Bilgi Yarışması, Ana Sayfa

Ana Sayfa

İkili Yarışmalar

Kelime Yarışmaları

Zeka Yarışmaları

Günlük

Foto Kulüp

Bir Soru

Serbest Kürsü

Dostluk

Üyelik
Ana Sayfa
Seçkin Üyelik
Mesaj Kutusu
Tavsiye Et
Tıkla Kazan
Ödül Listesi
Gruplar / Sıralama
Sohbet Odaları
  Üyelik
Kullanıcı adı
Şifre
Yeni üye
Şifremi unuttum
Tavsiye Edenlere 10,00 Bonus
Tavsiye edeceğiniz e-posta adresi


%50 Daha Hızlı Flash Menü

Toplam üye
2.056.729
Aktif soru
27.965
Aktif üye
1.001

Bayrak

KONU SAHİBİ: büyükyollarınhaydutu   -   70 yorum, 19.973 kez okundu

TARİH: 3.06.2009 10:20:00

KONU BAŞLIĞI: 3 HAZİRAN 63

KONU AÇIKLAMASI:
Usta'nın anısına...Unutmayın , unutturmayın... Bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, yani, bu koskocaman dünyamız. Bu dünya soğuyacak günün birinde, hattâ bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya "Yaşadım" diyebilmen için...

Yorum yazmak için üye girişi yapmalısınız, üye girişi yapmak için buraya tıklayın


KULLANICIYORUM
yezavelUzun ve yorucu bir hapishane hayatının ardından dışarıya çıkan Nazım Hikmet, yeniden askere alınmak istenir. Hakkında komplolar kurulduğuna ve Sabahattin Ali gibi öldürüleceğine inanır. Geride çok sevdiği memleketini, karısı Münevver’i, oğlu Memet’i ve dostlarını bırakarak 1951 yılında Türkiye’den ayrılmak zorunda kalır. Yaşamının rahat ve güvenli bir dönemidir aslında. Ancak aklı ve gönlü ülkesindedir. Bir gün kendisine ziyarete gelen Zekeriya Sertel’e duygularını açıklar; “Burada rahatım. Çalışıyorum falan ama içimi iki üzüntü yer hep… Günden güne memleketimden, halkımdan uzaklaştığımı duymaya başlıyorum. Kökünden su alamayan ağaç yavaş yavaş solmaya ve kurumaya başlar. İşte ben bu tehlikeyle karşı karşıyayım. Yıllardır memleketime dönemedim, bu gidişle dönemeyeceğim de…” Nazım Hikmet, o sıralar, Moskova yakınlarında, ormanlıkların içinde kurulmuş yazarlar köyü Peredelkino’da yaşamaktadır. “ Karlı Kayın Ormanında” adlı şiirin yazılışı da bu sancıların arasında gerçekleşir. Yıl 1956’dır. Nazım Hikmet, aynı anda, ülkesinde gerçekleşen toplumsal-siyasal sorunlarla da ilgilenmektedir. Ancak memleketiyle arasında oluşan kopukluktan, “memleket gazetelerini” okuyamamaktan yakınır. Bir insan olarak da, ülkesinin doğasına, insanına ve yakınlarına olan özlemini ısrarla vurgular. Yazdığı şiirlerde bu özlemin kezlerce yinelendiği görülür: Sade seni düşündüm kestanenin altında,/ sade seni, yani Memed’i/ sade seninle Memed’i, yani memleketi…1957’de Varna’da yazdığı “Sofya’dan” şiirinde ise şöyle der; Ama İstanbul’dan uzak her şeyini arıyorum./ Üsküdar Cezaevi’nin görüşme yerini bile…
yezavel Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin Efkarlıyım, efkarlıyım, elini ver, nerde elin?/ Ayışığı renginde kar, keçe çizmelerim ağır. İçimde çalınan ıslık beni nereye çağırır?/ Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak? Kayınların arasında bir pencere, sarı, sıcak./ Ben ordan geçerken biri: Amca dese gir içeri Girip yerden selamlasam hane içindekileri./ Eski takvim hesabıyla bu sabah başladı bahar. Geri geldi Memed'ime yolladığım oyuncaklar./ Kurulmamış zembereği küskün duruyor kamyonet, yüzdüremedi leğende beyaz kotrasını Memet./ Kar tertemiz, kar kabarık, yürüyorum yumuşacık. Dün gece on bir buçukta ölmüş Berut, tanışırdık./ Bende boz bir halısı var bir de kitabı, imzalı. Elden ele geçer kitap, daha yüz yıl yaşar hali./ Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü. Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü./ En acayip gücümüzdür, kahramanlıktır yaşamak: Öleceğimizi bilip öleceğimizi mutlak./ Memleket mi, daha uzak, gençliğim mi, yıldızlar mı? Bayramoğlu, Bayramoğlu, Ölümden öte köy var mı?/ Geceleyin, karlı kayın Ormanında yürüyorum, Karanlıkta etrafımı gündüz gibi görüyorum./ Şimdi şurdan saptım mıydı, şose, tirenyolu, ova. Yirmi beş kilometreden pırıl pırıldır Moskova...
anayasaO'nu her zaman saygı ve özlemle anıyoruz...Seviyorum seni,ekmeği tuz banıp yer gibi..geceleyin ateşler içinde uyanarak,ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi..
büyükyollarınhaydutuSevgili dostlar , kürsüye katkılarınızdan dolayı hepinize sonsuz teşekkürler , büyük ustanın anısını her ne kadar buna tahammül edemeyenler olsa da yaşatacağız , daima... Sevgili dostlar bileklerimde sinir sıkışması ( carpal tünel sendromu ) sebebiyle geçen cuma günü bir ameliyat geçirdim , bu nedenle yorumlarınıza tek tek cevap yazamıyorum bağışlayın...
bulmalıyım??? Orkam Abi, ne dediğinizi veya ne sorduğunuzu anlamayan başkaları daha var mı yoksa sadece ben miyim diye merak ediyorum. Bakıyorum, sara ile ilgili bir yorum yok, olağanüstülükten, olağanüstü konsantrasyondan bahseden de. Nacizane ben de daha açık yazmanızı rica etsem.. İnanmadığınız şey ne? Hastalığı mı, şairliği mi??
kenanyAslında tam da "noktaya" parmak basmışsınız sevgili orkam.. Dahiler de, üstün nitelikli sanatçı, şair, yazar vs. gibi isimleri tarihe kazınmış olağanın üstündeki kişileri incelersek sanırım % 80 e yakınının farklı da olsa mutlaka bir "arazlarının" olduğu ortaya çıkar. Zaten bu arazlardır onları ortalamanın üstüne yerleştiren. Sanki bu şeye benziyor; bir duyusunu kaybetmiş bir "engellinin" diğer duyularının daha fazla gelişmiş olması gibi.. Duymayanın görme yetisinin, görme yetisi olmayanın "dokunma" yetisinin gelişmiş olması gibi.. Hani kulağını kesen bir ressam vardı; Goya!'mıydı? O da bir sinir atağı sonunda kendi kulağını kesmemiş miydi? Hem tanrının "ilham" denen olguyu kime ve ne zaman vereceği de belli olmaz sanırım..
aydemirfbAynı daldaydık,aynı daldaydık..Aynı daldan düştük ayrıldık..Aramızda yüzyıllık zaman..Yol yüzyıllık.
deligururözür dilerim ama sanırım buraya yorum yazan çoğu insan onu gerçekten araştırmamış ya da biliyor ama burada dillendirmek işlerine gelmiyor. Birisinin kral çıplak demesi gerekiyorsa o d ben olayım sayın antipatik.Nazımın aslını neslini hiç araştırsınız mı? kimlerden geliyor? Amacı neydi de bu kadar oooo çok sevdiği memleketinden uzak kalmayı tercih etti? bir şekilde Amerikaya hayır ancak sosyalist doğu blokuna evet diyen bir şahsiyet ve Atatürk tarafından da hiç bir zaman kabul görmemiş şiirlerini mi eleştirmem suç oldu???? ATATÜRK'E DE sövmüş birisi. Atatürk, şiirlerini kendi ağzından plağa aldırıp dinlemiştir. Nazımın Hazer ve Salkımsöğüt adlı şiirleri plağa kaydedilip ATATÜRK'e getirilmiş, ATATÜRK bu şiirleri dinledikten sonra bu şiirlerde türk milletinin hayatına kasteden bomba var demiştir. Atatürk şiirlerindeki maksadı anlamış anlamasına da Atatürk'e Atatürkçülüğü kimseye bırakmayanlar, ATATÜRK'ün bu demecinden sonra bile Nazımı bir yönden havalandırmaya devam etmişler:) Nazımın 28 Kanunsani başlıklı şiirini LÜTFEN OKUYUN DERİM. Nazım'ın Atatürk adına yazdığı şu şiirinden birkaç dize size: "Trabzon'dan bir motor açılıyor Sahilde kalabalık Motoru taşlıyorlar Son perdeye başlıyorlar BURJUVA Kemal'in omuzuna binmiş Kemal kumandanın kordonuna" Kusura bakmayın ama bu ölü evinde ölüyü çekiştirmek falan değil Atatürke bile hakaret eden bir insanın nasıl birisi olduğunu her platformda dillendirirm ben. Haaa saygıda kusur etmişim varsın edeyim..Merhuma hakkınızı helal eder misiniz diye sorar ya imam cenaze namazından sonra "İYİ BİLMEZDİM"...............Bu da benim görüşüm hoşlanın ya da hoşlanmayın
deligururOnun memleket hasreti işte bu:) ŞİİRLERİNİ İYİ OKUYUN NÜANSLAR VAR."Geceleyin, karlı kayın Ormanında yürüyorum, Karanlıkta etrafımı gündüz gibi görüyorum./ Şimdi şurdan saptım mıydı, şose, tirenyolu, ova. Yirmi beş kilometreden pırıl pırıldır MOSKOVA..."
deligururtrabzondan bir motor açılıyor sa-hil-de-ka-la-ba-lık! motoru taşlıyorlar son perdeye başlıyorlar! burjuva kemal'in omuzuna binmiş kemal kumandanın kordonuna kumandan kahyanın cebine inmiş kahya adamlarının donuna uluyorlar hav... hav... hak... tü yoldaş unutma bunu burjuvazi ne zaman aldatsa bizi böyle haykırır: - hav...hav...hak...tü - gördün mü ikinci motörü? - içinde kim var? - arkalarından gidiyorlar. - ikinci motör birinciye yetişti - bordoları bitişti - motörler sarsılıyor - dalgalar sallıyor sallıyor dalgalar. - hayır iki motörde iki sınıf çarpışıyor - biz onlar! - biz silahsız onlar kamalı - tırnaklanmız - kavga son nefese kadar - kavga - dişlerimiz ellerini kemiriyor kamanın ucu giriyor - girdi... - yoldaşlar, ey! artık lüzum yok fazla söze: bakın göz göze - karadeniz on beş kere açtı göğsünü, on beş kere örtüldü. onbeşlerin hepsi bir komünist gibi öldü 1923 - MOSKOVA
deligururNecip Fazılın Nazıma sitem dolu şu sözleri herşeyi anlatıyor sanırım ve artık birilerine gerçekleri ispat etmek zorunda daha çok hissediyorum kendimi. Aynı idreolojik görüşü paylaşan bir zamanlar içtikleri su ayrı gitmeyen ayrıcaaaa iki Atatürk düşmanının gerçekleri lanse etmesidir bu size:):....."O kadar yalnızsın ki, etrafında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse yok. O kadar konuşulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (namı müstear) ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete doğrudan doğruya iştirak etmeyi Greta Garbo esrarına aykırı bulurdun. Şimdi bir yerde anket oldu mu, kıymeti ve seviyesi nedir, hiç düşünmeden, kapısı önünde aç biilâç bekleşen yedi sekiz kişinin başına en evvel sen geçiyorsun ve sıranı kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun? Fıkraların baş sahifelerden moda sahifelerine atılıyor, gene yazıyorsun. Hatırlanmak şartı ile ne hakaretlere razı değilsin? Tükürüğü bile uzun zaman gıda edindin. Şimdi o da yok. Bir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kalın) olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensenden, şunun bunun tokat izleri bile uçmuş. Zaman seni değil, yüz karalarını bile ***ürmüş. Ne hazin bir manzaran var. Akşamları, beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde kalın bir duvak, ayaklarında bir çift siyah bot, ellerinde köpek başlı bir şemsiye, ağır ağır geçen sabık Rum aşüfteleri bile senin kadar merhamete şayan değildir. Artık nefret vermiyorsun. Zamanın hainliği önünde insanları tefekkür ve merhamete çağırıyorsun. Bundan bir kaç ay evvel Bâbıâlide, Ştaynburg lokantasında seninle şöyle konuşmadık mı: Ben - Gazetelere yazdığın bu fıkraları nasıl yazıyorsun, bu kadar adileşmeye nasıl tahammül ediyorsun? Sen - Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka ne yapabilirim? Ben - Kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlık edeceğine niçin potin boyacılığı etmeyi tercih etmiyorsun? Sen - Potin boyacılığı etsem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler. Kendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte tesellisi olmıyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. Sana selâm verdim. Sana acıdım. Bu kadar düşmene -acısını ben duyuyormuşum gibi- razı olmadım. Şimdi bana -tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda- çatıyorsun. Devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu perişan halinde sana nasıl tenezzül eder? Artık sen benim gözümde hiç bir şeyi temsil etmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporta komünizmanı, ne hile ustalığını, ne 24 saatlık reklâm açık gözlülüğünü... Senin nene mukabele edeyim? Aynı ideoloji içinde vaktiyle sarma dolaş olduğun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zıt olmama rağmen konuşulabilecek insanlar bulduğum gruplar, yani sana benden daha yakın zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliğinin, dolandırıcılığının prototipi diye gösteriyorlar. Bana ne düşer? Çektiğin yokluk ıstırabına hürmeten, sana vaktile vermediğim şerefi veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fakat hepsi bu kadar. Dediğim gibi sen, bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne yapsan affedeceğim. Bu vaade güvenerek istediğini yap! Sakın bu fırsatı kullanmamazlık etme! Yalnız bil ki, sönmüş ve pörsümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve elde etmek için ne yapacağını bilemediğin hayatı nefhedemiyeceğim. Ölü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim. Benim hakkımda, içinde hapsettiğin şeylerin hacmini bilmiyorum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman... Nafile çabalıyorsun. Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım. Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz. Fakat sana karşı hiçbir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve açıklıkla içini tasfiye etmesine rağmen söyleyebileceği her şey ve sırf sana hitap etmekle düşebileceği bayağılık burada toptan ve ebediyen nihayete eriy
deligurur yor. İşte görüp göreceğin rahmet! (11 Nisan 1936)
deligururiçi boş ceviz gibi yuvarlanmak ya da sincap gibi yaşamak hoşuna gitmiş orkam bey:) neden kaçtığı ülkeden gelsin, ne den mücadele versin ki...Ali Fuat Cebesoy'un da yeğenidir kendisi.Ceza aldığında dayısı Ali Fuat'tan ricada bulunur Mustafa Kemal'in kendisini sevmediğini bildiği halde, lakinnnnn birşeyyyy yapılmmıştır o da kaçmayı tercih etti.
deligurur"onun şiir'ini eleştirmek için insanın ya deli ya haddini bilmez ya da Garcia Lorca ayarında bir şair olması lazım.. biz bir Garcia Lorca veya Kavafis olmadığımıza göre :) Nazım'ın şiirini eleştirmek küstahlık olur.. kişiliği vatanseverliği tartışılabilir ama bu tartışmanın yeri onun anıldığı bu ortam olmamalı..bu bir cenaze evine gidip ölen kişi hakkında kötü konuşmak gibi birşeydir ki en basit ifade ile terbiyesizliktir.." ifadede yer aldığı gibi DELİ DE OLSAM, HADDİNİ BİLMEZDE OLSAM, KÜSTAH DA OLSAM, TERBİYESİZ DE OLSAM AYNEN ORKAM BEY AYNENNNNNNN KARŞILARINDA OLACAĞIM, OLACAĞIZ, OLACAKLARDIR!...ATATÜRK'ÜN DEDİĞİ GİBİ... " GERÇEKLERİ KONUŞMAKTAN KORKMAYINIZ" o zaman bu ifade de yer alan bana yapılan hakaretler taaa Atatürkün Nazımı eleştirmesi gibi oluyor. Kandimle gurur duyuyorum:)Varsın desinler........
yezavelDeligurur isimli üyeye: Yorumları teker teker okudum ama Nazım'ın siyasi görüşünü öven bir yorum göremedim, sadece yaşamından kesitler, şiirlerinden örnekler var yorumlarda. Nazım Hikmet anılıyor bu kürsüde. Kim olduğu, ne olduğu sorgulanmıyor. İlla Nazım'ı tartışmak istiyorsanız kendi açacağınız kürsüden bunu yapmanız daha doğru olacaktır. Gördüğünüz gibi bu kürsüde hiç kimse tartışma ortamına girmek istemiyor. Benim eklediğim şiirde şiirin sonundaki Moskova sözcüğüne takılmışsınız anladığım kadarıyla; şiirin üzerine eklediğim, yazılış hikayesini yeniden okumanızı tavsiye edebilirim sadece size.
Sayfa : <<   <  1 2 3 4  >   >>


Serbest kürsü nedir? | Yeni konu aç | Açık konular | Biten konular | Konularım



Kelime Cambazı
Kelime Cambazı
Toplam 0 yarışmacı
Kelime Hazinesi
Kelime Hazinesi
Toplam 0 yarışmacı
İkili Bilgi Yarışmaları
İkili Bilgi Yarışmaları
Toplam 0 yarışmacı
Bir günlük hediye (ücretsiz) seçkin üyelik için buraya tıklayın

Ayın Yarışması

Mayıs ayı boyunca her gün Kelime Hazinesi yarışmasına katılabilir ve hergün 48 TL değerinde bir yıllık seçkin üyelik kazanan kişilerden biri siz olabilirsiniz.
Hemen yarışmak için buraya tıklayın

Üye olan herkese
10 BONUS
Üye olmak için tıklayın
Tavsiye edenlere
10 BONUS
Tavsiye için tıklayın
Tıkla Hemen
Bonus Kazan

Bonus için tıklayın
İş ortaklığı | Web Master | Hakkımızda | Sık Sorulanlar | Bize Ulaşın
birmilyon.com bilgi merkezli bir sitedir, bilginin paylaşılması ve çoğaltılması ilkesine dayanarak,
birmilyon.com da yer alan hertürlü soru ve bilgi yarışması tamamen paylaşıma açıktır.
Seçkin üyelik | Bilgi yarışmaları | Kelime ve Zeka Yarışmaları | Günlük | Foto kulüp | Bir sorum var | Serbest kürsü
Normal üyelik | Bilgi yarışması | Çocuk yarışması | Soru gönder | Bir işlem | Bir kelime | Timsah avı
Kullanım Şartları | Güvenlik ve Gizlilik | birmilyon.com V8 turbo

Bilgi Yarışması

3,417969E-02