Ofiste bir gün..
Kaan her zamanki yalancı telaşıyla ofise girer.
ŞEF: Ooo, Kaan bey nerelerdesiniz? Kötü bir şey olmamıştır inşallah.. (Yine geç geldi hıyar!)
KAAN: Sormayın müdür bey, başıma neler geldi bir bilseniz!.. (Ulan bu da beni her gün kapıda bekliyo herhalde..)
ŞEF: Hayırdır n’oldu? (Gözleri kan çanağı,akşam odun gibi içmiş bu hıyar!)
KAAN: Efendim, dün halamın oğlunun evinde kaldım, gecenin bi vakti karakola düştük maalesef!.. (İnandı galiba. İsterse detay sorsun, yol boyunca hikaye düşündüm nasılsa)
ŞEF: (İnanmış gibi yaptım ya, gözleri parladı. Yol boyunca yalan düşünmüştür zaten) Allahallah!.. Geçmiş olsun,Gelin oturun şöyle.. (Hala leş gibi içki kokuyor it!)
KAAN: (O kadar da sakız çiğnedik ama kokuya uyandı galiba lavuk!) Şimdi efendim, benim dayımın oğlu (lan demin halamın oğlu mu demiştim yoksa?) kedi ticaretiyle uğraşıyor.
ŞEF: (Oha! Uydurduğu mesleğe bak!) Aaa, çok ilginç bir iş.. Para bırakıyor mu bari?
KAAN: (Sana ne lan parasından?) Sokak kedisi değil efendim!.. Amcamın oğlu (Lan valla iyice karıştırdım. Amcaoğlu muydu, dayıoğlu mu?) Van kedisi satıyor.
ŞEF: Eee, n’olmuş, kedi mafyasıyla başı derde mi girmiş? (Lafı soktuk ama anlayacak adam nerde!)
KAAN: (Espri yaptı hayvan!) Yok efendim,öyle değil!.. Şimdi teyzemin oğlu (Ulan şuna baştan kuzen desene, iş iyice moka sardı) Van kedisi satışı yapıyor. İstanbulda bu işi yapan sayılı adam var biliyorsunuz.
ŞEF: Bu meslek dalını ilk kez sizden duydum, sayısını bilemiycem. (Yahu, laf sokmaya çalışacağıma kafayı uçsam ya şuna.. Neyse, sakinleşeyim..)
KAAN: Neyse beyefendi, diğer satıcılardan biri, sokak kedilerini toplayıp gözlerine lens takıyormuş meğer.. (Uçtuk mu ki?) Sonra da değişik göz renkleri var diye Van kedisi olarak satıyormuş.
ŞEF: (Vay ki vay, vay ki vay! Bu itin idrarını tahlile göndericem, alkol kafası değil bu!) Bakın siz şu sahtekarlara!..
KAAN: Kesinlikle haklısınız efendim!.. Neler var!.. Baksanıza, sen tut, hayvanların gerçek gözünün üstüne renkli lens tak, sonra da Van kedisi diye sat!.. (Kesin abarttık!)
ŞEF: (Onu anladık eşşek sıpası,gerisinde ne yumurtlayacan ben 0nu merak ediyorum) Sizin kuzenin ne alakası var ki bununla? (Kuzen dedim ya, sevindi, gözleri parladı. Salak.. Salaak.. Salaaak!..)
KAAN: (Kuzen dedi. Valla kuzen dedi.. Kurtuldum stresten!) Efendim, İstanbul’da ne kadar Van kedisi ticareti yapan varsa topluyorlar..
ŞEF: Doğru ya, zaten sayılı.. (Bunu dövmek de kesmeyecek, ne yapsam acaba?)
KAAN: Aynen öyle beyefendi!.. Neyse, evdeyim diye beni de aldılar. (Of be, kurtulduk galiba!)
ŞEF: (Karşı saldırının zamanı geldi) Neyse, olayın ayrıntılarını okuruz gazetelerden.. İlginç olay, kesin haber olur.. (Bakalım nasıl karşılayacak?)
KAAN: (Bunu da hesapladım dallama. Ulan ne zekiyim be!..) Yok efendim, yapanlar bulundu. Sonra araya bir sürü insan girdi, bizim yeğen (hay anasını mıçtık!) de suçsuz olduğu için, ticari itibarı sarsılmasın diye gazetelere yansımayacak olay..
ŞEF: (Bak bak baak.. Yavşağa bak!.. Analitik düşünüyor ya, bunu da hesaplamış. Analitik kötek atıcam bu deveye..) Neyse, geçmiş olsun!.. Siz bugün eve gidin, iyice bi dinlenin isterseniz. Moraliniz bozulmuş, uykusuz kalmışsınız... (Lan bi git, daha kapıda yersin uçan tekmeyi.. Bu sefer girişmezsem şerefsizim!)
KAAN: (Hisar’da manitalar bekliyor, tabii giderim kerizim.. Lan bu lambayı da müdür yapmışlar ya buraya, helal olsun valla!.. He he hee...) Sağolun, aslında iyi değilim, dinlensem gerçekten iyi olur... (Lan herif saatini falan çıkarıyor, odunu yiyecez galiba, vazgeçelim..) Ama gece ne güne duruyor ki beyefendi, gece dinlenirim. Zaten geç geldim, arkadaşlara da ayıp oldu!..
ŞEF: (Saati boşuna çıkardık, uyandı hayvan!) E hadi yerinize geçin o zaman.. Tekrar tekrar geçmiş olsun!.. (İşten kovmak tatmin etse, dakikada kovacam da.. Dövmem lazım, şöyle evire çevire dövmem lazım ki hıncımı alabileyim.. Neyse, bir dahaki sefere..)
İLAHİ:))))) ÇOK GÜLDÜM SAĞOL ACEMİ-MEDYUM-BİLGE:)
Valla cemsecim, her okuyuşumda ben de gülüyorum. Yazan kişinin yaratıcılığı da mükemmel doğrusu.. Kedilere lens takmak ha!..:)))) Teşekkürler yorumun için..
Çok güldüm cidden güzelmiş gerçekten:))))) aslında burada yaşananlar hepimizin başına gelmiştir iş hayatında:))) Tşk.ler
Evet sevgili arkadaşım, gerçekten bu diyalog beni de çok güldürdü. Ama gözünü seveyim, herkes iş hayatında benzer olaylar yaşıyor olabilir tamam da, bu kadarı da olamaz yaaa!..:)) Yorumun için teşekkür ederim.
çok komik yaa :))
Değil mi Kübracım?.. Benim de çok hoşuma gitti, sizinle paylaşmak istedim..
süpersin kanki tk kelimeyle süper...
SAĞOL KANKİCİM!.. (Şu kanka-kanki konusunda da acemiyim sorma! Sen böyle yazıyorsun diye ben de böyle yazayım dedim..):))
Bir hipermarketin beyaz eşya bölümünde dolaşmakta olan sarışın bir afet, sonunda reyon görevlisine eliyle bir eşyayı işaret ederek:
- Şu televizyonu almak istiyorum, fiyatı ne kadar acaba? diye sorar.
Reyon görevlisi kadını şöyle baştan aşağı süzdükten sonra hafif bir tebessümle cevap verir:
- Özür dilerim hanımefendi, sarışınlara satmıyoruz!..
Kadın bu lafa çok şaşırmıştır ama bir şey de diyemez. Eve döndüğünde o almak istediği televizyona sahip olmanın tek yolunun sarışınlığını gizlemek olduğunu düşünür. Ertesi gün bu defa saçlarını bir eşarpla örtmüş olarak yine reyona gelir ve yine görevliye parmağıyla gösterip:
- Şu televizyon ne kadar acaba? diye sorar. Görevli kadını yine baştan aşağı süzerek yine ayni cevabı verir:
- Özür dilerim hanımefendi, maalesef sarışınlara satmıyoruz!..
Artık kadın iyice afallamıştır. Hiç sesini çıkarmaz ama çok da merak eder, saçlarını gizlediği halde adam nasıl olur da 0nun sarışın olduğunu bilmiştir?!.. Bu merakla eve döner dönmez kendini tamamen değiştirmeye karar verir ve gidip saçlarını siyaha boyatır.
Ertesi gün artık esmer bir afet görünümüyle ayni görevlinin yanına gelir ve kararlı bir ifadeyle:
- Şu televizyonu alacağım, paket yapar mısınız lütfen!.. deyince, görevli bıyık altından gülerek:
- Maalesef efendim, sarışınlara satılık değil!.. diye cevap verir. Kadın bunun üzerine kendini tutamaz ve başlar bağırıp çağırmaya:
- Üç gündür bu televizyonu soruyorum, her defasında benim sarışın olduğumu biliyorsunuz ve satmıyorsunuz. Ne demek sarışınlara satmıyoruz yaa? Hem benim sarışın olduğumu nerden anlıyorsunuz?
Görevli gayet sakin cevap verir:
- Üç gündür sorduğunuz eşya televizyon değil mikrodalga fırın da 0ndan hanımefendi!..
(SARIŞIN BAYANLARI TENZİH EDERİM) :)
Çok iyiydi arkadaşım teşekkürler:)))
Beğendiğine sevindim sevgili kupavalesi.. :)
Allahtan sarışın değilim :)
Aman sevgili aysenur, deme öyle, sarışın arkadaşlar alınır sonra!.. :)
fıkralarınızın devamını resmen dört gözle bekliyorum, daha çok güncelleme yapın lütfen, günün neşesi oluyorsunuz:))))))
Sağol cemsecim!.. Böyle beğendiğinizi gördükçe benim de yazma hevesim artıyor. Yalnız sana şunu söylemeden geçemeyeceğim, ben de senin kürsüdeki konuşmalarına bayılıyorum. Sen de benim neşe kaynaklarımdan birisin.. Sevgiler..
TEMEL İLE FADİME..
Temel ile Fadime yeni evlenmişler. Fadime kocasına peşinen ipuçları vermiş:
- Bak Temel, eğer “saçım toplu” ise, o gece canım hiç istemiyordur.
- Eğer o gün “saçım az toplu” ise, o gece olsa da olur, olmasa da olur.
- Eğer o gün “saçım dağınık” ise mutlaka istiyorumdur.
Bunun üzerine Temel de, Fadime’ye kendi ipuçlarını verir:
- Bak Fadime, eğer o gün “bir bardak rakı” içer isem, canım hiç istemiyordur.
- Eğer o gün “iki bardak rakı” içer isem, o gece olsa da oluuuur, olmasa da olur.
- Eğer ki, “üç bardak rakı” içer isem, saçına başına bakmam, 0na göre!..
:)) supeeerr
Beğendiğine sevindim arkadaşım.. Yorumun için teşekkürler..:)
harika... bayıldım bu fıkraya.....
Teşekkürler sevgili aysenur.. Beğenilerinizi göstermeniz beni motive ediyor.. Hergün bir tane olarak devam etmeyi düşünüyorum. :)
YAVRU TAVŞAN..
Yavru tavşan neşe içinde
ormanda dolaşırken aniden karşısına daha önce hiç görmediği garip bir hayvan çıkınca çok şaşırmış ve hemen yanına gitmiş.
- Sen kimsin? Seni daha önce hiç görmedim.
- Ben katırım. Benim annem eşek, babam at, 0ndan böyleyim.
Bizim tavşan oradan ayrılıp orman gezisine devam ederken yine karşısına acayip bir hayvan çıkmış. Bu sefer 0nun yanına gitmiş:
- Sen de kimsin? Ben seni daha önce hiç görmedim.
- Bana kurt köpeği derler. Annem köpek, babam da kurt, 0nun için böyleyim.
Bizim tavşan 0nun yanından da ayrılıp ormanda dolaşırken bir de ne görsün? Acayip görünümlü bir hayvan daha. Hemen yanına gidip sormuş:
- Senin gibi bir hayvanı ilk defa görüyorum, sen de kimsin?
Hayvan “Ben devekuşuyum” deyince bizim tavşan bağırarak konuşmuş:
- Hadi len ordan!!!!
Günlüğüme ilk defa resimli bir yorum yapıldı.:)) İlgine çok teşekkür ederim sevgili ağabey arkadaşım!..
çokk güzeldi yaa ..
Yorumun için teşekkür ederim sevgili sugülü..:)
TEMEL BARDA..
Temel eskiden beri İstanbul’daki barları merak edermiş. Birgün parasını biriktirip İstanbul’a gider. İlk işi de barlar sokağında gezinmek olur tabii.. Hangisine girsem acaba diye düşünürken, kapısında “canlı müzik” yazan barı görünce daha bir merakla oraya dalar. Birkaç içki içinceye kadar da barmenle dostluğu iyice ilerletir. Birara barmene tuvaletin yerini soracak olur ama tam o sırada barmen:
- Bak dostum, canlı müzik nedir diye merak ediyordun, işte şimdi arkadaşlar sahneye çıkıyor.. Hiçbir yere ayrılma, bunu kaçırma derim!..
Temel tavsiyeye uyup bitene kadar canlı müziği izler. Bu arada içki içmeye devam etmektedir haliyle.. Müzik bitip de müzisyenler sahneyi terkedince Temel tuvalete gitmek üzere, barmenin tarif ettiği şekilde koridordan geçerek sağdaki 2. kapıyı açar ve etrafına şöyle bir bakınır. Çok şaşırmıştır.. Çünkü orada altından yapılmış pırıl pırıl bir tuvalet bulunmaktadır.. Başka tuvalet ararsa da bulamadığı için kıyamadığı halde ihtiyacını gidermek zorunda kalır. Bir taraftan da “Şu İstanbul’un taşı toprağı altın derlerdi ama tuvaletlerinin bile altından olduğunu hiç tahmin etmezdim doğrusu..” diye düşünür.
Ertesi gün yine barlar sokağındadır.. Alışkanlık ve tanıdık barmen nedeniyle ayni barda alır soluğu.. Bir-iki hoşbeşten sonra ihtiyacını gidermek üzere tuvaletin yolunu tutar. Ama bu defa içeriye girince bir de bakar ki, heryerde olduğu şekilde normal bir tuvalet.. “Allahallah!..” diye şaşırır.. “Bir gecede nasıl değiştirdiler acaba?”.. Bir gece önceki altın tuvaletten sonra böyle bir durumla karşılaşmak pek hoşuna gitmemiştir. Döndüğünde barmene sitemkar bir ifadeyle:
- Arkadaşım yaa, dün akşamki altın tuvalet çok güzeldi. Neden değiştirdiniz ki? der..
Barmen Temel’in sözlerine önce bir anlam veremediyse de çok geçmeden kahkahalarla gülmeye başlar. Ve az ilerde masada oturan müzisyene seslenir:
- Mustafa abi, dün gece senin saksafona işeyeni buldum!!..
Saksafon he )))))))) Şişede durduğu gibi durmuyor meret ))
Evet sevgili arkadaşım, içkinin zararlarından biri işte!..:) Bu arada, nickinden ayan beyan anlaşıldığı üzere ülkemizin en güzel bölgesinde yaşıyorsun bana göre.. Umarım bunun ne büyük bir ayrıcalık olduğunun farkındasındır. Sevgiler:)
PAPA..
Güzel bir tatil günü Papa, koyu renk camlı siyah lüks makam arabasıyla şehirde gezmeye çıkar. Hava o kadar güzeldir ki, dayanamaz arabayı kendisi kullanmak ister. Direksiyona geçen, şöförünü de arka koltuğa oturtan Papa, farkına varmadan hız limitinin üstünde gitmektedir. Trafik polisi durumu görünce peşine düşer, yaptığı anonsla da arabayı durdurur. Elinde makbuz, ceza yazmaya hazırlanmaktadır. Ancak, arabanın yanına gelip de direksiyonda Papa’yı görünce ve arabanın arka koltuğunda da belli belirsiz birinin olduğunu farkedince birden kendi aracına doğru telaşla gider ve merkezle arasında şu konuşma geçer:
- Merkez, merkez!.. Cevap verin.. Çok önemli!..
- Evet memur Carlo, seni dinliyoruz..
- Efendim, hız limitini aşan bir araca ceza yazmam lazım ama bilseniz arabada kim var?!..
- Kim varsa var.. Sen cezayı yazmaya bak!.. Herkese eşit davrandığımızı görsünler..
- Ama efendim bu çok çok önemli biri..
- Milletvekili, bakan filan mı? İyi ya işte!.. İnsan ayrımı yapmadığımızı anlamış olurlar. Yaz cezayı!..
- Anlamıyorsunuz efendim, bu çok daha önemli.. Anlatamam!..
- Allah allaaahh!... Ne var bunda bu kadar büyütecek? Tanrı mı bu?!..
- Valla efendim, şöförlüğünü Papa hazretleri yaptığına göre, korkarım ta kendisi!..
BİR TEMEL FIKRASI..
Üç arkadaş (İngiliz-Fransız ve Temel) Amerika’ya gitmek üzere kaçak olarak bir gemiye binmişler. Limandan ayrılana kadar geminin ambarında saklanmak niyetindelermiş. Fakat geminin hareketinden hemen önce bir takım adamların ambara doğru gelmekte olduğunu duyunca hemen orada bulunan boş çuvalların içine girip beklemeye başlamışlar. Bu arada çuvalın deliklerinden, gelenlerin ne yaptıklarını da görebiliyorlarmış. Gurubun en önündeki adam, elinde ucu sivri bir sopayı ambardaki çuvallara vurup kontrol ediyormuş. Bunu gören İngiliz, sıra kendisine gelince, adam daha 0na dokunmadan “haw, haw!.” diye ses çıkarıp köpek taklidi yapmaya başlamış. Adam: “Aaa, bu çuvalda köpek varmış” diyerek sopayı vurmadan yandaki çuvala geçmiş..
Durumu gören Fransız boş durur mu?. Sıra kendisine geldiğinde o da : “miyaw, miyaw!” demeye başlamış. Adam o çuvalda da kedi var düşüncesiyle 0nu da atlamış. Sıra gelmiş bizim Temel’e..
Adam tam sopayı vuracak, çuvaldan az duyulur, kısık bir ses yükselmiş: “Patates, patates!..”..
BİR PAPAĞAN FIKRASI..
Adama aşırı yüklü bir telefon faturası gelir. Yalnız yaşadığı için bunda bir yanlışlık olduğunu düşünür ve telefon idaresine yazı yazarak durumun araştırılmasını ister. Gelen cevapta açıkça görülmektedir ki aranan numaralar hep kendi arkadaşlarına aittir. Kendisinden başka evde kim konuşmaktadır? Derken gözü bir süre önce büyük paralar ödeyerek satın aldığı “geveze” papağana ilişir. İçinden “Yok canım, o olamaz!.. Çok saçma!” der ama yine de akşam olunca denemeye karar verir.
Her zamanki gibi belli saatte odasına yatmaya gidiyormuş gibi yapıp bir kenara gizlenir. Bir süre sonra bizim geveze papağan telefonun başına giderek fihristten bulduğu bir numarayı çevirerek konuşmaya başlar. Bunu gören adam hışımla papağanın üstüne yürür ve büyük bir öfke ile azarlamaya başlar:
- Sen haa!.. Demek bunca masrafı başıma açan sendin!.. Şimdi sana öyle bir ceza vereyim de aklın başına gelsin!.. ..diyerek papağanı kanatları açık bir biçimde duvara çiviler.
- Kal böyle 1 hafta da, gör bakalım o kadar konuşmanın cezası neymiş!..
Bizim geveze bir süre sonra can sıkıntısından etrafa bakınıp konuşacak birini arar. Bir de bakar ki, tam karşısında duvarda yine kendisi gibi çivilenmiş bir adam durmakta. Hemen muhabbete girişir:
- Heey arkadaş, tanışalım!.. Adın ne senin?
- Ben İsa’yım..
- Peki ne zamandır orda duruyorsun?
- Eh, 2000 sene kadar oldu..
- Oooha!.. Sen nereyle konuştun öyle?!...
:)))ÇOK GÜZEL:)
Sağol pericim!.. Beğendiğine sevindim.. Arkası gelecek.. :))
hahhaa sabah sabah iyi geldi..bizim telefon faturaları da yüksek geliyor diye eşim benide duvara çivilemesin:((((
Alemsin valla!.. :)) Beğendiğine sevindim.. Yorum için teşekkürler..:)
LENİN..
Lenin ölmüş.. Dünyayı karıştırıp, insanları birbirine kattığı için doğrudan cehenneme alınmış tabii. Ama aradan kısa bir süre geçince cehennemdeki insanları örgütleyip isyan çıkarmaya başlamış. Ortalık toz duman!.. Herkes hak ve eşitlik diyor, başka birşey demiyor.. Melekler hemen tanrıya koşup durumu haber vermişler. “Tanrım, Lenin cehennemi birbirine kattı. Herkes isyanda.. Ne yapacağız şimdi?” diye sormuşlar.
Tanrı: “Bu sefer de cennete alın bakalım!.. Oradaki iyi insanların arasında uslanır belki..”
Melekler hemen koşup Lenin’i cehennemden çıkarıp cennete sokmuşlar.. Lenin bu.. Durur mu?.. Bir süre sonra örgüt çalışmaları orada da kendisini göstermiş ve isyan çıkmış.. Ayni şekilde cennettekiler de hak ve eşitlikten sözetmeye, durumlarından şikayet etmeye başlamışlar.
Melekler yine tanrıya gitmişler. “Tanrım, bu Lenin orayı da karıştıdı. Şimdi ne yapmamız lazım?”
Tanrı şöyle bir düşünmüş ve: “Getirin bakayım şunu!.. Bir de ben konuşayım da islah edeyim!..”
Melekler Lenin’i tanrının huzuruna getirip kapıyı kapatmışlar. Aradan epeyce bir süre geçtiği halde hala çıkmaması melekleri şaşırtmış, merakla beklemeye başlamışlar.. Nihayet kapı açılıp da Lenin dışarı çıkınca hepsi birden tanrıya koşup sormuşlar: “Ne oldu tanrım, Lenin’i ikna edebildiniz mi?”
Tanrı cevap vermiş: “Şiişşşt!.. Tanrı manrı yok!.. Hepimiz kardeşiz!..”
SİYAH KEÇİ..
Afrika’da ilkel bir kabile.. Kabilede bir de Avrupalı beyaz bir rahip yaşıyor.. Bir gün kabile üyelerinden bir adam telaş ve öfke ile rahibin yanına geliyor ve hesap soruyor.
-Rahip efendi, az önce karım beyaz bir çocuk doğurdu. Bu kabilede tek beyaz sen olduğuna göre
bunu nasıl açıklayacaksın?
Rahip şöyle bir düşünüp, gülümseyerek adama cevap verir:
-Sevgili kardeşim, bunlar Tanrı’nın işidir.. Arasıra böyle mucizeler gerçekleşir. Bundan yanlış manalar çıkarıp kendini de etrafındakileri de üzme!.. Bak mesela, şu karşıdaki yamaçta otlayan keçi sürüsünü görüyor musun? 0nların da hepsi beyaz ama bak içlerinde bir tane de siyah var!..
Adam keçilere şöyle bir göz attıktan sonra rahibe dönüp alçak sesle fısıldar:
-Tamam.. Ben bu olayın üzerinde fazla durmayacağım ama sen de keçilerden kimseye söz etme!..
cok guzeller ellerıne saglık
Beğendiğine sevindim sevgili arkadaşım.. İlk ilgilenenlerdensin, çok teşekkür ediyorum..
devamını dörtgözle bekliyoruz.
Sevgili emelatam, fıkra anlatmayı ve dinlemeyi çok severim. Ama seçiciyimdir. Sitemizdeki arkadaşlarımın da öyle olduğunu düşünerek az duyulmuş, çok beğendiğim fıkraları günlüğüme yazmaya devam edeceğim.. Neşelenmeniz dileğiyle..
Hazır burada fıkralar varken yeni günlük yapmayayım.
Bir rahip, bir doktor ve bir mühendis golf sahasinin bosalmasini beklemektedirler.
Mühendis:" Bu adamlar NE yapiyor böyle, 15 dakikadir bitirmelerini bekliyoruz."
Doktor: "Bilmiyorum AMA hiç böyle bir saçmalik görmedim."
Rahip: "Iste görevli geliyor, 0nunla konusalim."
Rahip: " Merhaba, Su anda sahada olan grup NE zaman çikacak, neden bu kadar yavaslar?"
Görevli: "Evet 0nlar kör itfayeciler. Klübümüzde geçen sene çikan yanginda gözlerini kaybettiler. Bu yüzden istedikleri zaman burada ücretsiz oynamalarina izin verildi.
Rahip: "NE kadar üzücü, bu aksam 0nlar için dua edecegim."
Doktor: "Çok güzel bir fikir, ben de hastanedeki doktor arkadaslarla konusup 0nlar için bir seyler yapabilir miyiz diye bakacagim."
Mühendis: "Bu adamlar neden geceleri oynamiyorlar?"
HARİKASIN AITO!... ÇOK FIKRA BİLİRİM AMA BUNU DUYMAMIŞTIM.. :))SAĞOLASIN!..
Sevgili arkadaşım, öncelikle günlük tutmaya başlamana sevindim. Günlüklerini takip edeceğim sürekli. Son yazın ile ilgili, ebediyen tükenmeyecek olan tek şeyin "gerçek dostluk" olduğunu düşünmüşümdür her zaman. Asla bitmeyecek olan ve karşılıksız tek şey.. Bizlere takrar hatırlattığın için teşekkür ederim. Saygılar..
SEVGİLİ KUPAVALESİ, GÜNLÜĞÜMÜ SENİN TEŞVİKLERİNLE YAZDIĞIMI İTİRAF ETMEK DURUMUNDAYIM. AKSİ HALDE HİÇ DÜŞÜNMÜYORDUM. DÜN HAZIRLAR HAZIRLAMAZ İLK İLGİLENEN 2 KİŞİDEN BİRİ OLDUĞUN HALDE YORUMUNA CEVABIM GECİKTİ, LÜTFEN AFFET!.. DOSTLUK KONUSUNDAKİ SÖZLERİNE YÜREKTEN KATILIYORUM. HER ZAMAN DOST KALMAK DİLEĞİYLE.. HERŞEY İÇİN TEŞEKKÜRLER..
evet kesinlikle haklısınızz :)
Teşekkürler sevgili Kübra..:)
yazı gerçekten çok güzel ama ben aşkın ilacının zaman olduğuna inanmıyorum...aşk bence 1kere tadılır we bana tattırdığı için beni terk eden eski kız arkadaşıma,şimdi ise 0na göre sadece "arkadaş" bana göre ise "herşeyim"e sonsuz minnetimi her fırsat bulduğumda söylüyorum we o da bana...ancak aşk her zaman birliktelikler gerektirmiyor...ikimizde aşkı hala yaşamamıza rağmen hayatın bazı sorunları birlikteliğimizi engelliyor...peki biz birbirimizi sewmekten wazgeçecek miyiz sizce? ne dersiniz?...
HIMM, ŞİMDİ BENİM BİLGELİĞİMİ GÖSTERME ZAMANIM ANLAŞILAN.. BAK ÇEKİRGE, YAZIDA ADI GEÇEN ADA BATMIŞ OLDUĞU HALDE SİZİN ADA BATMAMIŞ Kİ!.. SADECE BAZILARI PANİK YAPIP ADAYI TERKETMİŞLER. GÜNÜN BİRİNDE ADADAKİ HAYAT NORMALE DÖNER DİYORUM. BENCE SEN GELECEKTEN UMUDUNU KESMEDEN SEVMEYE DEVAM ET, 0nUN SEVGİSİNDEN EMİN OLDUĞUN SÜRECE.. (Nasıl ama? Bilgece cevap verdim değil mi?) MUTLULUK DİLEKLERİMLE.. :)
keşke böyle olsa....
Böyledir böyledir sevgili arkadaşım!.. Farkettirmeden bizleri kucakta taşıdığına inanıyorum.. :)) Sevgiler..
çok sagol acemi bilge çok güzel bir yazıydı...bence "acemi"likten "usta"lıga terfi zamanın gelmiş...
YOK BE ARKADAŞIM!.. BEN KADROLU "ACEMİ" OLDUM. BIRAK BÖYLE KALAYIM.. HEM BİZ KİİİM, USTALIK KİM!.. YİNE DE LAYIK GÖRDÜĞÜN İÇİN TEŞEKKÜRLER.. :)
Sorry.. This one comes in English..
Admın kızı ansızın elinde bavulu babasının evine gelmişti ve karnı burnundaydı. kız da evli değil tabi. bi sürü bağırış çağırış neyse kızı eve kabul ederler. ertesi gün eve orta yaşlı başı haif kel bir adam kırmızı bir ferrariyle gelir, kapıyı çalar, adam büyük bir olgunlukla kızlarının kendisinden hamilekaldığını ve sorumluluğun kendisine ait olduğunu belirttikten sonra içeriye buyur edilir. adam içeride konuşmaya başlar, efendim bizde evlat önemlidir, kızızdan bir evladım olacaüı için size teşekkür etmem lazım çünkü kızınızı bu günlere siz getirdiniz. teşekkürlerimi belirtmek içinde çocuk kız olursa size 500000usd erkek olursada 1 milyon usd vereceğim. ama eğer düşük olursa derken bab elini adamın omzuna koyar ve "BİR DAHA DENERSİNİZ EVLADIM" der.
Çok sağol AITO!.. Bu senin anlattığın da, yazdığım fıkradaki İrlandalı kızın durumuna benziyor.. Katkın için teşekkürler..
(ALINTI)
TUZLADA OKURKEN (İTÜ DENİZCİLİK FAKÜLTESİ) BAZEN MİNİBÜSE BİNERDİK, ARKADAN BİRİLERİ ŞÖFÖRE SESLENİRLERDİ KAPTAN MÜSAİT BİR YERDE İNEBİLİRMİYİM FALAN DİYE, BİZ DE ARKADAŞLARLA ARKAYA DÖNERDİK VE "TEYZE, ABLA, AMCA, DAYI ARTIK HER NEYSE ŞÖFERE SÖYLE BİZ BİŞEY YAPAMAYIZ" DERDİK.
Sevgili AITO, günlüğüme ilk defa birşeyler yazdım, ilk yorumu da senden almış oldum. Katkın için çok teşekkür ederim. Sevgiler.. (Üstelik sadece 2 dak. ara ile..) :))
ÇOK GÜZELDİ YA TEŞEKKÜRLER VALLA İZNİNİZLE BENDE ARKADAŞIMIN GEÇENLERDE YAŞADIĞI BİR OLAYI ANLATMAK İSTİYORUM BU KONUDA:) GEÇENLERDE BİR BAYAN ARKADAŞIM EVDEN Bİ HIŞIMLA ÇIKIP DOLMUŞA BİNMİŞ VE ŞOFÖRÜN HEMEN ARKASINA OTURMUŞ. DAHA SONRA ŞOFÖRE PARA YERİNE ELİNDEKİ EVİN ANAHTARI PARA SANARAK UZATMIŞ. ŞOFÖR BAKMIŞ ANAHTAR HANFENDİ BEN SİZİN ANAHTARINIZI NE YAPAYIM BANA ÜCRETİ VERİRMİSİNİZ Bİ ZAHMET DEMİŞ....... ARTIK GERİSİNİ SİZ DÜŞÜNÜN.
Bu da çok güzel sevgili redpixy!.. Renk kattın!.. Teşekkürler ve sevgiler..
şöfferrrr bey; bakırköy ne kadar???? olduğu kadar abla:)))))
Ha ha haaa!.. Sağolasın cemse!.. Bu da 0nlardan biri oldu.. Sevgiler..
valla bunları okuyunca yazmadan edemedim. Pendik'ten Kartala gidiyoruz. 2 genç bindi minibüse acayip havalılar neyse tam para uzatacaklar 1 tanesi şöfere dönüp "abi bir kişi kaç kişi dedi?" bütün minibüs koptuk ama zavallılarımın kırmızılığını unutamayacağım.
Teşekkürler sevgili eb79.. Bu anlattığından da anlaşılıyor ki, dolmuş hikayeleri hiç bitmez!.. Hayatımızdan mizahın eksilmemesi dileğiyle..
ANKARA'DA MİNİBÜS TEK KİŞİLİK YOLCULUK ÜCRETİ 120 KURUŞ. ADAM ARKADAN 150 KURUŞ UZATIYOR VE BANA DİYOR Kİ "ŞURDAN BİR KİŞİ UZATIR MISINIZ?" BEN DE DÖNÜP "İSTESEN DE BU PARADAN İKİNCİ KİŞİ İÇİN ÖDEME YAPAMAZSIN" DİYORUM. ADAM AKLINCA DÜZELTİYOR: "ŞU PARAYI UZATIR MISIN?" ALTTA KALIR MIYIM BU KEZ DE DÖNÜP "ABİ BU UZAMAZ Kİ SABİT" DEYİVERİYORUM :):):)
Aslında her bindiğimiz dolmuşta, minibüste sizin gibi bir yolcu olsa yaşadık valla!.. Günümüz neşe içinde geçer. Bu arada hazırcevaplığınızdan dolayı kutluyor; günlüğüme katkınızdan dolayı teşekkür ediyorum.. Saygılar..
bir gün çok sıkıştım mcdonalds'a gittim işimi hallettikten sonra elimi kolumu sallaya sallaya çıktım ve arkadan biri seslendi:-Bir gün yemeğe de bekleriz.
Günümüz insanı aşka aşık, aşığa değil! Aşkların kısa dönem askerlik gibi kısa sürmesinin nedeni herhalde bu. Zaplanan aşıklar dönemi bu dönem! Kanaldan kanala geçer gibi aşıktan aşığa geçiliyor. Peki bu neden böyle oluyor? Çünkü insan insana sevgisiz, insan insana tahammülsüz, insan insan için fedakarlık duygusunu yitirmiş, insan insana kendini adamaktan kaçıyor. Oysa fedakarlık, adanmışlık varsa vardır aşk. Fedakarlığın, adanmışlığın yaşamadığı yerde yaşamaz aşk.Ne yazık ki uğruna kendini adadığı ne bir ideali var günümüz insanının... Ne de uğruna kendini adadığı bir aşkı. Nerde ideali, aşkı uğruna her şeyden vazgeçen dünün insanı.. Nerde hiçbir şey için hiçbir şeyden vazgeçmeyen bugünün insanı.. Bugünün insanı aşkta da köşe dönmeci. Emek harcamadan yaşamak istediği gibi, emek harcamadan aşk yaşamak istiyor. Sevmeden sevilmek, vermeden almak istiyor. Hiç değilse bir koyup üç almak istiyor. --> Bir koyup üç alamadı mı ilişki bitiyor. İlişkiler çıkar, menfaat üzerine kurulu. Elektriklenmeler kısa devre. Bir günlük elektriklenmeler, bir gecelik sevişmeler aşk sanılıyor. Sevgili bayanlar baylar, aşka ayıp oluyor!!!!!! Can Dündar
çok haklı...can dündarın zaten tüm yazıları güzel,bizlerle paylaştığın için teşekkürler...
Ben de günlüğüme gösterdiğin ilgi için teşekkür ederim arkadaşım. "Acemi"liğime ver ama ismini ilk duyuyorum. Serbest kürsüdeki yorumlara pek katılmıyorsun galiba. Bundan sonra daha sık görünmen dileğiyle..
ewet fazla girmiyorum,ama artık sıksık giriyorum girecegim...elele gelecege...;))))
Tabi ya!.. Öyle olmalı.. "ELELE GELECEĞE!.." Tuttum bu lafı!.. (Bana bak, bilgeliğe doğru bi gidiş mi görüyorum sende, yoksa bana mı öyle geliyor? Yerime göz dikme sakın!..") :))
geeceğe,kardeşlerimizle beraber":)))(bu arada padon elim enter'a değdi yanlışlıkla ilk yorumda,bilgeliğine sıgınıyorum affet...)
Rica ederim, ne demek!.. Hepimizin başına geliyor böyle klavye kazaları. Bilgeliğe gelince... Herkes kendi çapında bilge zaten. Ama bazılarımız daha bilge olmaya çalışıyor, ben gibi.. Artık başarır mıyız, başarmaz mıyız 0nu zaman gösterecek. Haa, bu arada baktım da, biz senle ayni günde siteye üye olmuşuz. :) Bi de üstelik benim gibi Beşiktaşlısın!.. Bundan böyle sana "kanki" demeye karar verdim. Senin büyüğün olarak ve de bilge olarak..:))
peki "kanka" :))) kanka bu arada benden büyükmüşsün ama ne kadar olduğunu söylememişsin...söyle de üslubumuzu 0na göre belirleyelim dimi ama...
Valla kanki, 100'e kadar yolu var.. 99'a kadar da üslubunu değiştirmeye gerek yok!.. 100 olunca haber veririm, değiştirirsin..:)) Sevgiler..
pekala o zaman kanka değiştirmeye gerek yok:)))zaten 100 olamayacagına göre...hem ben bu hayatın ...oktanlıgı we zorlugu nedeniyle yıl başına 2-3 yaş yaşlanıyorum...yakında seni yakalarım, o zaman ben sana haber weririm...
sewgiyle kal...
0nur GÜNGÖR
Olur!.. Ben de o zaman sana "abi" derim!.. :)) Bi dakka yalnız!.. Sen nerden biliyorsun bakiim benim 100 yaşına kadar yaşamayacağımı? Biryerlerden tüyo mu aldın yoksa? Halbuki ben 130'u hedeflemiştim ama..:)) Neyse, naapalım.. Kader!..