Bir gün padişah sümbülzade vehbi efendiyi yanına çağırır ve 0na derki ;-bana öyle bir şiir yazacaksın ki ilk mısrayı okuduğumda seni öldüresim gelecek ama ikinci mısrayı okuyunca sana ödül vereyim. buyrun okuyun .Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana, Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can. Lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem, Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan. Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır? Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan. Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam, Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan. Salınarak giderken arkandan ben sokayım, Ard eteğin beline, olmasın çamur aman. Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam, Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan. Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç, Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan. Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim, Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman. Herkese vermektesin, bir de bana versene, Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman. Sen her zaman gelesin, ben Vehbi'ye veresin, Esselamun aleyküm ve aleykümesselam. Sümbülüzade Vehbi Efendi
Bir gün Tanrı Adem’e gelir ve "Sana bir iyi bir de kötü haberim var" der. - Adem "O zaman önce iyi haberleri ver" der. - Tanrı açıklamaya başlar, "Sana iki yeni organ vereceğim. Birinin adı Beyin. Yeni şeyler yaratmanı, problemleri çözmeni, Havva ile zeki ve zevkli sohbetler etmeni sağlayacak" der. Vereceğim ikinci organın adı ise henüz belli değil. Bu sana inanılmaz zevk verecek, üremeni sağlayarak dünyanın nüfusunu arttırmaya yarayacak, Havva'yı çok memnun edebileceksin, sana daha da Aşık olacak" der. - Adem çok heyecanlanır, "Bunlar harika hediyeler. Böyle güzel iki haberden sonra hangi haber kötü gelebilir ki?" diye sorar. -Tanrı Adem'e üzüntü içinde bakar ve "Bu iki organı asla aynı anda kullanamayacaksın!" der.
Leonardo da Vinci 'Son Aksam Yemeği' isimli resmini yapmayıdüşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı…İyi'yi İsa'nın bedeninde, Kötü'yü de İsa'nınarkadaşı olan ve son akşam yemeğinde 0na ihanet etmeye karar veren Yahuda'nın bedeninde tasvir etmekzorundaydı... Resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarakkullanabileceği birilerini aramaya başladı.. Bir gün bir koronun verdiğikonser sırasında,korodakilerden birinin İsa tasvirine çokuyduğunu fark etti. 0nu poz vermesi için atölyesine davetetti, sayısız taslak ve eskiz çizdi. Aradan 3 yıl geçti.'Son Akşam Yemeği' neredeyse tamamlanmıştı,ancakLeonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı.... Leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesiiçin ressamı sıkıştırmaya başladı.Günlerce aradıktan sonra Leonardo vaktinden önce yaşlanmış gençbir adam buldu. Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktankendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı.Leonardo yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseyetaşımalarını söyledi çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı.Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler.Zavallı,başına gelenleri anlamamıştı.Leonardo adamın yüzündegörülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resmegeçiriyordu... Leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduşgözlerini açtı vebu harika duvar resmini gördü.Şaşkınlık ve hüzün dolu birsesle şöyle dedi:'Ben bu resmi daha önce gördüm...''Ne zaman?' diye sordu Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştı. 'Üç yıl önce' dedi adam.. 'Elimdeavucumda olanı kaybetmeden önce.O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum, pek çokhayalim vardı, bir ressam beni İsa'nın yüzü içinmodellik yapmak üzere davet etmişti…’İyi ve Kötü'nün yüzü aynıdır... Her şey insanın yoluna nezaman çıktıklarına bağlıdır...Paulo Coelho
Bir bacağı tahta olan ve kafası kel olan bir adam maskeli bir baloya gitmek ister ve bir organizasyon şirketine telefon eder. -Bana özürlerimi kapatacak bir kostüm yollayın der.. Ertesi gün gelen kutunun içinde bir adet korsan elbisesi şapkası ve göz kapatma bandı vardır. İlişikte bir de not vardır. -Bu elbise ile korsan olursunuz, Şapka ile keliniz gözükmez, korsanlarda tahta bacak olur zaten kimse özürlü olduğunuzu anlamaz. Adam telefon açar şirkete... -Benimle dalga mı geçiyorsunuz başka elbise gönderin... Gelen ikinci kutuda bir adet rahip elbisesi ve şapkası vardır. ilişikteki notta; -Bu uzun rahip elbisesi tahta bacağınızı kapatır, şapkası da kelinizi der. Adam telefona sarılır.. -Siz benimle kafa mı geçiyorsunuz manyakmısınız der başka bir şeyyy gönderin.. Ve bir kutu daha gelir ertesi gün... Adam kutuyu acar ve sadece bir kavanoz ELMA RECELİ görür. Ilişikteki notu okur... - Bu elma reçelini kel kafanıza sürün, Tahta bacağınızı mıçınıza sokun. Böylece maskeli baloya ELMA SEKERİ olarak gidersiniz..........
Temel 4 katlı bir apartmanda oturuyormuş. Apartmanın sifonlarıyla İlgli tesisatında bir sorun varmış ve bütün dairelerin sifonları bozukmuş. Yönetici yaptırmış sifonları ve apartman sakinlerinin sifonlarından memnun olup olmadiğini sormaya gitmiş. 1. kata giden yönetici sormuş. Sifonunuzdan memnun musunuz? Adam cevap vermiş; Evet çok memnunum, her çektiğimde pop müzik çalıyor demiş. Yönetici 2. kata çıkmış ve sormuş; Sifonunuzdan memnun musunuz?". Adam cevaplamış; Evet çok memnunum her çektiğimde Türk sanat müziği çalıyor" demiş. Yonetici 3. kata çıkmış ve aynı soruyu 0na da sormuş.Cevap vermiş adam; Evet çok memnunum her çektiğimde rock müzik çalıyor" demiş. Yönetici, Temel'in oturduğu daireye çıkmıs ve sormuş. Sifonunuzdan memnun musunuz?" Temel "Hayır" demis. Yönetici sormuş "Neden efendim yapılmadı mı sifonunuz?" demiş. - Yapıldı yapılmasına da, her çektiğimde istiklal Marşı çalıyor, donu mu bile çekemiyorum!!!
Kızılderili çocuk babasına soruyor: - Baba diğer milletlerin ne güzel adları var, Ali, Ayça, Hans, Tom.... Hepsi kısa kısa isimler. Bizimkiler, sanki birer öykü. Gece uluyan çakal, gün doğarken uçan kartal, bunlar ne biçim adlar? - Bak yavrum, kızılderili adları, gerçekten bir öyküdür ve güzeldir. Örneğin, küçük kardeşin Dolun Ay, ay dolunay halinde iken, annen yanıma geldi, birlikte olduk, o güzel çocuk doğdu.. Erkek kardeşin, Çakan Şimşek; annenle bir gün gezerken, sağanak halinde yağan yağmurdan kurtulmak için girdiğimiz mağaranın ağzında, şimşekler çakarken annenle birlikte olduk ve o kahraman kardeşin, Çakan Şimşek oldu. Ablan, Bahar Çiçeği; ilkbaharda annenle otların arasında koşarken, birlikte olduk ve o güzel çocuk, Bahar Çiçeği oldu. Şimdi anladın mı oğlum "Yırtık Prezervatif"?
Kıbrıs Rum tarafındaki prezervatif fabrikası,deposuyla birlikte yanar.Prezervatifler kül olur yanar.. bir panik ki sormayın! Rum yönetimi lideri Klerides, hemen telefona sarılıp Rauf Denktaş'ı arar. - 'Bak! bütün anlaşmazlıklarımızı bir anlığına unut, çok ciddi bir problemimiz var; yardim edebilir misin?' diye talepte bulunur. Denktaş bütün hoşgörüsüyle -'Tabi, nedir istediğin' diye sorar. Klerides derdini anlatir.. - 'Ülkemizde bütün prezervatifler kebap! Turist mevsimini geçirecek kadar birkaç bin prezervatife ihtiyaç var, sizinkilerden verebilir misiniz?' Denktas; -'Ayıp ettin! . Klerides; -'Ama bir şartımız var, Prezervatifler 25 cm uzunluğunda ve mavi beyaz olacak'. der Denktaş; - 'Hiç problem değil' der. Denktas hemen Saglık Bakanı Gulşen Bozkurt'u arayarak direktif verir. - 'Gulşen Hanım, Rumlar bizden iki bin adet prezervatif istedi. Bu prezervatiflerin mavi beyaz ve 25 cm uzunluğunda olması lazım. Prezervatifleri hemen hazirlayin ve uzerine "Made in Turkey - Size: Small" yazın!!!'
Kadın yatakta sevgilisiyle birlikteyken kocasının eve girdiğini duyar ve "Çabuk! Köşeye geç ve bir heykel gibi davran..." diyerek adamın her yerine bebeyağı sürerek bebe pudrası serper, - "Sakın kımıldama ve bir heykelmişsin gibi davran" der. Kocası gelir, - "Bu nedir hayatim?..." diye sorar. - "O mu? Sadece bir heykel hayatım. Smith' ler yatak odaları için bir tane almışlardı çok beğendim bizim için de bunu ısmarladım." der Kadın... Kimse o andan itibaren heykel hakkında konuşmaz ve daha sonra yatarlar. Gece saat iki sularında adam kalkar ve doğruca mutfağa gider. Sonra elinde bir sandviç ve bir kutu bira ile geri döner ve heykel gibi duran adama dönüp: - "Al bakalım, bir şeyler ye, ben 3 gün boyunca Smith'lerde salak gibi dikilirken kimse bana bir bardak su bile vermemişti!"
"Baba hayat bilgisi dersinde yönetimleri isliyoruz, bana demokrasiyi anlatırmısın?" demiş. Babası: "anlatmasına anlatırımda yavrum ama senin bazı tanımları bilmen gerekiyor" demiş, "Bak simdi benim fabrikam var ve eve para getiriyorum, ben KAPİTALİST’İM; paranın nasıl harcanacağına annen karar verir,o HÜKÜMET; hepimiz senin için çalışıyoruz, sen HALKSIN beşikteki kardeşin GELECEK;hizmetçimiz ise İŞÇİ SINIFI. Sen bunları öğren. Ben sana sabah demokrasiyi anlatırım" demiş. Gece çocuk uyanmış bir bakmış ki küçük kardeşi altını pisletmiş ve durmadan ağlıyor.Hemen anne ve babasının odasına gitmiş. Annesi horul horul uyuyor. Uyandırmaya çalışmış ama başaramamış. Babası yatakta değil, geçerken hizmetçinin odasına bir bakmış ki hizmetçi ile babası sevişiyor. Çaresiz dönüp yatmış. Ertesi sabah babası" gel oğlum sana demokrasi yi anlatayım" demiş. Çocuk: "gerek yok baba, ben artık biliyorum" yanıtını vermiş ve anlatmaya başlamış: "KAPİTALİSTLER, İŞÇİ SINIFINI becerirken HÜKÜMET uyuyor, HALKendişeli, GELECEK ise bok içinde".
Soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadamı ve sekreteri arabalarını terketmek zorunda kalırlar ve uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulübe bulurlar. Kulübede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir sürü battaniye bulunmaktadır. Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve iş adamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir, "Ben yerde uyku tulumunda uyurum" der. Sekreter yatağına yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar; "Efendim, ben çok üşüyorum." Adam fermuarı açar,uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar; "Efendim, ben hala çok üşüyorum." Adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar; "Ben yine çoooook üşüyorum". Adam yattığı yerden; "Bir fikrim var." der, "Burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse göremez, istersen evliymişiz gibi davranabiliriz." Genç kadın kıkırdar; "Tamam,bana göre hava hoş." Adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır; "ÖYLEYSE KALK VE KAHROLASI BATTANİYEYİ KENDİN AL!!!!!"
İki araba birbirlerine yaklaşıyorlardı... Birinin içinde bir adam diğerinde bir kadın... Tam yan yana geldiklerinde adam camı açıp kadına "DOMUZ!!!" diye bağırdı ve tam konuşmasına devam edecekken kadın çok sinirlendi ve camı açip adama "P..VENK!!!" diye cevap verdi... Ve arabalar yollarına devam ettiler... Kadın tam virajı dönmüştü ki yolun ortasında duran kocaman bir DOMUZ'a çarptı…Bu hikayeden çıkarılacak sonuç : 1- Kadınlar, dinlemeyi bir ögrenebilseler... 2-Erkekler de konuşmayı bir öğrenebilseler…
Amerika'da yaşayan bir çocuğun 100 dolara ihtiyacı olur. Bu 100 dolara sahip olabilmek için günlerce, gecelerce dua eder.Sonunda ulaşamayınca Tanrı'ya mektup yazmaya karar verir. Amerikan Posta İdaresi, üstünde yazılı adres olarak sadece ''Tanrı, ABD olan mektubu Bay Başkan’a vermeye karar verir.Başkan mektubu alınca çok hoşlanır, çok duygulanır fakat 100 dolar yerine 5 dolar koyar. 5 doların küçük bir çocuk için yeterliolacağını düşünür.Çocuk gerçekten de 5 dolara sahip olmakla tatmin olur ve Tanrı'ya teşekkür mektubu yazmaya koyulur;-"Sevgili Tanrım, parayı yolladığın için teşekkürler. Ama mektubu Beyaz Saray üzerinden yollamışsınve tabii her zamanki gibi oradaki hibne de 95 dolarını kesip silah almış olmalı. Bana 5 dolar ulaştı,Yine de teşekkürler."
Telefonda hemen hemen hergün kimbilir kaç kez kullandığımız "Alo" sözcüğü, gerçekte bir sevgilinin kısaltılmış adıdır. Sevgilinin tam adı Allessandra Lolita Oswaldo'dur. Bu sevimli genç kız, telefonu icat eden, A.Graham Bell'in sevgilisiydi. Graham Bell telefonu icat edince ilk hattı sevgilisinin evine çekmişti. Atölyesinde telefon çalınca arayanın Allessandra Lolita Oswaldo'dan başkası olamayacağını bildiğinden Graham Bell, telefonu açar açmaz "Allessandra Lolita Oswaldo" diyordu. Bell, zamanla sevgilisine, adını kısaltarak hitap etmeye başladı ve telefonu her açışında 0nu "Ale Lolos" diye karşıladı. Çalışmaları uzadıkça Graham Bell, sevgilisinin adını daha da kısalttı ve öne iki heceli bir ad buldu. Bu kısa ad "Alo" idi. Allessandra Lolita Oswaldo, geliştirip, tüm kente yaymaya çalıştığı telefondan başka birşey düşünmeyen sevgilisinin bitmek tükenmek bilmeyen deneylerinden rahatsız olmaya başlayınca Graham Bell'i telefonuyla başbaşa bırakıp 0nu terketti.Yaşlı Bell, sevgilisinin birgün 0nu arayacağı umuduyla telefonun başından ayrılmadı. Kentte çekilen telefon hatlarının sayısı da giderek artmaya başlamıştı. Graham Bell'i artık başka kişiler de arıyordu. Fakat o, telefonun her çalışında kendisini sevgilisinin aradığını sanarak telefonunu "Alo" diyerek açıyor ve artık herkes "Alo" diyordu. O günlerde hemen herkes telefonu açtıklarında Alexander Graham Bell'in anısına saygı olarak "Alo" demeye başladı. Bugün tümümüzün kullandığı "Alo" sözcüğü işte o günlerden günümüze uzanmaktadır
Bilim adamları, bir gün mağarada yaşı 1.582.903 olan bir insan fosili bulur,bu fosili istihbarat teşkilatlarını sınamak amacıyla kullanma kararı alırlar.Önce Japon istihbaratı mağaraya girer,ve 15 dk sonra dışarı çıkıp derler ki; Bu fosilin yaşı 1.400.000 ila 1.600.000> > > >arasında...*Daha sonra CIA girer ve 12 saat sonra bayağı bir havalı şekilde çıkarlar;Bu fosilin yaşı 1.500.000 ila 1.600.000 arasında derler...*Hemen ardından KGB girer ve sırfAmerikalılara inat içerde 2 gün kalırlar,49. saatte çıkar derler ki; Bu fosilin yaşı yaklaşık olarak 1.550.000 ila* *1.600.000 arasında...*En son olarak bizim MİT girer. Aradan bir hafta geçer,mağaradan ses yok, 1 ay olur ses yok, 1.5 ay olur ses yok.Mağaranın dışında bekleşen gazeteciler daha fazla beklemeyip içeri girerkenbizimkilerden biriçıkar dışarıya... Yaka paça*dağılmış gömleğin yarısı dışarıda... Sigarası için bir ateş ister,sigarasını yakar, o sıradagazeteciler heyecanla; İçeride çalışmalar nasıl efendim? Fosilin yaşını bulabildiniz mi? Bizimki sigaradan bir fırt çekerve; Fosilin yaşı tam olarak 1.582.903 der. Bunu duyan gazeteciler şaşkınlıkla sorarlar;Nasıl başardınız bunu, fosilin yaşını tamolarak nasıl tahmin ettiniz? Bizimki sigaradan derin bir nefes çeker ve;Zor oldu ama "Konuşturduk pezevengi"!!!
E: Peki nasıl istersen, bana bir su verir misin ?K: Nasıl su istiyorsun ? E: BayaaaK: Biz de bayaa su yok . E: Canım saçmalamaK: Ne saçmalaması,önce bir bardak mı,bir şişe mi,bir maşrapa mı su istiyorsun 0nu söyle E: Bana bir bardak su verir misin K: Nasıl bardakE: Ne demek nasıl bardak K: Olur mu canım, kristal bardak var, adi cam bardak var, bira bardağı var
E: Bana bir adi cam bardak su verir misin,mahsus yapıyorsun di mi K: Niye mahsus yapayım E: Deminkinin intikamı bu galibaK:Demin ne oldu?? E: Beni seviyormusun diye sormuştun ya? K:Ne zaman? E: Demin K: Demin ne demek,kaç zaman önce anlamına geliyor E:!! ................... K: Niye sustun?E: Düşünüyorum K:Ne düşünüyorsun?E: Evliliğimiz niye bu hale geldi ? K: Ne hali?E: Yalın hali değil tabii K: Niye gelmiş?E:Senin espri yeteneğinin olmaması nedeniyle K: Sen de varmı?E: Herkes çok esprili olduğumu söylüyor, geçen gün Selma K: Selma kim,o şıllık yardımcın mı ? E: O şıllık değil!!K: Şıllık değil de ne sana göz süzüp gerdan kıvırıyor benim önümde E: Kadın güzel giyinip havalı görünüyor diye kıskanıyorsun K: Ben kötü mü giyiniyorum E: Öyle demedim.K: Ne dedin ya E: Off be yeter! K: Off be yeter dimiiE: Yeter tabii ne istiyorsun gecenin bu vakti K: Bunca yıllık evliyiz bana birkez sevdiğini söylemedin E: Söylemek şart mı K: Ne yani sessiz film oynar gibi hareketlerini mi takip edeceğim, söylemesen nasıl anlaşılır E: Ben senin kocanım tabii ki seni seveceğim K: Nasıl yani mecbursun diye mi E: ....................... K: Yine sustun, hep susarsın zaten,bir de cump yatak, ne konuşursun, ne bir fikir söylersin E: ........................ K: Bir başkası varsa hayatında söyle zorluk çıkarmam E: ............ K:Naci E: ....................... K: Naci, Naci diyorum Ç: Babam uyumuş anne bağırma.