Bilgi Yarışması, Ana Sayfa

Ana Sayfa

İkili Yarışmalar

Kelime Yarışmaları

Zeka Yarışmaları

Günlük

Foto Kulüp

Bir Soru

Serbest Kürsü

Dostluk

Üyelik
Ana Sayfa
Seçkin Üyelik
Mesaj Kutusu
Tavsiye Et
Tıkla Kazan
Ödül Listesi
Gruplar / Sıralama
Sohbet Odaları
  Üyelik
Kullanıcı adı
Şifre
Yeni üye
Şifremi unuttum
Tavsiye Edenlere 10,00 Bonus
Tavsiye edeceğiniz e-posta adresi


%50 Daha Hızlı Flash Menü

Aktif soru
27.965
Aktif üye
1.014

Bayrak

GÜNLÜK ÖZELLİKLERİ
Günlük sahibialeyra - NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
Günlük adıbir tutam kahkaha - Herkese açık günlük
Toplam okunma sayısı3149594
Son güncelleme / Toplam kayıt26.06.2016 07:04:00 / Toplam kayıt: 618
ilginç bulduğum şeyleri paylaşmak istiyorum

GÜNLÜK KAYITLARI
İŞ BAŞVURUSUYeni yorum girAç/Kapa

Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe baş vururlar.
Görüşmeci matematikçiye sorar:
- "iki kere iki kaç eder?".
Matematikçi cevap verir:
- "Dört!".
Görüşmeci sorar:
- "Kesin dört mü?
Matematikçi kendinden emin cevaplar:
- "Evet, kesin dört!"
Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir. Ekonomist yanıtlar:
- "Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağıya veya yukarı oynayabilir, ama ortalama dört eder!".
Ekonomistte de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru 0na da sorulur.
Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:
- "Kaç etsin istersiniz?



Kayıt tarihi : 20.04.2006 - Toplam yorum : 0


KARAGÜMRÜKLÜYeni yorum girAç/Kapa

Güzel bir bahar gününün sabahynda İETT şöförü garaja
gider, otobüsünü çalıştırır ve yola çıkar. Sorunsuz bir şekilde bir
duraktan diğerine ilerler.
Yolcularını alır, indirir. Derken; durağın birinde iri yarı, güçlü kuvvetli
ve oldukça tehlikeli görünüşe sahip bir adam otobüse biner. Şöföre sert bir
bakış fırlatır ve, Karagümrüklü bilet atmaz." diyerek arkadaki bir koltuğa
geçer ve oturur. Ertesi gün, 0ndan sonraki gün ve hergün aynı şey
tekrar olur. Karagümrüklü, aynı sözlerle ve aynı sert bakışlarla bilet atmadan
koltuğa geçip oturur. Bu durum otobüs şoföründe kompleks yaratmaya başlar.
Hat değiştirme dilekçesi de red edilince son çare olarak bir jimnastik
kursuna yazılır. Her akşam devam ettiği kursta; judo, karate, aikido ve
benzeri tüm dövüş teknikleri konusunda ihtisas yapar. Yazın sonlarına doğru,
kendine güveni olan iyi bir dövüş ustası haline gelmiştir. Kursları
bitirdiğinin ertesi günü tekrar otobüsüyle yola çıkar. Uzaktan,
Karagümrüklü'nün durakta beklediğini görür. Sinirini
gizlemeye çalışırken,
dişlerini gıcırdatarak otobüsün kapısını açar.
Karagümrüklü otobüse
biner, şöföre sert bir bakış fırlatır ve, Karagümrüklü bilet
atmaz." diyerek
ilerleyecekken tam o sırada, sıkı bir kavgaya hazır
olan şöför birden koluna
yapışır:
- Neden atmıyormuşsun??
Şöföre şaşkınlıkla bakan adam şöyle der:
- Karagümrüklü'nün mavi kartı var.



Kayıt tarihi : 20.04.2006 - Toplam yorum : 0


ŞOFÖRYeni yorum girAç/Kapa

Taksiye binen müşteri şoföre bir şey sormak için hafifçe omuzuna dokunur. Şoför bir çığlık atıp, direksiyonun kontrolünü kaybeder, bir otobüse çarpmak üzere iken direksiyonu kırar, kaldırıma çıkıp, bir vitrinin önünde arabayı durdurur ve arkaya dönüp müşteriye:
"Bir daha bunu yapmayın!" diye bağırır.
Müşteri ise sakinlikle bir ufacık dokunmanın 0nu bu kadar korkutup sıçratacağını düşünemediğini söyler.
Bu arada kendini toparlamış olan şoför, müşteriye dönüp:
"Haklısınız, aslında sizin kabahatiniz yok. Bugün benim ilk taksi şoförlüğüm. 25 senedir cenaze arabası şoförüydüm"



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 0


BUSHYeni yorum girAç/Kapa

Amerika'da adamın biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir santim bile kıpırdamamaktadır.
Bir süre sonra aracının yan camına birisinin tıkladığını farkeder ve camı açar.
- Ne var acaba?
- Teröristler Bush'u yakaladılar. Eğer 1 milyar dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmış.
- Haa şimdi anladım bu trafiği...
- Ya işte 0nun için, herkesten biraz yardım topluyoruz.
- İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?
- Valla yaklaşık 5'er litre...



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 0


PASAPORTYeni yorum girAç/Kapa
Amerika'da zencinin biri pasaportunu kaybetmiş. tamda Turkiye'ye tatile gideceği gün. aksilik bu ya...

Ucağı kaçıracak, kara kara düşünürken yolda bir pasaport bulmasın mı ?!.. Hemen almış yerden, bir bakmış ki Leanardo di Caprio'nun pasaportu..

"Ne olursa olsun" demiş ve şansını denemeye karar vermiş.
Çıkarmıs Leonardo'nun fotografını, kendi fotografını yapıştırmış..
Uçmus Türkiye'ye.
Atatürk Hava Limaninda görevli gümrük memuru Temel in karşısına geçmiş.. Almış pasaportu eline Temel adamın ismine bakmış :
''Leonardo di Caprio", fotografa bakmış, bir zenci.
Adama bakmış ayni zenci...
Bir kaç saşkın bakıştan sonra Temel obur masaya seslenmiş,
"Ula Cemal, bu Titanik batmış mıydı, yanmış mıydı?"



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 0


ORASI NERESİYeni yorum girAç/Kapa

Telefon çalar,
A: Kızım benim, hanımı çağırıver sen bana
H: Bir dakika efendim
H: Alo
A: Ne oldu kızım, hanım nerede?
H: Ay beyfendi nasıl söylesem, hanımefendi yatak odasında biriyle
beraber.
A: Ne, bir adamla mı?
H: Maalesef, beyfendi.
A: Ne?!, hem de benim evimde ha! Bana bak kızım, git benim çalışma
odama, aç masamın çekmecesini ordaki tabancayı al, ikisini öldür,
emrediyorum sana!
H: Beyfendi, ben nasıl yaparım öyle şeyi?
A: Yaparsın, bak telefonda bekliyorum, yürü haydi
İki el silah sesi duyulur..
H: Alo, beyfendi
A: Ne yaptın kızım?
H: Söylediğiniz gibi silahı aldım, ikisini de öldürdüm efendim. Sonra
da silahı havuza attım.
A: Ne havuzu?
H: Bahçedeki yüzme havuzuna beyfendi, nereye olacak?
A: Ulan bizim villada yüzme havuzu yok ki, orası neresi Alooo?



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 0


MATEMATİK FİNALİYeni yorum girAç/Kapa

4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, 0nları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 0


ÇOCUK TERÖRÜ(SON BÖLÜM)Yeni yorum girAç/Kapa

Bilmem sizde benim gibi çocuklarınıza sağladı ğınız imkânları kendi çocukluğ unuzdaki imkânlarınızla kıyaslıyor ve sinirleniyor musunuz? İlkokulu bitirene kadar tek servetim beş-on bilye, bir lastik veya metal çember ve bir sapandı (O da herkesin eline geçmezdi özellikle çember). Bütün gün çemberin pe şinde tabanlarım sızlayana kadar sokak sokak dola şmaktan ne anladığımı hatırlamıyorum ama hava kararıp da yorgunluktan bitap eve geldiğimde son derece mutlu olduğumu çok iyi hatırlıyorum...

Unutmayalım ki çocuklarımıza vereceğimiz en güzel şey, neşeli ve mutlu bir aile ortamıdır. Gecelerini uykusuz geçiren, çocuğu için özel zevklerinden ve tüm hobilerinden vazgeçmiş anne babalarla mutlu bir aile ortamı sağ layabilirmiyiz? Yapılacak şey belli... Tüm dünyanın ezilen anne babaları, çocuk terörüne karşı eyleme geçmenin zamanı geldi geçiyor...

Birleşelim...

Yarından tezi yok önlem alalım...

Yaşamak bizim de hakkımız...



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 0


ÇOCUK TERÖRÜ(3NCİ BÖLÜM)Yeni yorum girAç/Kapa

Kemerleri sıkıp, uğra şıyoruz ki sonunda çocuğumuz gene paralı bir okula girsin ve biz de çileye devam edelim... Hâlbuki rahmetli babam, benim daha iyi bir okula gitmem gerekti ğini söyleyen anneme 'Oğ lum akıllı malı nede, oğlum deli malı nede?' şeklinde bir vecize söyleyip kenara çekilmiş ti.

(Günümüz Türkçesiyle: Eğer çocuk akıllı ise zaten ba şarılı olur, yok akıllı değ ilse boşuna uğraşma en iyi okula da gitse adam olmaz) Doğ rusu zaman zaman çocukların bu rahatını ve saltanatlarını kıskanmıyorum dersem yalan olur. Oğ lumun cep telefonu benimkinden yeni model, kızımın çizmesi annesininkinden daha pahalı ve çoğumuz şöyle veya böyle çocuklarımıza imkânlarımızı aş an bir yaşam tarzı sunmaya çalı şıyoruz.

Sabah işe giderken yakınımızdaki devlet okuluna giden çocuklarla karşılaşıyorum. Çoğunun ayağ ında (nedense bağcıkları çözük) tek tip, kocaman, marka bir bot var ve ço ğunun anne babasının o botu almak için çok daha lüzumlu bir harcamayı ertelediklerinden eminim... Üstelik sa ğlanan o kadar imkâna rağmen hala halinden memnun olmayan ve daha fazlasını, yetmedi daha fazlasını isteyen mutsuz çocuklarımız var. (Bundan 40 yıl önce ilk depresyonun görülme yaşı ortalaması 29 yaş iken şimdi 14)



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 0


ÇOCUK TERÖRÜ(2NCİ BÖLÜM)Yeni yorum girAç/Kapa

Bir de işin ekonomi boyutu varDoğumla birlikte, çocuğun ihtiyaçları bir daha hiç geriye düşmemek üzere aile bütçesinin en önüne yerleşiyor; çeşit çeşit biberonlar, bebek arabaları, pusetler, kucaklıklar, sırtlıklar, arabaya konan ayrı, arka koltuğa ayrı... Ya çocuk bezlerine ne demeli... Bantlısı bantsızı, sızdıranı sızdırmazı, yumuşağı ipek gibisi... Bizim popomuz popo değ il miydi, altımızda zımpara gibi Amerikan bezleriyle büyüdük, hangimizin popo estetiğinde bir zayıflık var?

İşin garip tarafı bu 'çocuk terörü' belası daha çok bizim ülkeye has bir sorun gibi görülüyor. Amerikalı bir annenin çocuğunun peşinden elinde mama tabağı ile saatlerce gezdiğini duydunuz mu? Yakınımızda oturan Fransız bir aile var, sabah küçük kızlarının okul servisine binme saatinde evlerinin önünden geçiyorum, daha bir gün bile annelerinin pencereye çıkıp arkalarından baktığını görmedim. Bizim paşaların, prenseslerin okul servis törenini ise hepiniz görmüşsünüzdür; kapıdan elinden tutarak çıkarmalar, birlikte karşıya geçirmeler, servise bindirmeler, arkasından gözler yaşlı el sallamalar, öpücük atmalar...

Sanki çocuklarını okula değil de hacca ya da cihada yolluyorlar... Bebeklik, çocukluk derken, aileler arası en büyük mücadele 'çocuğu en iyi okulda okutma' engelli yarışları ile devam ediyor. Şu kurs iyi, bu daha iyi, şundan özel ders, o dershane, bu dershane...



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 0


ÇOCUK TERÖRÜ(1NCİ BÖLÜM)Yeni yorum girAç/Kapa

Dr. Murat Kınıkoğlu:

Modern yaşamın başımıza sardığı en büyük dertlerden birisinin 'çocukların anne babalarına uyguladığı terör' olduğuna inanıyorum. Etrafımda (kendim dâhil) bu terörden mustarip pek çok anne baba var. Hele anneler çocukları tarafından öyle bir sıkış tırılıyorlar ki çoğu farkında bile olmadan depresyona giriyor.

Geçenlerde uyku bozukluğu, sabah yorgunlu ğu, endiş e hali ve kolay ağlama şikâyetleri ile gördüğüm hastama 'Sizi üzen, sıkan önemli bir sorununuz mu var?' diye sordu ğumda 'İki küçük çocu ğum var...' diye cevap verdi... Öyle acınacak bir halleri vardı ki anlatamam... Yanındaki kocası da baş ını salladı, iki küçük çocukları var ya 'Depresyona girmek için daha ne olsun doktor bey....' der gibiydiler.

Şurası bir gerçek ki bizim ülkemizde doğ umla birlikte ailenin yaşamı ba ştan aşağı değişerek 'bebeğin rahatını sağlama üzerine kurulu yeni bir dönem başlıyor. Bebeklik dönemi boyunca, anne babanın kendileri için vakit ayırmaları en büyük yasak, en büyük vicdan azabı... Çoğu annede muazzam bir sahiplenme duygusu; televizyonda izlediğimiz Amazon belgesellerindeki yavruları boyunlarına asılı maymunlar gibi nerdeyse çocuklarını hiç kucaklarından indirmeyecekler.



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 0


3 SARIŞINYeni yorum girAç/Kapa

Üç sarışın, detektif olmak üzere polis teşkilatına müracaat etmişler. Yapılması icap eden bir sürü imtihandan birini idare etmek işi Komiser Kâzıma düşmüş. Komiser Kâzım birinci kıza beş saniye müddetle bir dosyadan çıkarttığı bir resmi göstermiş ve;
- Söyle kızım bu bir suçlunun resmi, bu adamın bariz ne özelliği var? Bunu ileride nasıl tanırsın?. Kız şöyle bir durmuş ve;
- Çok kolay adam tek gözlü. Komiser Kâzım resme bakmış ve;
- Kızım bu resim profilden, yani yandan çekilmiş, tabii tek göz göreceksin. Aynı resmi ikinci kıza gösterip aynı suali sormuş ve;
- Bana bak diye ilave etmiş, Doğru dürüst bir cevap ver. İkinci kız;
- Bu adamı tanımak çok kolay çünkü adamın tek kulağı var. Komiser Kâzım "kızım" diye bağırmış.
- Bu resim profilden dedik ya adamın suratının öbür yanını göremiyoruz, 0nun için kaç gözü, kaç kulağı olduğunu bilemeyiz. Kâzım üçüncü kıza;
- Kızım lütfen akıllı bir cevap vermeye çalış, beni çıldırtma bu adamın bariz özelliği nedir, bu adamı ileride nasıl tanırsın? diye sormuş. Kız;
- Bu adam lens takıyor diye cevap vermiş. Komiser Kâzım şaşkın şaşkın resme bakmış, ama adamın lens takıp takmadığını bir türlü anlayamamış. Merak etmiş, adamın dosyasını açıp okumuş, dosyadaki bilğiye göre hakikaten adam lens takıyormuş. Komiser Kâzım üçüncü kıza hayranlık içinde;
- Aferin be kızım doğru bilmişsin, şimdi söyle bakalım bu adamın lens taktığını resimden nasıl anlayabildin?. Kız;
- Çok kolay tek gözlü, tek kulaklı bir adamın gözlük takacak hali yok ya...



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 0


BİR HARBİYELİ GAZİNİN NOT DEFTERİNDEN(son) LÜTFEN OKUYUNYeni yorum girAç/Kapa

Onlar da, tıpkı benim gibi namusun ve şerefin üstüne yemin etmedi mi?
diye sorarsınız kendi kendinize.Sinirlenirsiniz,üzülürsünüz,on beş
yaşında bir askeri okul öğrencisi iken her adımda söylediğiniz,
beyninize ve yüreğinize nakşettiğiniz sözler gelir
aklınıza": VATAN, SANA CANIM FEDA"
Geri kalan tüm hayatınızın ilk beş dakikası, böyle başlayacak işte ve
hayatınız böyle devam edecektir. Son nefesinize kadar savaşacaksınız
ihanetle, her şeye ve herkese rağmen, bu yolda ölene ya da bu ihaneti
bitirene kadar.
Siz diyorum, çünkü bu vatan için bedel ödeyen insanların neler
yasadığını,neler hissetiğini,size rağmen ve sizin için
neler yaptiklarını, neler
yapabileceklerini bilin istiyorum. Okuduğunuz ya da televizyonda
duyduğunuzdan daha fazladır yaşananlar.
Yani aslında gazetelerin iç sayfalarındaki, minicik karelerde
okuduğunuz;
"...ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu, bir
güvenlik görevlisi yaralandı!" haberi aslında o kadar da kısa değildir..
Sizin, daha okuduğunuz gazetenin arka sayfasına geçerken unuttuğunuz,
falanca mankenin otel odası maceralarına, ya da uyuşturucu komasından
ölen oğluna "şehit" deyip Türk bayrağı örten kadının haberine
ayırdığınızdan daha uzun zaman ayırmadığınız bu küçük haber, birileri
için bir ömür boyu sürecek ve asla unutulmayacaktır.
Ve siz unuttuktan sonra da başka birileri, "ne için?" dendiğinde
’’Vatan için" diyecekleri fedakârlıklarını size rağmen yapmaya devam
edeceklerdir.
Sizin uyuşmuşluğunuza, duyarsızlığınıza rağmen, sizin rahatlığınıza,
sizin
vicdanlarınıza rağmen bu kahramanca fedakârlıklar ve bu ilk beş
dakikalar yaşanmaya devam edecektir.
Asla unutmayınız başınızın üstündeki egemenlik örtüsünün payandası
kopan bacaklar, bedeli ise size rağmen bu vatan için akan kanlar, feda
edilen canlar, sıcak yuvalarını, babalarının yüzlerini unutan küçücük
çocuklarını düşünmeden vakfedilen hayatlardır.
Ne kadarını anlayabilirsiniz veya anlamak sizin umurunuzda mi
bilmiyorum,
ama birileri bunları yaşadı, birileri hala yaşıyor ve emin olun yaşlı
dünya döndükçe, Türk vatanı ve Türk Bayrağı için
birileri daha tum bunları yaşayacak.
Gördüğünüz gibi size bir hayli uzak bir yaşam biçimi bu. Masalarda
oturup "aydınca" sohbetler etmeye hiç benzemiyor değil mi?

Bir an için bile olsa kendinizi 0nların yerine koyasınız diye "siz"
diyerek
diyerek yazdım, sizin 0nlardan biri olamayacağınızı biliyorum.

"Siz" kim misiniz?
Siz kendinizi cok iyi biliyorsunuz!
Biz de, biz de sizi çok iyi biliyoruz.
"Siz" de bilin ki biz asla unutmayacağız.

"VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN"
  
  Ersin us



Kayıt tarihi : 18.04.2006 - Toplam yorum : 0


BİR HARBİYELİ GAZİNİN NOT DEFTERİNDEN(2BÖLÜM) LÜTFEN OKUYUNYeni yorum girAç/Kapa
Ne olduğunu anlamak için baktığınızda ise parçalanmış pantolonunuzun
ve kopmuş ayağınızın farkına varırsınız. İşte her şey o anda başlar.
Avazınız çıktığı kadar bağırırsınız. Sonra, nefesiniz biter. Sonra,
yeniden nefes alırsınız ve yeniden bağırmaya başlarsınız.
Sonra yine nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine..
Yanınıza ilk gelen arkadaşınız size, "fazla bir şey yok, sadece küçük
bir yara" gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadaşınız konuşurken de,
helikopterle hastaneye götürülürken de artık bir ayağınızın olmadığını
biliyorsunuzdur. Hep bir soru çınlar kafanızın içinde "neden ben,
neden ben,neden ben?’’
Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerle geçen yıllar sonunda,
dizkapağınızın 0n iki santim altından takılı olan ve her aksam
yatarken veya banyoya girerken çıkarıp kenara koyduğunuz
takma bacak artik bir uzvunuz olmuştur.
Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakarlığınız sayesinde vatan var
olacaktır. Sizin bir bacağınızın ne önemi vardır ki!
Artık koşamayacak olmanızın, yazın herkes gibi havuza, denize
giremeyecek olmanızın da hiç önemi yoktur.Vatan sağ olsun yeter.
Sonra birilerinin, sizin ödediğiniz vergilerle Fransız televizyonlarında,
uğruna yarım kaldığınız vatan hudutlarını hiçe sayan programlara
finans sağladığını okursunuz.Aynı dillerin bundan pişmanlık duymadıklarını
söylediklerini de okursunuz.
Pamuk'ları, Dink'leri, okursunuz, Bizans çocuğuyum diyenleri duyar,
Ali Kemallere tanık olursunuz, "koçlar gibi satanları" görürsünüz. .
Türk Bayraklarının yakıldığını, görürsünüz. Başlarına çuvallar geçirilip
aşağılanarak elleri arkalarından bağlanan Türk askerlerini görürsünüz.
Bu aşağılanmaya cevap verecek tankların motor seslerini, helikopterlerin
kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini duymayı beklersiniz
ama duyamazsınız.
Onun yerine hainlerin cesetlerinin üstüne örtülen çaputlara "bayrak"
diyenleri görürsünüz, "uçaklarını çek", "valiyi çek’’diyen başkanları ve
o karşılarında kekeleyen riyaseti görürsünüz.
Bu da yetmez Türk askerlerinin kendi mahkemeleriniz tarafından,"çete"
diye suçlandığını, yargılandığını görürsünüz.
Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, öğretmene ateş eden, yol kesip
soygun yapan,köy yakan,okul yıkan,mayın döşeyen teröristlerin sadece
’ben bir şey yapmadım" demelerinin esas kabul edilip, "suçsuz" sıfatıyla
serbest bırakıldığını görürsünüz.
Susanları, konuşması gerektiği halde susanları görürsünüz, konuşanlar
her konuştuğunda, kekeleyenler her kekelediğinde ve susanlar her
sustuğunda siz yeniden vurulursunuz, yeniden ölürsünüz her defasında.
Gövdenizden o toprağa akan kan, bu defa içinize akar, inandıklarınıza,
uğrunda savaşarak kendi kanınızı akıtmak pahasına tertemiz tuttuğunuz
degerlerinize akar.
Sizin kaya arkalarında, çalı diplerinde aradığınız ihanet gelir aklınıza,
o mayınları yerleştiren eller gelir. Sorgulamaya başlarsınız: "Biz bu
ihaneti doğru yerde mi aradık, kuyruğunda dolaştığımız yılanın başı, hep
gözümüzün önünde miydi yoksa?"diye sorarsınız kendinize.
Onlara verilen maaş'ın sizin vergilerinizden ödendiğini, içinize
sindiremezsiniz, uykularınız kaçar, neden bu vatanı sizin kadar
sevmediklerini düşünürsünüz.
Bu vatan 0nların da vatanı değil mi?



Kayıt tarihi : 18.04.2006 - Toplam yorum : 1

Çok etkileyici ve gerçek bir yazı...Geçen hafta sonu Ankara REHAP'ta idim.Gazilerimizin rehabilitasyonunun yapıldığı Tıp merkezinde...Yüreğiniz yanar,gencecik aslan gibi delikanlılar...İki ayağı kopmuş,tek ayağı yok,yüzleri dağılmış,ellerini kaybetmiş....Yüreklerinin hiç kaybetmeyen Mehmetçiklerimiz.Vatan için biz buralarda rahat olalım diye o haldeler...Ne kadar minnet etsek azdır.Bu vatan bizim ve bizim olarak kalacaktır.
Kayıt tarihi : 18.04.2006 23:34:00 - Yorum sahibi: anayasa


BİR HARBİYELİ GAZİNİN NOT DEFTERİNDEN(1BÖLÜM) LÜTFEN OKUYUNYeni yorum girAç/Kapa
 ......ili kırsalında teröristlerin dur ihtarına ateşle karşılık
vermesi
sonucu çıkan çatışma da,…..güvenlik görevlisi şehit oldu.Ya da
......ilinde devriye görevini yerine getiren ..aracına açılan ateş
sonucu..güvenlik görevlisi şehit oldu.Ya da
......ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması
sonucu..asker yaralandı..
Bu nasıl başlar biliyor musunuz?
Hava o kadar sıcaktır ki beyninizdeki sıvının buharlaşıp uçtuğunu
düşünürsünüz. Oluştuğu anda kuruyup giden ter damlacıklarından geriye
kalan tuzlar yüzünüzün ve hatta elbisenizin her yanını kaplamıştır.
Avucunuzun içindeki ter, yüzünüzdeki gibi kolay kurumadığı için
elinizdeki tüfeğinizin metal kısmı avucunuzun içinde vıcık,vıcık oynar.
Ter ile ıslanan çeliğin kokusu avucunuzun içine ve elinizi
sürdüğünüz her yere siner.
Önünüzde yürüyen adamın, ayağının kuru toprakla her temas edişinde
çıkan toz, ağzınızın kupkuru olmasına ve zor nefes almanıza sebep olur.
Sırt çantanızın askı kayışları yüzünden omuzlarınızı hissetmezsiniz.
Kült ağrıları ancak çantayı sırtınızdan çıkardığınızda fark edersiniz.
Bastığınız her taş parçası, her çalı ve bir ayağınızın kaplayabildiği
her yeryüzü parçasından çıkan sesi duyarsınız.
Yürüdüğünüz yerdeki her Ağustos böceğinin sesini, dallardaki kuşları,
yüzünüzün etrafında ürkütücü devriye uçuşları yapan arıların kanat
seslerini, ağzınıza ve yüzünüze ya da herhangi bir yerinizdeki küçük
yaraların üzerine konmaya çalışan sineklerin vızıltılarını, ayağınızı
bastığınız yerden havalanan yeşil çekirgenin küçücük cüssesine rağmen
çıkardığı tok kanat sesini en ince ayrıntısına kadar duyarsınız.
Sonra, kendi teçhizatınızın ve önünüzdeki arkadaşınızın ve arkanızdaki
arkadaşınızın teçhizatlarının çıkardığı düzensiz seslerin her birini
ayrı ayrı duyarsınız.
Ve aynı anda önünüzdeki arkadaşınızın nefes alışlarını duyarsınız,
öksürmesini ve hapşırmasını da duyarsınız.
Telsizinizden çıkan seslerin ve cızırtıların her biri ayrı ayrı
katılır bu senfoniye..
Ter ve tozun birleşmesinden oluşan kaygan çamur, postalın içindeki tüm
ayağınızı kaplamıştır, çoraplar önce su toplayıp sonra patlayan
yerlere adeta bir deri gibi yapışmıştır.
En çok yapmak istediğiniz şey ayaklarınızı yıkayıp, çoraplarınızı
değiştirmektir. Ama bu çok büyük bir lükstür o anda. Çünkü……..
Çünkü hangi çalının dibinde, hangi kayanın arkasında sizi beklediğini
bilmediğiniz ihaneti arayıp bulmanız ve yok etmeniz gerekmektedir.
Bütün masumların hayatı ve huzuru size emanet diye, öğretmenler bayrak
direğine asılmasın diye, kundaktaki bebekler kurşunlanmasın diye,
binlerce yıllık emanete halel gelmesin diye kahpeliği ve ihaneti yok etmeniz gerekmektedir.
Çünkü bunun için bayrağın, silahın, namusun ve şerefin üzerine yemin
etmişsinizdir.
Çünkü önemli olan ayağınız değil, ülkeniz, bayrağınız ve 0nurunuzdur.
İşte bu yüzden lükstür ayak yıkamak, çorap değiştirmek. İşte bu yüzden
senfoniye dönüşmüştür bütün o düzensiz sesler guruhu. Sonra!..
Sonra birden tüm sesler kesilir, bıçağın dalı kestiği gibi, makasın
kâğıdı,
pensenin bir hoparlör kablosunu kestiği gibi... Bir anda... Kuşların
sesleri, arıların ve sineklerin vızıltıları, çekirgenin kanat sesleri
hepsi bir anda biter.
Gözlerinizi açtığınızda önünüzdeki arkadaşınızı değil, gökyüzünü
görürsünüz,yere düşmüş olduğunuzu anlamanız birkaç saniye sürer.
Tek hissettiğiniz kesif bir barut ve yanık et kokusudur, yüzünüzün
toprak parçalarıyla kaplandığını fark edersiniz, temizlemek için
çalışmazsınız.
Arkadaşlarınızın bağırarak koşuşturduğunu görür ama kulağınızdaki
çınlama ve uğultudan seslerini duyamazsınız. Sesleri yavaş yavaş duymaya
başladığınızda ayağa kalkmaya calışırsınız ama başaramazsınız.
Yine birkaç saniye sonra arkadaşlarınızın sesleri arasında "mayın"
kelimesini ayırt eder ve kalkmaya çalıştığınızda ayağınızdaki yoğun
ağrıyı fark edersiniz.
Ayağınız yoktur ama yine de ağrıdığını hissedersiniz.



Kayıt tarihi : 18.04.2006 - Toplam yorum : 0


Sayfa : <<   <  17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37  >   >>

Günlük yazmak için üye girişi yapmalısınız, üye girişi yapmak için buraya tıklayın.




Günlük nedir? | Günlüklerim | Yeni kayıt | Günlük ara

100% Güvenli Bölge
İş ortaklığı | Web Master | Hakkımızda | Sık Sorulanlar | Bize Ulaşın
birmilyon.com bilgi merkezli bir sitedir, bilginin paylaşılması ve çoğaltılması ilkesine dayanarak,
birmilyon.com da yer alan hertürlü soru ve bilgi yarışması tamamen paylaşıma açıktır.
Seçkin üyelik | Bilgi yarışmaları | Kelime ve Zeka Yarışmaları | Günlük | Foto kulüp | Bir sorum var | Serbest kürsü
Normal üyelik | Bilgi yarışması | Çocuk yarışması | Soru gönder | Bir işlem | Bir kelime | Timsah avı
Kullanım Şartları | Güvenlik ve Gizlilik | birmilyon.com V8 turbo

Bilgi Yarışması

0,328125