Bilgi Yarışması, Ana Sayfa

Ana Sayfa

İkili Yarışmalar

Kelime Yarışmaları

Zeka Yarışmaları

Günlük

Foto Kulüp

Bir Soru

Serbest Kürsü

Dostluk

Üyelik
Ana Sayfa
Seçkin Üyelik
Mesaj Kutusu
Tavsiye Et
Tıkla Kazan
Ödül Listesi
Gruplar / Sıralama
Sohbet Odaları
  Üyelik
Kullanıcı adı
Şifre
Yeni üye
Şifremi unuttum
Tavsiye Edenlere 10,00 Bonus
Tavsiye edeceğiniz e-posta adresi


%50 Daha Hızlı Flash Menü

Toplam üye
2.056.785
Aktif soru
27.965
Aktif üye
1.118

Bayrak

KONU SAHİBİ: cebrailguzel   -   15 yorum, 3.870 kez okundu

TARİH: 28.12.2008 16:31:00

KONU BAŞLIĞI: tasavvuf

KONU AÇIKLAMASI:
arkadaşlar muhyiddin arabi hakkında neler düşünüyorsunuz

Yorum yazmak için üye girişi yapmalısınız, üye girişi yapmak için buraya tıklayın


KULLANICIYORUM
sense_seaİnternette yaptığım kısa bir araştırmadan sonra bu kişinin tasavvuf konusunda bir üstad olduğunu ve tasavvufa yön verdiğini,O'ndan sonra hemen hemen herkesin onu refarans alıp onun kaynaklarından faydanlandığını (hernekadar kendi avamının okumasını men etmiş olsa da) net bir sistem taşımayan tasavvufu "Vahdet-i Vücud Teorisi" ile sistemleştirerek kendinden sonrakiler için büyük kolaylık sağlamıştır ki zaten Şeyh'ül Ekber lakabının yakıştırılması bundandır.Bir çok eseri vardır ve bunların bazıları yabancı dile çevrilmiştir.
kafkas.muratOrkam abi bir üst satırda bir nevi Hallacı mansurun "en el Hak" sözüne nazire yapar gibi; kendi şahsına münhasır bir cümle ile, Muhyiddin Arabi nin de derin felsefesine atıfta bulunmuştur. Bunun yanı sıra Arabi de kendi devrinde tıpkı felsefedeşleri gibi islam tasavvufu dışına itilmek durumunda kalmıştır. Muhyiddin gerçek bilgi'nin sadece aklımızdan gelmediğine, böyle bir bilginin daha çok ilham ve keşif yolyla elde edilebileceğine inanaların başındaydı. Ahad ve vahid kavramları ile ilgili yapmış olduğu izahatlar neticesinde; tasavvuf ehli olmayan sofiler tarafındanzındıklılkla bile suçlanmıştır. Benim kanaatim ise hakkında okuduğum yazılardan sonra şu şekildedir; İsalam toplumları itikadi iki mezhebe mensupturlar. Bınların biri eşari diğeri maturidi itikatleridir. Eşari inanışında Allahın ve yaratmış olduklarının dayanağı olarak şeriat ve vahiy gelir. Maturidi de ise (ki Türk toplumlarının tamamı maturidi itikate mensuptur) Vahiy ile birlikte akıl ve idrak esastır. Bir nevi Türkler karakteristik özellikleri ile bire bir örtüşen Maturidi itikadi sayesinde fetih, gaza, şehadet duygularını anlamlandırmışlardır. Sözü fazla uzatmadan Muhyiddin Arabi felsefesinde de maturidi itikatten kavramlara rastlamak mümkündür.
cebrailguzelünlü tasavvuf bilgini daha tam anlaşılamayan büyük bir islam alimi. dünyada diğer dinlerdeki teologlar tarafından bile araştırma konusu olmuş birrisi
cebrailguzelarkadaşalr uzun bir süreden beri ben araştırıyorum ve bir çok kitabını da okudum gerçek bir derya.okumanızı tavsiye ederim
sense_seaTeşekkürler tavsiyen için.Bir ara okumaya çalışacağım diğer kitaplardan fırsat bulabilirsem eğer.Bunu da listeme ekledim.
celsus1978http://www.ibnularabi.com/default.asp?icerik=1 bu link sayesinde tüm bilgilere ulaşılabilir.
cebrailguzelkafkasmurat çok güzel bir yönde tesbit etmiş. İbn-i Arabi gibi bir zatın düşüncesini anlamak için bu düşüncenin tümüne hayat veren ve onu istila eden ruhu kavramak gerekir diye düşünüyorum aksi halde herşey kaybolur gider. Her filozof gibi Arabi’de Gerçek olanın peşindedir; fakat bu Gerçek nasıl bilinecektir. Gerçek denilen şey hiç kuşkusuz hakiki Gerçek değildir. İbn-i Arabi için bizi çevreleyen ve bizimde kendisine Gerçek gözüyle bakmaya alışkın olduğumuz, hislerimizle idrak ettiğimiz alemden ibaret bu; Gerçek denen nesne aslında hayalden başka bir şey değildir. Bizler hislerimizin aracılığıyla çok sayıda eşyayı idrak etmekte , bunları birbirinden ayırmakta , aklımızda bunlara bir çeki düzen vermekteyiz ve böylece sonuçta etrafımızda kuvvetli, sağlam kararlı bir şey oluşturmuş oluruz. Bu kurduğumuz nesneye de Gerçek deriz ve bununda gerçek ve doğru olduğundan kuşku duymayız, değil mi
cebrailguzela
gundoqduVallahi ßu kişiyi tanımıyordum sayenizde öğrendim eğitici ßr kürsü olmuş :)
cebrailguzelTASAVVUFUN GAYESİ Tasavvuf, dünyanın süsünden yüz çevirmek, insanların meyl edegeldiği geçici lezzetlerden korunmak, halk ile beraber, Hakk'a yönelmektir. Tasavvufun gayesi Hakk'ın rızasını kazanmak için nefisleri temizlemekten, güzel ahlak sahibi olmaya çalışmaktan, kısaca Allah ve Resûlünün ahlakiyle ahlaklanmaktan ibarettir. Önceleri tasavvufun zuhûrunden maksat, ahlakı güzelleştirmek, nefsi terbiye etmek, yani nefsi dine ram, dini nefs için vicdan kılmak, nefsi dinin hükmü altına sokmak, salih ameller ve güzel ahlak ile süslenmekti. Hazret-i Peygamber Efendimiz hatemü'l-enbiya olarak gönderilmelerinin sebebini kendileri bizzat şöyle buyurmuşlardır: "Ben mekârim-i ahlakı tamamlamak için gönderildim."1 Binâenaleyh tasavvufun ulaşmak istediği gaye, ahlakın kemal mertebesine varmak için her hususta Peygamberimizin gittiği ve gösterdiği yoldan yürüyüp, iç ve dış olgunluğu itibariyle insanlığın kemaline en güzel örnek olan Fahr-i Kainat'ın hakikî vârisi olmaktır.
cebrailguzela


Serbest kürsü nedir? | Yeni konu aç | Açık konular | Biten konular | Konularım



100% Güvenli Bölge
İş ortaklığı | Web Master | Hakkımızda | Sık Sorulanlar | Bize Ulaşın
birmilyon.com bilgi merkezli bir sitedir, bilginin paylaşılması ve çoğaltılması ilkesine dayanarak,
birmilyon.com da yer alan hertürlü soru ve bilgi yarışması tamamen paylaşıma açıktır.
Seçkin üyelik | Bilgi yarışmaları | Kelime ve Zeka Yarışmaları | Günlük | Foto kulüp | Bir sorum var | Serbest kürsü
Normal üyelik | Bilgi yarışması | Çocuk yarışması | Soru gönder | Bir işlem | Bir kelime | Timsah avı
Kullanım Şartları | Güvenlik ve Gizlilik | birmilyon.com V8 turbo

Bilgi Yarışması

6,445313E-02