtikten sonra her enstrumanı iyi çalabiliyorum; ama > hiçbirinde virtüöz değilim. > Bir enstrümanla isim yapamadım. Ne kemanla tanınan bir > eserim var, ne de piyanoyla.. > Bütün enstrumanları iyi çalıyorum, ama kimse tanımıyor beni. > Başarılı olmak için her şey değil, bir şey lazımmış. > Başarı bir verişmiş; bir şeyi alabilmek için birşeyi vermek, > diğerlerinden vazgeçmek gerekiyormuş. > Keşke kemanı seçseydim ve diğerlerinden vazgeçseydim. > Karıma da hayatı zindan ettim, sevgililerime de... > Hiçbirinden vazgeçmedim. > Yani... Evlilik sadece birisi için karar almak ya, > diğerlerinden vazgeçmek... > işte evlenirken ben bunu anlamadan > evlenmişim. Evlendikten sonra başka > kadınların da olduğu bir hayatı yaşamaya devam > ettim. > İçlerinden bazılarını daha çok sevdim; > ama ne 0nlardan birinde, ne de > karımda karar kılabildim. > Yıllar sonra şimdi yapayalnızım... > Ne karım kaldı, ne de diğerleri... > Keşke birini gerçekten seçebilseymişim, > ama, yapamadım. > Tıpkı enstruman seçimi gibi hepsini > istedim ve sonuçta elim boş kaldı. > Almak için bırakmak gerekiyormuş. > Dolu dolu boş yaşamak. > Hayatım boyunca yapacak çok işim oldu; > hepsini yapmayı istedim. > Hangisinde 'en iyi' yim? şimdi bakıyorum, kazananlar, > başarılı olanlar hep bir tek şey yapmışlar. > En iyi olmak için önce seçmek ve diğerlerini bırakmak gerekiyor. > İşte de böyle, özel yaşamda da... > Bu seçimi yapmamız gerekiyor; çünkü mutlaka bazıları daha uygun... > Bir ara ekonomik sıkıntıya düştüm. Tasarruf gerek. > Başladım her şeyden %10 kesmeye, ne > anlamsız bir uğraşmış bu. %10 daha > az peynir yemek, çay içmek. > Bu tasarruf çok acı verdi bana, her an > hissettim. Her şeyden %10 kesmek > tabiatıma uygundu tabii. > Çok sonradan anladım; sadece taksiyle dolaşmayı bıraksam > yetermiş! > Her kalemden %10 değil, etkili kalemi > bulmak gerekiyormuş. > Yani, orada da seçim yapmak gerekiyormuş... > 'Her seçim bir kaybediştir' > Her tercih bir vazgeçiştir çünkü... > Sabah işe gitmekle, yatakta nefis bir > miskinlik fırsatından vazgeçmiş olursunuz. > Kalkar kalkmaz hayat bin seçeneği dayar > burnunuzun ucuna... > 'Ne giysem' telaşından, öğle yemeğinde > 'Ne alırdınız?' diye başucunuzda biten garsona, > hangi kanaldaki filmi izlesem' > kararsızlığından 'bize oy verin' diye > bağırışan partilere kadar her şey, herkes, > her an sizi ısrarla bir tercihe zorlar. > Yastığınıza teslim olmuşsanız, belki dışarda > ışıl ışıl bir günden vazgeçmiş olursunuz. > Bahar esintileri taşıyan bir elbise belki o gün > yaşamınızı ışıldatabilecekken > ağırbaşlı bir sadeliğe karar vermekle muhtemel bir > tanışıklığı tepersiniz. > Belki yemediğiniz musakka, ısmarladığınız İzmir köfteden > daha lezzetlidir. > Ya da öbür kanaldaki film, o anki ruh halinize daha uygundur. > Ama yaşam, vazgeçtiğiniz şeye ilişkin ipucu vermez. > Geri dönüp, o günü gökkuşağı desenli > bir elbiseyle yeniden yaşama şansınız yoktur. > Bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey, seçtiğinizden daha > değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır. > Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir. > Ve vazgeçtiğiniz şey bazen bir saray, bazen şöhret sahnesinin >parıltılı > neonları da olsa, çoğu zaman gözünüz hiç arkada kalmaz. > Çünkü duvarlarına sevdiğinizin kokusu sinmiş bir > ev ya da sevdiğiniz kadınla paylaşamadığınız > bir saray sizin borsada kolay feda > edilebilir değerlerdendir. > Hayata bir başka gözle bakmayı > öğrendiyseniz, bu seçimde kazandıklarını > sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz. > Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada > bazen kaybetmek en doğru seçimdir. > Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir.
çok doğru tespitler ama bir şeylerden vazgeçerken de geriye dönüp baktığığımızda keşke dememek için kalbimizin sesinide dinlemeliyiz.
***bu konuda Duygu ASENA nın bir lafı vardı 0nu hatırlattınız bana : en büyük pişmanlık pişman olmamak için yapmadıklarımızdır...teşekkür ederim yorum için
Vayy be!.. Bunu bilmiyordum sevgili aressera.. Sayende öğrenmiş oldum. Sağol!..
***SİZ SAĞOLUN OKUYUP DEĞERLENDİRDİĞİNİZ İÇİN. AYRICA GEÇ CEVAP VEREBİLDİĞİM İÇİN DE ÖZÜR.TAKDİR EDERSİNİZ Kİ YAZILI HAFTASI:)))))
daha bilmediğimiz neler vardır kimbilir, hani gerçekten pes yani, bu kadar da olur mu dedirtiyor resmen...... teşekkürler aressera...
***BURASI TÜRKİYE ARTIK HERŞEY NORMAL GELMEYE BAŞLADI İNSANLARA:)))
SİZDEN GEÇ CEVAP VERDİĞİM İÇİN ÖZÜR DİLERİM
Geçenlerde radyoda dinledim. Canlı yayına katılan 9 yaşında bir kız çocuğu; sevgilisi olduğunu, ertesi gün buluşacaklarını, çok heyecanlı olduğunu söylüyordu. Hem güldüm hem korktum açıkçası... Ben mi geriyim 0nlar mı çok ileri karar veremedim.
***Valla biz okulda nelerine tanık oluyoruz.Allah çocuklarımıza akıl versin.ben gelecekten ve çocuklarımı bu toplumda kötülüklerden arınmış bir şekilde yetiştirememekten çok korkuyorum
hocam bu bıdıklar bilgin olmuş yaa..:) helal olsun hepside ne kadar anlamlı ve güzel söylemişler..
İYİDE BUNLAR BU YAŞTA BUNLARI DÜŞÜNÜYORLARSA 15 LERİNE GELİNCE NELER YAPARLAR SİZ DÜŞÜNÜN VALLA
ATA'yı
ATA'yı örnek almaları gereken o kadar çok şey var ki... Ama önce kafalarını değiştirmeleri gerek. 0nun yaptıklarının bir tanesini bile yapabilselerdi(!) nasıl dolanırlardı ortalıklarda düşünemiyorum bile. Eline sağlık.
yorumunuz için teşekkür ederim.şu ülkeye bir Atatürk daha gelse dünyaya bakın nasıl kafa tutar ama dediğiniz gibi nerdeeeeeeee
Bu anektodu daha önce defalarca okumuş olmama rağmen yine de zevkle bir daha okudum. Eline ve yüreğine sağlık sevgili aressera!..
"ANEKDOTU" YERİNE "ANEKTODU" YAZMIŞIM..:) KLAVYE HATASI.. AFFEDİNİZ..:)
estağfurullah.döveriz klavyeyi olur biter:)))))
bu arada yazıyı okuyup yorumladığınız için ben teşekkür ederim.Atatürk'ün hakkını nasıl öder bu millet bilmiyorum ama başımızdakilerin yaptığı gibi karış karış vatanı satmakla ödenmeyeceğini bilecek kadar büyüdüğümü düşünüyorum:)))
ÜSTÜN DÖKMENIN ÇOK GÜZEL>BIR YORUMU :>çocuğumuz düşüp kafasını>masaya çarpınca biz>hemen masayi>döveriz, eh masa>ehhhh sen niye orada>duruyorsun! diye,>>Çocuk masa orada>durmasa kafasini carpmayacağını>sanır ve büyüdükçe>yaptiği her hatayi yükleyecek birini veya bir seyi>mutlaka bulur." Malum...>>Kızının mezuniyetini izlemek için>Balıkesir'den>Erzurum'a gelen Başörtülü anne, tören salonuna alınmamıştı.>Vicdanı olan>herkesin>yüreğini Cız eden bu olayın>sorumlusu kimmiş?>Kapıcı..>Şimdi oldu işte...Kara Kuvvetleri>Komutanı "Rektör>iyi çocuktur, Yapmaz öyle şey" falan demeye getirmişti.>YÖK Başkanı da, "Rektörün haberi>yokmuş" dedi,>çıktı işin>>>işinden...Kimmiş suçlusu?>Kapıcı.Mesela, bizim Balkan harbinden>kalma, dandik>vagonlara 160 Kilometre hız yaptırdılar.>Ilk virajda sizlere ömür...Kimin>üstüne kaldı?>Makinist'in.>>Mersin'de bayrağımız yakıldı,>yırtıldı.Askere taş attılar, panzere>molotof...Memleket ayağa kalktı.>Kimin yüzündenmiş?.........Iki>veled...>>Gelene geçene ayran tost falan>satan, kendi halinde>sakin bir kasabaydı,>Susurluk...>Içişleri Bakanlığı, MIT, Jitem,>generaller, özel>tim polisleri,>kumarhaneciler, bakanlar,>milletvekilleri,>işadamları...>Bin kişi falan yargılandı.Her şey>kimin başının>altından çıkmış? Yeşil'in.>Deprem oldu...>7 vilayette 50 bin kişi öldü.>Binlerce bina>yıkıldı, 0n binleri>>ağır hasarlı. Hepsinin sorumlusu>olarak kimi>kulağından tutup hapse tıktık?>Veli Göçer'i.>>Edirne'de bebeler şakır şakır öldü...Hiç>utanmadan>bisküvi Kolilerine koyup, gömdüler. "Araştırdık, ihmal yok">dediler.>Peki neden öldü bu yavrular?>Klima'dan...>Dikkat isterim, klimacı bile>değil, klima.>Rakıdan öldük. O gün ile bu gün>arasında ne>değişti?...... Kapağın rengi...>>Sanal "sorumlumuz" bile var...>>Yollarda her gün 20 insanımız>heba oluyor.>Trafik Canavarı'ndan...>Dolar patlarsa?>Enflasyon Canavarı'ndan...>>Hatta "sorumlu olmayan>sorumlumuz" da var...>Milli takım oynayıp yeniliyor.>>Suçlusu kim?>Takıma alınmayan Hakan...>>Domatesleri Ruslara>kakalayamıyoruz...>Sinekten...>>Deli dana geliyor.>inekten...>Millet hormonlu diye tavuk>yemiyor.>Erman Toroğlu'ndan.>Evleri su basıyor.>Yağmurdan.>>Ormanlar yanıyor.>Sigaradan.>>Gemi batıyor.>Dalgadan.>>Iyi de kardeşim, uçak neden düşüyor?>Rahmetli pilottan...>>Peki bu şartlarda hayatta kalmayı>nasıl başarıyoruz?>>>Allah'tan..
MÜKEMMEL!!! Bizimle paylaştığın için teşekkürler sevgili aressera..:)
bencede mükemmel.yorumunuz için ben teşekkür ediyorum
Üstün Dökmen'in "Küçük şeyler" ini sürekli olarak hayretler içerisinde izliyorum. Mükemmel bir insan. Yine zevkle okudum. Teşekkür ederim paylaşımınız için.
bende geçen sene küçük şeyler adlı kitabını okumuştuım.gerçekten harika.adam Cem Yılmaz gibi bizim gördüğümüz fakat algılayamadığımız şeyleri çok güzel bulup çıkarıyor.onun ellerine sağlık sizin de yüreğinize ve klavyenize:))))))
bu adamı sewıyorum ben ya:)hem de cok:)
***katılıyorum ben de çok seviyorum:)))))))))))