Henüz almadın ama 0naylanmasına sevindim. Sana nasihat etme yaşını çoktan geçtin, hoş dinlemezsin ya o nedenle gaza fazla basma demiycem.:)) Hayırlı olsun.
Kamyonunu süsleme olayına elimden geldiğince yardımcı olurum merak etme. Yılbaşı yaklaşıyor, artık ışıklandırırsın da. Gelirken sana inek kornası getiririm, 0nu takarsın daha bir havalı olur. Bugün matifaturacıya gidip, halı iplikleri alayım. Şöyle kök boyadan senin ve Shrink'in poposunun altına Yağcıbedir, Döşemealtı modeli kilimler dokuyayım.
Aaaa unuttum, birbirine tutturulmuş Dice de ister misin? Aynaya asarsın, sallanırken şık durur. :P
Sanırım senin bilmediğin kelimeleri biliyorum ben, müşterilerin benden en absürd şeyleri istese ve sende de olsa, şak diye bulur, pat diye eline veririm. İngilizcem acayip ilerledi. Nasıl mı? Gayet basit. Hidden object oynarsan öğrenirsin.
"Dice" nin anlamını hemen söliyeyim. "Zar" demek. Hani barbut, tavla oynanırken kullanılan küre şeklinde, beyaz ve üzerinde siyah puantiyeler olan zımbırtı.
Ha neden mi zar? 0nu da izah edeyim, buralarda şimdi çok moda, hemen her arabada var, şık ve gösterişli. En irisinden iki tane yapacağım, Cd nin yanına yakışır.:)))
Aslında SheAngel nikini alacaktı ama SheDevil gibi kulağa hoş gelmediği için tercihini bu yönde kullandı, yoksa kendisi melek gibidir dimi :D
Senin koca kamyona binebilitemizi arttırmamız için acep bizim ne gibi bir girişimde bulunmamız gerekir, ne istersin bizden şeker :))
Biri manyak tabip mi dedi :D :))))))))
Hoşgelmişin şeker, özlemişim ben bu günlüğü yaf:)
Günlük yazmayı da unutmuşuz, kalktım aşağıya yazdım :D, kusura bakma artık :))
Valla billa gelmedim, kışa gelicem ama.:)) Aysun Doc35'in tepesine çıkabilmek için elinden gelen tüm gayreti göstermeni rica ediyorum, lütfen, lütfennnn! Yoksa sana geldiğimde elmalı kurabiye yapmam, lokositin çıkar.:P
Doc kaç küsürün kulağını çekecen 0na göre gönderim :P :)))))))
Ben kendi çapımda gariban bi oyuncuyum yaf benle ne alıp veremediğiniz var ki!! Hicrana falan takın, kelimelerde uçup coşan kendisi nede olsa :D
:))) Oha demek geldi içimden. Arabayla dolaşırken megafonla mı iletişim kurucam senle, bu ne yaaa?
Allah kaza bela vermesin, hayırlısı olsun tırmığım. Buralarda boynu bükük olsam da, sen mutlu olunca ben de seviniyor, mutlu oluyorum.:)))
Dipnot: Sakın ağlayayım deme.:P
Sevgili Gunluk,
Seni ihmal etmemle ilgili ne desen haklisin ama kusumun gelisi, ardindan Christmas curcunasi falan derken daha yeni yeni kendime gelebildim. Bu arada farkinda oldugun uzere klavyemin Turkce klavye ile uzak yakin alakasi kalmadi. Ama 2 tusum catir catir calismakta. Malum, uzerine kahve dokmeme icerleyen klavyemin 2 tusu bana kusmustu. Bugun daha 0nceden boyumun olcusunu almamisim gibi uzerine bir kere daha kahve doktugum klavyemin, enter tusunun da dahil oldugu sol tarafi tamamen benimle iliskisini kestiginden, gidip bir klavye almak zorunda kaldim. Laptopim da yeni bir mana kazanmis oldu. Klavyeli laptop oldu. Kisacasi annemin yeni bir laptopi oldu. Artik klavyesini degistirip, renkli internet yasantisina bununla devam eder. Yarin laptop almaya gittigimde turkce klavye diye sormayi dusunuyorum. 0nemli olan bulabilmem ihtimali degil, elin meksikalisi icin her faturaya, tabelaya Ispanyolca yazan adamlara, Turkcemin harflerinin bulundugu klavyeyi sormak en buyuk hakkim. Oktay Sinanoglu olup, Yale'deki klavyelere yumusak g koyduramam belki ama olsun. Yale'dekileri birak ben kendi klavyeme yumusak g koyamiyorum :( Benim basima gelmemeliydi bu. Klavye sorunlarim yuzunden bir de alay konusu olacagim ya 0na yaniyorum. Tanri yardimcim olsun.
Neyse Sevgili Gunluk, aslinda yazacak o kadar cok sey oldu ki seninle ilgilenemedigim bu donemde ama nereden baslayip nasil anlatsam bilemiyorum ki. Gecmise donuk yazmayi da beceremem pek bilirsin. Aslinda kusumun gelisinde olanlari bir fotograf albumu esliginde anlatmak vardi ama absurd fotograflarla kendimi de kepaze etmek istemiyorum acikcasi. Yeri geldikce daha dogrusu yerini getirdikce anlatirim artik.
Kusumun gidisiyle hayatim yine monotonlasti. Dogru duzgun bir yere gittigim yok. Tek yaptigim bol bol film izlemek oldu. Off gunlerimde ise ev temizlemekten baska bir sey yapmadim. Aaaaa yalana bak, iki defa da NewYork'a gittim fuarlari gezmeye. Bu arada uzun bir aradan sonra NewYork'a gidisim, tam koyden indim sehire gibi oldu. Manhattan asigi ben bu sefer Manhattan'dan nefret ettim. Trafik, yuksek binalar, insan dolu kaldirimlar... Oluyorum zannettim. Ya gercekten yaslaniyorum ya da bu bortu bocege gercekten alismisim. Yankees'den tamamen vazgectim yani, yasasin RedSox artik.
Neyse Sevgili Gunluk, seni acarken kafamda yazacak bir sey belirlememistim zaten. Niyetim, buradayim ve artik sana yeniden ilgi gostermeye baslayacagim demekti. Tekrar yazarim sekerim. Simdilik Hoscakal.
Hoş geldin:)Kendini bir daha bu kadar özletme olur mu? Anladık çok işin varmış,kuşunla ilgilenmişsin ama bizde buradayız di mi?:)
Ben de özlemişim günlüğünü. Arada maydonoz olacağım Tırmık kedim benim. Yankee'lerden vazgeçmene inan çok şaşırdım, okuduklarıma inanamadım. Tipik kasabalı kız olmaya başlamışsın sen. Hayırdır inşallah, dünyanın sonu mu ne.Öpüyorum yanaklarından.:))))))))
Sen 3 ay ortadan kaybol,ondan sonra yok tatildi yok misafir gelmişti deyip geçiştir : ))) Peki,öyle olsun,madem geri döndün,biz de inanmış gibi yaparız : ))) Yediğin içtiğin senin olsun,bari gördüklerini anlatsaydın : )))
Sevgili Günlük,
Malum yarın şeker bayramı. Burada bayram ne kadar anlaşılır o ayrı aslında. Toplasan 10 müslüman var. Hal böyle olunca da bayramdan çok bir şey anlamak mümkün değil. Aksine yaklaşan cadılar bayramı nedeni ile heryerde kanlı önlüklü kasaplar, drakula maskeli adamlar, balbakağı kostümlü çocuklar dolu. Ama yine de yarın sabah bir arkadaşımla kendimize bayram kahvaltısı vermeye karar verdik, biraz olsun bayramın farkına varırız herhalde.
Benim için asıl bayram ise yarın öğleden sonra. Kuşum yarın geliyor ne de olsa. Yarın akşam bu saatlerde kuşum yanımda olmuş olacak. Evi kuşumun gelişine hazırladım. Oğlumu temizleyip pakladım. Yalnız oğluma papyon bulamadım bugün. Tek umudum Petco. Umarım yarın orada bulurum. Yoksa oğlumun boynuna fular bağlamak zorunda kalcağım ki, Fransa"yı boykot ettiğimiz bugünlerde, oğlumun fransız ressamlarına benzemesi pek de işime gelmiyor.
Kuşumla akşam konuştuk, valizlerini kapatmış ama içinde ne var bana söylemedi. Geldiğimde gör süpriz olsun dedi. Bu arada olur da havaalanında kuşumun valizlerini açarlar da peynirleri görürlerse, kuşuma ne söylemesi gerektiğini tembihledim. "Bedenime sahip olabilirsiniz ama peynirlere asla"
Sanıyorum bir süre seninle ilgilenemeyeceğim Sevgili Günlük. Valizden neler çıktığını da bir süre için yazamayacağım. Ama ilk fırsatta, kuşumla birlikte anlatırız umarım. O zaman dek kendine iyi bak şekerim. Şeker bayramlar.
giderken peynirler,dönüşte de benim sığır için çok lazım olcak şu tembihlediğin laf çiii'ye,hahhahahaa ! :))))))))))
Olmaz mı? Elbette lazım olacak ama sorun olacağını sanmıyorum kuşum için... işyerindeki DSL"den alıştı nasıl olsa :p
Kuşumsuz son haftasonu. Pazartesi günü kuşumu karşılamaya gidiyorum sonunda. Oğlumu da alıp, bayramlıklarımızı giyip gideceğiz havaalanına. Oğluma güzel bir papyon almak şart oldu. E teyzesini karşılamaya gidiyor ne de olsa. Pazartesi günü üç bayram bir arada olacak.
Kuşumun getirecekleri listesinde son düzenlemeleri yapmak lazım artık. Bu saatten sonra ne bir şey alınır ne de istenir zaten. Boya, ilaç, eski kaşar zaten listebaşı. Ama sonradan ilaveler de oldu tabii. Yemek tarifleri defterim, dandik charger, Ahmet getirdiyse Grange"ın kitabı, nazar boncuğu. Su böreği, kestane şekeri, ballı pasta arkadaşların istek listesinde. Bunun dışında gelecek herşey bana da süpriz olacak. Annemden çekiniyorum açıkçası. En son yemek tabağı ve ayak havlusunu duyduktan sonra ne diyeceğimi şaşırmıştım. Annem buradaki fırın tepsilerini de küçük bulmuştu, acaba kuşumun valizine bir de fırın tepsisi sıkıştırmaya kalkar mı diye korkmuyor değilim. Yapmaz herhalde. Yok canım, yapmaz. Yapar mı ki? Yok yok, o kadar da değil artık. Bu arada ablamın dediği gibi nevresim almış olamaz sanırım. Zaten gelirken bir takım nevresim getirmişti, her valize bir nevresim takımı koyacak değil ya? Koymaz herhalde, yok canım, koymaz tabii.
Ne gelecek göreceğiz Sevgili Günlük. Merakla bekliyorum. Gelecek şeyler çok saçma da olsa, komik de olsa, gereksiz de olsa, anneciğim gönderdiğinden ben her birini çok seveceğim. Merak etme şekerim, seni de gelenlerden haberdar edeceğim.
Bu arada burada havalar iyice soğudu. Hatta eyaletin bir yerlerine yılın ilk karı da düşmüş ama ben henüz rastlamış değilim. Kuşuma kalın bir şeyler getir demiyorum çünkü nasıl olsa hiçbir şey getirmeyeceğini biliyorum.
Aklıma gelmişken, asla getirilmemesi gerekenler listesi var bir de. Kuşumun ve annemin geçen seferlerde getirdikleri türk kahve paketleri hala açılmadan durduklarından, stoğumda 4 paket kadar türk kahvesi olduğundan türk kahvesi getirilmeyecekler listesinde en başta. Yok yok en başta türk kahvesi yok, çikolata var. Geçen sefer bana çikolata göndermeye kalkan sevgili komşularımızın çikolata paketleri liste başı. Godiva"ya 3 metre uzakta çalışırken, bana çikolata getirmekten daha manasız tek şey tuvalet fırçası getirmek olur sanırım. Bir de muşamba var tabii. Çamaşırhane girişinin üstünü muşamba ile kapatmayı düşünmediğimi kuşuma bir kere daha hatırlatmam gerekir mi acaba? Getirilmemesi gerekenler listesinde yerfıstığı da çok önemli bir yer tutuyor. Tuzlusu, kabuklusu farketmez. Annemin kuruyemiş pakedi hazırladığından eminim. İçinde fındık hariç ne varsa geride bırakılması gerek şart koşul. Fındığa tolerans gösterebilirim sadece ;) Pul biber de aynı derecede önem teşkil ediyor. Annem geçen geldiğinde pul biber yerine chilly kullanıyordum, annem sana pul biber getiririm ben diye tutturmuştu. MSN konuşmalarımızda, pul biber bulduğumu, aldığımı ve en az bir yıl yetecek kadar biber stoğum olduğuna ikna oldu mu bilemiyorum ama ben pul biber de istemiyorum. Bu arada annem gelmeden önce istediklerim listesinde liste başı olduğu halde, her ne hikmetse buraya gelemeyen Analitik Geometri kitabımı da artık istemiyorum. Kendim bir tane yazdım, o kitaba ihtiyacım kalmadı. Bunun yanısıra yün yorgan, kuştüyü yastık, şifonyer, kuşbaşı et, deterjan, dikiş iğnesi, testere, bisiklet pompası, saksı, mangal kömürü, bijon anahtarı, prezervatif, hindistan cevizi rendesi, elektrik süpürgesi torbası, pil, arapça sözlük, abajur da istemiyorum. Bunlar ne alaka deme Sevgili Günlük, ne de olsa söz konusu kişi annem.
Ne istemem acaba diye evde etrafa bakınırken, masaörtüsü olarak kullandığım poşuyu gördüm. Annemin GAP turundan getirdiği bir iki poşum vardı evde, o nlar gelse mi acaba? Hatırladığım kadar güzeller mi emin değilim? Kuşum cumartesi gittiğinde bir baksın, kazakların üzerine, fular niyetine kullanacağım gibilerse getirilebilirler listesine ilave olabilirler ;)
Ay sanırım sıkıldım ben bu liste işinden. Zaten saat de geç oldu, artık yatayım, oğlum yattı bile, bana da koynuna girmek düşüyor. Şimdilik bu kadar Sevgili Günlük, tekrar görüşürüz kuşum gelmeden önce.
Bugün tüm gün dayanılmaz bir başağrısı ile cebelleştiğimden haberleşemedim annemle de, kuşumla da. E listedeki eksikleri de iletemedim tabii. Kuşumun gelişine sadece 6 gün kaldığından listedeki son düzenlemeler yapılıyor tabii. Aslında isteyeceğim bir şey de yok kaşar peynir dışında ama o kadar çok soruyorlar ki ne lazım diye, ben de artık laf olsun diye bir şeyler istemeye başladım. O kadar çok şey istediğimi söyledim ki artık ben bile karıştırdım. En son kuşumu uyarmak zorunda kaldım. "Ben ipin ucunu kaçırdım, her haltı istedim ama sen ne isteyip ne istemediğimi biliyorsun, o na göre getir" diye. İçimizde en mantıklımız kuşum tabii. Ben ablamı da akl-ı selimlerden sayardım ama o da sağlam çıkmadı. Şaban ablacığım benim :) Pazar günü o da sordu, var mı istediğim bir şey diye. Bu aralar yatağımla ve yorganımla sorunlar yaşadığımı bildiklerinden dalga geçmek olsun diye (ablam hani aklı selim, ne dediğimi anlar ya) yün yorgan dedim (Bu arada nefret ederim yün yorgandan, çok çağdışı :P) Ablamın bana "ciddi misin?" diye sormasının ardından ablama verdiğim cevabı sana tekrarlayamayacağım Sevgili Günlük, ahlakını bozmanın manası yok.
Listede ipin ucunu kaçırdıkça, eğlencem de artıyor. İstediklerim arasında yün yorgan, istanbul"daki odamdaki yatağım ve dolabım, mutfak robotu, ütü masası falan derken ne istediğimi ben bile şaşırdım artık. Anneciğimden ne istesem "elimde olsa sana dünyaları göndersem" diyor, güzel annem benim. 1996"dan beri hemen hemen her sene Amerika"ya gelip gitmesine ve burada ne var ne yok benden iyi bilmesine rağmen, bana hala mahrumiyet bölgesindeymişim gibi davranmıyor mu, bazen deli ediyor beni ama o kadar özlüyorum ki şekerimi, kırmamak için ses etmiyorum. Ama şansını zorladığı da bir gerçek. İşin komik tarafı iki ay kadar sonra tekrar buraya gelecek, neden kuşum gelirken de panikliyor ve ben bir şey istiyorsam da gönderemiyorsa diye dertleniyor anlamıyorum. Annelik böyle bir şey sanırım. Doğurup anlasam mı nasıl bir duygudur diyorum ama ne Hicran ne de Ebru biz bakarız sen gönder demediklerinden şimdilik biricik Shrink"ime annelik etmekle yetiniyorum. Aslında doğurup ablama göndermek var, garibim alıştı nasıl olsa, doğuran o nun kucağına veriyor, arada benimki de kaynar. Bu fikrimden anneme bahsetsem şimdi "terbiyesiz" der kesin :))) Güzel anneciğime bu tür şakalar yaptığımda alabileceğim tepki genelde bu kadarla sınırlı kalır, terbiyesini bozmaz hanımefendi. Ben kime çekmişim acaba ? Anneme çekmediğim kesin. Ben gayet güzel bozabiliyorum terbiyemi ne de olsa.
Herneyse Sevgili Günlük, annem ve benim doğurmam ihtimali ile ilgili sohbetlerimizi bir sonraki günlüğüme bırakayım. Şimdilik öncelikli konu elbette kuşumun gelişi. Vakit azaldıkça, heyecan da artıyor tabii. Çok özledim kuşumu. O kadar ki, havaalanına giderken ne giysem acaba falan diye düşünüyorum. Ben erkek arkadaşlarımla buluşurken düşünmem bunları. Ama şu da var ki, yeryüzündeki tüm erkekleri bir araya getirseler kuşuma değişmem tabii. Benim samimi, zeki, fedakar, güzel kuşum.
Şu bir hafta bir an önce geçse de kavuşsam kuşuma. Bu ülkede özlediğim şeylerden biri de dedikodu yapmak. Şöyle karşılıklı geçip, kahvelerimizi alıp dedikodu yapmayalı ne kadar da uzun zaman oldu. Dedikodu yapabileceğin bir arkadaşın yokken, kırıştırmanın bile zevki olmuyor. Özetle kuşum gelince herşey daha bir zevkli olacak. Bu arada yan komşuya şöyle alıcı gözüyle bugün bir daha baktım da, boyu posu pek bir uygun kuşuma. Şöyle büyük bir aşk doğsa da, kuşum da buraya yerleşmeye karar verse. Zaten taşınma planlarında. Ha Avrupa yakasına taşınmış, ha Amerika"ya. arada ne kadarcık fark var ki?
Neyse Sevgili Günlük, bana şimdilik müsade, çözmem gereken bir cinayet var, şu kitabı bitireyim de rahatlayayım. Tekrar görüşürüz şekerim. Şimdilik bu kadar.
Sevgili kardeşim annem sana çiçekli nevresim takımı aldı.Deseni çok güzel.Ama sanırım o nu gelirken kendisi getirecekmiş.Az evvel dışarı çıktı.Çay süzgecini almayı unutmamasını sıkı sıkı tembihledim.Sizin oradaki kurulama bezlerini beğenmiyormuş.Onlardan da alacak.Ölcem ben yaaa!..:))))))))))))
Sevgili ablacığım sadece nevresim takımı ile yırtıyorsak buna ancak şükredebilirim. Allah muhafaza mutfağıma halı falan da almaya kalkabilirdi. kurulama bezi alacağından ben şüpheleniyordum zaten. Neyse ki bulaşık süngerlerinden ve tuvalet kağıtlarından memnun kaldı. Yoksa kuşumun valizine rulo rulo tuvalet kağıdı yerleştiriyor olurdunuz :p
sen niye ölüyorsun anlamadım ki:) pazar günü sevgili anneceğinizle yaptığım konuşmada kulplu bardak alıp yollayacağını söylediğinde ben öldüm zaten:) siz boşuna ölmeyin:P e orda yok mu dediğimde orda burda ki kadar güzel olmadığını söyldi.. doğal olarak sadece "peki:)" diyebildim:))
Ay evet şu metalli camlı fincanlardan. Geçen sefer gelirken getirmişti ama yolda kırışmış diye içine dert olmuştu zaten. Aslında o bardakları ben de seviyorum da, buradan almak varken neden Türkiye"den ithal ediyoruz anlamıyorum. Memleket ekonomisine katkıda bulunalım diye sanırsam :p
CANIM SHEE YAA..:))BAK İŞTE ALDIMI BENİ DE BİR MERAK BAKALIM O VALİZLERDE NELER GELECEK.HEPSİNİ TEK TEK YAZ OLDU MU VALLA MERAK ETTİM...:))) ANNELİK BÖYLEDİR İŞTE,ÇİÇEKLİ NEVRESİM HA..:)))AMERİKA 'DA NEVRESİM SATILMIYOR YA..:)))
Sevgili Gazozkapağı, hiç merak etme. Hatta hiçbirini unutmamak için özellikle valizleri açarken not tutmayı düşünüyorum. bu arada geçen sefer gelecekler içinde en çok istediklerimden Analitik Geometri kitabım gelmemişti. Bu sefer de peynir çok istiyorum. Umarım gelir :) Bu arada evet Amerika"da nevresim satılmıyor, genelde banyo havluları üzerinde uyuyoruz diye annem de acımış demek, en çiçeklisinden bir nevresim gönderiyor :)
EĞER KUŞUN GELDİĞİNDE EN ÇOK İSTEDİĞİN ŞEYİ KAŞAR'I UNUTURSA SEN MERAK ETME BİZ NE GÜNE DURUYORUZ BURDA?EĞER SENİ O GURBET ELLERDE KAŞARSIZ BIRAKIRSAK YUFLAR OLSUN BİZE..:))SİTE'CE NE YAPAR YAPAR ULAŞTIRIRIZ SANA..:)))
He valla... Hem martı değil misin sen? Bir uçu getiriverirsin :p
(Bu arada "bir koşu" nun kanatlı versiyonu "bir uçu" dur umarım... değilse de şimdi oldu :p)
Göbeği pastırma dolu oyuncak ayıcıkların hazır, günaşırı göndermeye başlayacağım yakında:))))
Çatlak :))) Ama hiç fena fikir değil. Sabırsızlıkla bekleyeceğim ayıcıklarımı ;)
Yoksa hepsini mideye indirip ben mi gelsem :))))))
Sen gel tabii Sonerciğim de, midene indirdiğin kadarını da valizlerden birine yerleştiriver bir zahmet. Sonra bana kokmak istemezsin değil mi? O yüzden, bir o kadar da ben yiyeyim ki, senin kokunu almayayım :)
Gelene kadar valizlerdekileri de mideye indiririm ben az yol değil yani :P
Valizleri check in sırasında teslim edersen sorun yok. patırmaları da el bagajına koymayıver canım allaaallaaaaaa... memleket pastırma kaynıyor, ne yiyeceksen orada ye, öyle gel. Benim pastırmalarıma ne göz dikiyorsun :p
Kuşumun gelişi yaklaşıyor. İki hafta sonra bu saatlerde kuşumla, kuşumun valizlerini açıyor olacağız. Tabii kuşum yine Atina üzerinden gelmeye kalkmazsa. Gerçekten o nasıl bir olaydı öyle? Yolda şöför değiştiren dolmuş gördüm de, pilot almak için Istanbul-NewYork direk sefer yapan bir uçağın, pilotu almak için Atina"ya indiğini daha önce ne duymuştum, ne görmüştüm. Umarım bu sefer pilot yine hastalanmaz. Allah muhafaza, yedek pilot Nairobi"de falan olursa, kuşumun gelişi yirmi saat daha ertelenmek durumunda kalır. Şimdi havaalanında bir rezillik daha kopacak. Salya sümük ben bağıracağım ortalarda yine kuşuuuummm, kuşuummm diye :) Bu sefer dönüşte sigara molasını, ucuz bir motel önünde vermemeye de dikkat edeceğim kesin. Geçen sefer shit yoluna gidiyorduk ne de olsa. Herneyse dediğim gibi Sevgili Günlük, iki hafta sonra bu saatler kuşum burada olacak inşallah ve biz kuşumun valizlerini açıyor olacağız. İçinde masaörtümün, eski kaşarımın, saç boyalarımın olduğu valizleri. Bu arada Sonerciğimin pastırması güme gitti tabi ama ne yapalım artık. Bugün Türk marketten geldi zaten pastırmam, yanında da acılı parmak sucuğum. Ekmek arası değil de, biscuit yanı yedim ama olsun. Ramazan pidesi diye tutturacak halim yok ne de olsa.
Kuşumun isteği üzerine geldiği günün ertesine program yapmadım. Geçen sefer gezmekten yoruldum diye az söylenmemişti. Ertesi gün boş bu sefer. Planların içinde en güzeli ise Cadılar Bayramı partisi olacak sanırım. Kuşumun gelişi cadılar bayramına denk geliyor bu sefer. O nu şöyle kanlı, katilli, hayaletli, zombili bir partiye götürmeye karar verdik. Eğer açık yakalayabilirsek bir de safari park yapacağız. Geçen sefer çok fotoğraf çekememiştik, hatta hiç çekememiştik. Bu sefer bol bol çekeriz inşallah. Şöyle lamalar kuşuma tükürürken falan mesela. Ya da zürafalar kuşumun suratını yalarken. Kesinlikle çok eğlenceli olacak. 18 gün çabucak geçecek yine kesin. Zaten bu günler bir şeyi beklerken nedense geçmek bilmiyor da, beklediğine kavuşunca atlı kovalar gibi geçiyorlar.
Kuşumun sayesinde ben de gezmiş olacağım. Malum diğer zamanlarda çalışmaktan başka bir şey yaptığım yok. Shrink ile yaptığımız sabah akşam çiş yürüyüşleri de olmasa açık hava görmeyeceğim. Shrinkciğim de özlemiştir teyzesini. Havalanına, karşılamaya beraber gideriz artık oğlumla. Şöyle türk usulü ağlaya, zırlaya, havlaya, zıplaya bir karşılama yaparız kuşuma.
Bu arada kuşumla gelecekler listesi olduğu gibi, bir de buradan gidecekler listesi yapmak lazım. Liste başında tabii ki cowon var. o nun dışındakileri de toparlamak lazım. Daha önce ben de kendimi turist gibi hissettiğimden, bir şeyler gönderme ihtiyacı hissetmiyordum. Ama artık sanırım buralı gibi hissetmeye başladım ben de. Ee geride kalanlara da kendimi unutturmamak için, bir iki hatırlatma yapmak lazım tabii.
Şimdilik bu kadar Sevgili Günlük, Weeds başladı. Hicran"ın tavsiyesi, seyretmek lazım. Sonra görüşürüz yine. Yazarım ilk fırsatta, şimdilik hoşçakal şekerim.
Shrink havaalanına karşalamaya geliosa ben kesinlikle atkı felan takmıyayım boynuma; deli danalar gibi dönmk istemiyorum havalanının ortasında:))
Ben de tavsiye etmiyorum kuşum. Zaten öküz gibi oldu üzerine afiyet, atkından çekip koşturmaya başladı mı etrafında fırıldak gibi dönersin vallahi... ay çok zevkli yaaaa, az kaldı
hmmm..13 gün soora kuş orda...18 daha ekle,etti 31...heyyooo ! 31 gün soora sığırcığım burda ! günlük mü tutsam,n'etsem bu heyecanla ben ? ;)))) (weeds konusunda azmet,sonuca varacaksın hayatım...ne de olsa tüm karakterler manyak...sevememen im-kan-sızzz...:p)
Dün masanın üzerinde plan program yapan çifti görünce, bir iki bölüm daha denemeye karar verdim zaten :p Bu arada eğer gösteriliyorsa sen de Dexter"a bir bak. ben bayıldım. Psikopat kaynıyor dizi ;) Bu arada senin sığırcığın üzerine bir de face cover bulayım ben diyorum. Şöyle scarface"li ya da 50 cents resimli. Bayılırsın kesin, hem sana da süpriz olur :PPPP
sen sevgili,biricik,bözümün bebeği sığırcığıma tutup fiftisents elbisesi giydir,gör soora olacakları...yakarım ayol ben o sığırı da,ahırı da !! tööbe tööbe,ramazan vakti...
Aaaa, aşkolsun Hicrancığım. Oysa ne havalı olacaktı. Seni de pek bir açardı 50 cents :)))))
Kuşumun gelmesine 18 gün kaldı. Annem döndükten sonra malum kuşumun geliş günlerini saymaya başladım. Kuşum gelip gidecek, sonra yine annemin geliş gününü saymaya başlayacağım. Kuşumdu, annemdi derken hayatım gün saymakla geçiyor. Birini beklerken günler hiç geçmek bilmiyor. Beklediğin geldikten sonra da atlı kovalar gibi geçip gidiyor günler. Bu 18 gün nasıl geçecek bakalım. Annem gelirken çaydanlıktan nevresime ve dahi elbezine kadar ne varsa getirdiğinden, artık Türkiye"den isteyecek bir şey de kalmadı. Yani kaldı da, abartılacak gibi değil. aklıma gelenleri de unutuyorum zaten. Bu yüzden bir not düşeyim dedim, sen hatırlatırsın bana isteyeceklerimi.
Aslında olmazsa olmaz bir istediğim yok sanırım ama yine de kuşum eli boş gelmek istemez biliyorum. Bu yüzden sırf kuşuma ayıp olmasın diye bir şeyler istemek lazım. Aslında bir çekyat lazım bana. Buradakileri pek beğenemedim. Bunu istesem acaba abartmış olur muyum diye düşünmüyor değilim aslında. Ikea"da bir iki bir şey var ama Ikea da bana uzak, kuşumun burnunun dibinde var. Aslında gelirken bana şöyle kıpkırmızı bir çekyat getirse ne iyi olur. Bunu kuşumla yarın konuşayım, fikrini alayım bir.
Valize sığdırabileceği şeylere gelince, asıl o nların bir listesini yapmak lazım. Yeşil erik diye başlamak isterdim ama mevsimi değil :( Neyse ki eski kaşarın mevsimi olmuyor. Evet listenin başına eski kaşarı eklemeli. Kuşumun Ocak ayında getirdiği lakerdaları miligram ile tükettiğimden lakerdam hala mevcut, bu yüzden bu sefer lakerda getirmese de olur. Lakerdayı artık yaza gelirken getirir. 6.88 ve 0.88 saç boyalarım var tabii. Solüsyona gerek yok bu sefer, o nu burada buldum, gayet de güzel. Boya konusunda hala bir gelişim sergileyemediğimden boya listede, eski kaşarın ardında yer alıyor. Aklıma gelmişken listede hemen bir kayma yapıyoruz ve ilk sıraya ilaçları koyuyoum sevgili Günlük. Laptop"ın driverlarının olduğu cd var bir de. O cd"yi de kuşum hatırlattı, varlığından bile haberdar değildim ama lazım olur belki.
Şu anda tok karnına sana yazdığım için sabah istediğim güllaçı listeden çıkarabiliriz. Hazırlayıp getise sütü falan akar eski kaşarımın üzerine, tadı bozulur. Hazırlamadan yaprak yaprak getirse, kırılırlar diğer istediklerimin arasında görüntüsü bozulur. En iyisi güllacı liste dışı bırakmak.
Masa örtüsü var sonra sırada. Şu pazarda satılanlardan, şöyle renki renkli rüküş bir şey. Aslında sanıyorum Füsun Teyzem aldı o nu bana, o yüzden desen falan vermeyeyim bu saatten sonra. Füsun Teyzemin zevkine güvenirim zaten.
Düşünüyorum düşünüyorum aklıma bir şey gelmiyor. Koskoca iki valizi nasıl dolduracağım ben. O valizler oradan buraya boş gelirse yazık olacak vallahi. İçim elvermez, doldurmak lazım.
Heh, aklıma gelmişken, patrona su böreği ve Mehmet"e ballı pasta, Musa"ya kestane şekeri. Başka ne vardı? Yok yok ben yaşlanıyorum sanırsam, aklıma hiçbir şey gelmiyor. Acaba ezine peyniri de istesem mi? Ama o nu annem almalı. Kuşuma yarın sorayım bakayım, buraya gelmeden önce anneme uğrayacak mı? Eğer uğrayacaksa annemden beyaz peynir alsın.
Şöyle bir toparlayalım bakalım neler vardı listede. İlaç, eski kaşar, boya, driver CD"si, masa örtüsü, kestane şekeri, ballı pasta, su böreği, beyaz peynir. Bunların alayı valizin çeyreğini doldurmaz. Offf offff, nasıl dolduracağım ben koskoca iki valizi :( Düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum. Aslında Shrink"in yatağını istesem bir valizi o doldururdu tek başına ama yeni yatağına alıştı, bir yatak daha evde kalabalık olur şimdi, gereksiz. Düşünüp bir şeyler bulmam lazım.
Çift sarılı yumurta mı istesem acaba? Fena fikir değil sanırım. Karton kutusuyla falan yer kaplar. Aslında şöyle beyazlatıcılı bir deterjan da hiç fena olmazdı. Burada beyazlarım daha beyaz olmuyor ne de olsa. Tide mide hikaye, beyazlatıcılı Ariel isteyeyim en iyisi. Bir iki rulo da kokoreç isteyeyim. Ay ne güzel, yazdıkça açılıyorum. Aklıma ne güzel şeyler geliyor. Baş da istesem mi? Ağabeyim pek bir sever. Burada satılıyor aslında ama olsun. Gümrükte falan valizleri açmaya kalkarlarsa biraz heyecan olur. Valizin içinde kesik bir kafa gümrük memurlarını eğlendirirdi eminim. Kesinlikle baş da istemeliyim. Paça da isteyeyim hatta. o nları yemem gerçi, atarım ama olsun. Tek başına kelle manasız olacağından yanına bir kaç da hayvan ayağı koymakta fayda var. Gümrüktekilere eğlence olsun. Aslında Monacığım da Kayseri"ye gidiyordu tam. o ndan da pastırma, sucuk isteseydim keşke ama kaçırdım, bu sabah gitti bile :( Valizde esans etkisi yaratırdık. Valizin konseptine uyması açısından bir de kuzu postu isteyeyim ben. Şööyle odamın ortasına, çalışmayan şöminemin karşısına atarım, havası olur. Ay kendimle gurur duyuyorum, ne harika bir istek listesi hazırlıyorum. Keşke Shrink"in çiş saati gelmemiş olsaydı, bu hızla devam ederdim ben. Artık yarına ilaveleri yaparım. Bu gecelik bu kadar Sevgili Günlük. Yarına görüşürüz umarım. Şimdilik Hoşçakal.
Şimdi günlüğündeki hem sipariş listene hemde ordaki içler acısı haline yorum getirmek istiyorum izninle...İnan sabah sabah senin için çok üzüldüm.Bence kuşuna söyle sana İstanbulun en has magandalarından getirsin valizinde azcık hareketlilik kazanır hayatın...Ne o öyle güzelim 35 dolara depo doluyo falan bak biz burda 20 ytl.lik benzinle ancak sokağın köşesini dönebiliyoruz..Sonra benzin ışığı yanmaya başlıyo zaten o ışığın yanmadığı dönemlerde içinde garip bi hüzün yaşıyosun.Sonra ışıklarda en ön sırada durmak yada 2. 3. sırada olmak çok dokunuyo adama şöyle 50 saniye kırmızının yandığı 7 sn.yeşiilin yandığı ışıkları Allah sanada nasip etsin ne diyeyim.Bir alışveriş merkezinde o kapının yüzüne çatttttt.... (!) die kapatılması kadar güzel bişey varmı yaa...Valla burda biri kapıyı tutsa gülümseyerejk buyur bacım dese insan kendini o kadar kötü hissediyoki insanın içindeki tüm alışveriş şevki bi anda bitip gidiyo...
Sen en iyisimi kuşuna dediğim gibi burdan hem trafik canavarı,hem kibarlıkdan yoksun birini getirsin de memleket hasreti çekme:))
Canım benim yaaaa metanetli olmalısınnnn..Biz sana burdaki güzellikleri burdanda olsa yaşatmaya çalışıcaz sakın üzülme:))
Sevgiler...
Sevgili Bahar beni anlıyor olmana inan çok sevindim. Ama kötü haberi hemen vereyim. Benzin fiyatlarındaki artış halkı kızdırdığından, fiyatları indirdiler. Artık depom yirmi5 dolara doluyor. Şöyle ağız tadıyla benzin zamlarından şikayet ettirmediler anlayacağın :( Artık seçim derdine mi düştüler, halka mı kulak verdiler bilemem ama fiyatlar indi şekerim. Neyse ki Bush denen bir illet var da, şikayet edecek konumuz her daim mevcut oluyor. Maganda konusuna gelince, valizin konseptine uyacağı konusunda kesinlikle haklısın. Kelle, paça, kokoreç ve çift sarılı yumurta yanına, şöyle kıllı kıllı, ter kokulu bir hodük hiç fena olmaz. Kuşuma battaniye almak zorunda da kalmam hem. Koyun koyuna yatarlar. Hay aklınla bin yaşa :)))
Bu arada benzin göstergenle ilgili bir önerim olacak. Müşür diyorlardı sanırım, o nu bozsan nasıl olur? Böylece hiç ışığın yanmaz :p Çok zekiyim çooookkk :)
ayı postuyla hatta eski kaşarlaa koyun koyuna yatarım o dediğinz tiple yatmam kuşum duymamış oliiim valla valizler boş gelirim:)
Nankörsün kuşum ne diyeyim. Sana iyilik de yaramıyor. Hem ayı postu hem eski kaşar bir arada verdik. Üstelik uyurken horlardı da bu ayı, sana ninni olurdu. Ama yaranılmaz ki sana :p
o bavul sana gelirken hangi kıllı-yağlı (böööğğkk..yazarken bile tiskinç oldu yahu!) mahlukatla dolu olur bilemem ama vatanına dönerken içinde ne olcaanı gayet iyi biliyom...;)
:)))) Ayı gelecek, inek dönecek.
Dönüş listesini yapmaya başladıysak ben de eklemede bulunabilir miyim? :P:)))))
Sonerciğim ne demek, bulun tabii. Liste çok uzarsa Hicrancığımın cowon"unu çıkartır, seninkileri koyarız :p Kuşum taşırsa tabii :)
adam başı 2 bavulla kısıtlanmak iğrenç bişii vallaa dönüş listesi için acele edin sadece yarım bavul yeriniz var:)
Gelirken o iki valize kıyfatlerini falan koymaya kalkıp da benim eski kaşar vs lerle dolduracağım yerimi işgal etme de ne yaparsan yap. Dönüşte ne kadar yerin kalır, kime ne eksik gider bilemem artık :p
hicran eğer sevgili sığırına bi kavuşamazsa olabilecekleri öğrenmek bile istemezsiniz hayatım...müzik konusunda bi dellenmeyegöriiim (zoner'e bi sor istersen :p)...konu burda kapanmıştır...
Tehdit, şikeee... işte hicran işteeeee :p (Durumda bir şike olmayabilir ama tezahüratı bozamazdım. Bu şekliyle kalsın bence, söylemesi de çok zevkli, madison square garden"da gibi :p)
hiçrançımm sana extra bavul bile alırım sakın dellenme kıyamam:)
Bu aslında harika bir fikir, evet evet sen ekstra bir bavul daha al. Ama buradan değil, oradan al. Burada bavul satılmıyor ne yazık ki, gelirken yanında getir. E bavulun boş kalmasın diye ben de listeme bir iki şey daha ilave ederim mecburiyetten. Bu arada iftara daha 4 saat varken aklımdan geçenler sadece yiyecek :) Kumkapı simidi, eski kaşar, ezine peyniri, zeytin ezmesi, polonez salam ve polonez jambon, otlu peynir, trabzon peyniri, örgü peynir, HELLIMMMMMM ... Ay kuşummmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm hepsinden vazgeçtim (en azından burada yazdıklarımdan vazgeçtim, yukarıdakiler baki, ayı hariç :p) sen bana Hellim getir. Offffff yaaaaaaaaaa... nasıl kızartırım o nu ben var yaaaaaaaaa.. Kuşum lütfeeeeeeeeeennnnnnnnnnn, unutma sakınnnnnnnnn. Ay pipim olsa şişerdi kesin Hellim diye
yahu bavulumu bi açsalar asla sınırdan geçirmezlerr paso yiyecek dolu:)
Ama ne yiyecek. Yeryüzünün en güzel üç peyniri orada. Trakya kaşarı, ezine beyaz peyniri ve hellim... O valizi sınırdan geçirmeyecek gümrük memurnu bombalarım ben be.
Yanıma yolluk hazırladıydım hepsini yiyemedim dersin yahu:))))
:))))) Komik olur gerçekten ama kuşum sakın ola bu sana fikir vermesin, o nları yemeye kalkmaaa, ya da inandırıcı olmak için gümrüktekilere falan dağıtmaya kalkmaaa. Helliimmmm, helliiimmmm, helliiiimmmmm...
Ne zamandır seninle ilgilenemiyordum ama yine beraberiz işte. Çayımı demledim, Ülker bisküvimi de aldım, geçtim TV karşısına, kucağımda laptop, uzattım ayaklarımı, Shrink"in kafası ayaklarımın üzerinde başladım sana yazmaya. Geçen gün seksi şeyle msn"de konuşurken farkettim hayatımda kötü giden şeyleri. Üstüne bugün aynı konuda kuşum ve Soner de konuşmazlar mı? Yarın sabah trafiği yüzünden kuşum arabada laptop açmaktan bahsediyordu, seksi şey de eve geç gitmekten bahsediyordu. Bencilce şikayet ediyorlardı. Sanki bende aynı dertler yok. Bu sabah kırmızı ışıklarda önümde tam 3, evet 3 araba vardı. Okullar açıldığından beri bu durum böyle, bazı günler dört beş araba bile olabiliyor. Sevgili Günlük, bu sabah çıktım evden, ışıklar yeşile döndükten neredeyse beş altı saniye sonra hareket edebildim. İşim ile evim arası 6 km falan, trafik yoğun olduğundan 5 dakika gibi uzun bir zaman alıyor tabii. Neyse ki ben şanslıyım, evi 30-35 kilometre olan arkadaşlarım var, Bostancı-Merter arası kadar, o nlar sabah trafiğinde yirmi dakika falan araba kullanmak zorunda kalıyor zavallılar :( Herneyse, ne diyordum, çıktım yola, baktım daha vakit var, uğrayıp benzin alayım dedim. Son benzin zamlarından sonra aslında benzin almak sinir bozucu olmaya başladı. Depo 35 dolara doluyor artık. Kepazelikten başka bir şey değil. Herneyse aldım benzinimi, geldim işe. Koskoca otoparkta, bomboş park yerlerini görünce kendimi her sabah olduğu gibi yalnız hissettim yine. Tamamen arazi kaybı üstelik. Üstelik otopark girişinde görevli falan da yok. Bir alışveriş merkezinin otoparkının ücretsiz olması gibi saçma bir durum olabilir mi hiç? Oysa Akmerkez"de, Carousel"de öyle miydi ya? Herneyse, başladım çalışmaya. Biraz iş, biraz sohbet, biraz internet derken akşamı ettim. Arada alışverişe de gittik bir arkadaşımla. Express indirime girmiş, indirim öncesi arkadaşımın aldığı gömlek de indirime giren ürünler arasında olduğundan, indirim yapılan bedel kadar arkadaşıma nakit geri ödeme yaptıklarından o nun alışverişi bedavaya gelmiş oldu. Tamamen saçmalık. Neymiş efendim, tüketiciyi koruma kanunuymuş, olacak şey değil. Bir şey aldığın zaman, indirime mi girmiş acaba takip et işin yoksa.
İş çıkışı gidip bir yerde yemek yiyelim dedik. Harika deniz ürünleri yapan bir restauranta gittik. Siparişlerimizi verdik, ama her sipariş bir kabus bu ülkede. Porsiyonlar sanki insan yesin diye yapılmamış, aile doyar her biri ile. Yarısını bitirmeden doyacağımızı bile bile verdik yine de siparişleri. üstelik çılgın bir de hesap ödedik. Haftada 40 saat çalışan asgari ücretli birinin, aylık ikibin dolar kazandığı bir ülkede, yirmi dolar gibi bir hesap ödemek çılgınlık değil de nedir? Bu bozuk moralle çıktık, eve dönelim dedik. Üstüne bir de akşam trafiği. Eve gelmem neredeyse 5 dakika falan sürdü, iki kırmızı ışıkta da durmak zorunda kaldım ve birinde önümde iki araba vardı. Zar zor eve ulaştım. Neyse ki oğlum öyle bir karşıladı ki, sıkıntılarımı bir süre için unuttum. Hemen üzerimi değiştirdim ve çiş yürüyüşümüze çıktık. Oğlum karşıdaki büyük parkı sevmeyip, daha büyük ve yeşil alanları sevdiğinden üç dakika daha fazla yürümek zorunda kaldık ama oğluma da daha iyi oldu tabii. Sonra da eve geldik, internetten indirmem gereken birkaç dosya vardı, o nları indireyim dedim ama herşey gibi bağlantı da bugün kötüydü. Sadece 50 MB olan bir dosyayı indirmem neredeyse 3 dakikayı buldu, delirmemek mümkün değil. Çıkıp dışarı bir sigara içtim sakinleşmek için, o biraz iyi geldi. Şimdi de buradayım işte.
Bu ülke beni deli ediyor bazen. Şöyle yolda yürürken biri çarpsa kuvvetle, sonra hiçbir şey olmamış gibi yürüyüp gitse ya. Ama neredeee? Bir de kapı açma meraklısı alayı, kapıcı ruhlu insanlar. Alışveriş merkezinin kapısına ulaşmama nereden baksan yirmi adım var, benden önce giren kapıyı tutup bekliyor geçmem için. Sanane güzel kardeşim? Belki ben sallana sallana yürümek istiyorum, sen ne karışıyorsun? Ama olur mu, görev edinmiş kendine, arkasından gelenin yüzüne kapıyı kapatmamayı. Mecbur koşturuyorsun sen de ayıp olmasın diye. Neyse ki arada bir iki meksikalı çıkıyor da, o nlar kapı falan tutmuyor, memleket hasretimi gideriyorum. Burnuma kapı çarpma riskini almadan bir yere girmek nasıl sıkıcıdır anlatamam.
Ay yazdıkça içim karardı yine. Ben burada kessem iyi olacak Sevgili Günlük. Bu kadar ara vermem sanırım artık. Malum kuşumun gelişi de yaklaştı, o na vereceğim siparişleri falan not alırım sana. Yeşil erik mevsimi de geçti zaten. Neyse bulurum bir şeyler nasıl olsa.
Bu arada 3-1=x dersek, x tuşum bozuk olduğundan ve kesme işaretim de bu tuş üzerinde yer aldığından arada bazı sayıları yazı ile yazmak zorunda kaldığımdan ve kesme işareti yerine " kullanmak zorunda kaldığımdan özür dilerim senden. Herneyse, görüşürüz yine. Şimdilik hoşçakal.
ayyy nasıl üzüldüm nasıl üzüldüm anlatamam.resmen işkence çekiyorsun orada yaşarak:)))
Sevgili ozcanha, hem de nasıl? Bu nasıl bir işkencedir anlatamam. Dün de bu işkenceyi dayanılmaz buldum bir ara, özellikle türk gazetelerini okuduktan sonra... buraya yazıp rahatlayayım dedim.
hayvan...
Ben de seni çok seviyorum şekerim :) hele bana böyle güzel şeyler söylediğinde ;)
eyvah aşifte oldum=))
Saçlarına düz fön çektirmeye devam edersen, daha neler olacaksın bilemem :p
hey Allah'ım yaaa::=) cidden vahim durumdasın sanırım::=)
Sorma cemse :( Ama neyse ki derdi veren Allah, sabrını da veriyor :p
Sıkıcı bulmakta haklısın,o canım kırmızı ışıkları çiğneyip geçemedikten sonra o trafiğin tadı mı kalır ? Köpeğini o canım parklarda gezdirmenin keyfi mi olur elinde plastik torba pisliklerini toplamak zorundaysan ? Özgürlüğün sonsuz olduğu canım ülkemin insanının oralarda sıkılmaması mümkün değil haklısın.Zayıflık kültüne tapan yurttaşlarımızın oradaki bol porsiyonlara alışmasını beklemekte büyük bir haksızlık olur.Hele bir de o ucuz ve bol benzini sağlamak için Johny'lerin nerelerde mücadele ettiklerini düşünürse insan,keyifle direksiyon bile sallayamaz,haklısın valla :))) Kolay gelsin,işin gerçekten çok zor :)))
Sevgili alisözerman, beni o kadar iyi anlamışsınız ki. Hatta poşeti evde unutma lüksüm bile yok, parklarda özel kutularda bu torbalardan bulunduruyorlar. Üstelik bir de insanlar bunu kullanıyorlar. çimlerde dolaşırken poop"a basmama riski ne sıkıcıdır. Kırmızı ışıklara gelince, ilk geldiğim zamanlarda, tutamayıp kendimi geçmiştim bir iki, e ne de olsa Türküz ;) ama beyin yıkıyor bunlar, beni de kendilerine benzetmeye başladılar, 100 metre ötede yara görsem, fren yapıp bekliyorum acaba karşıya geçmek ister mi diye. Beynim yıkanıyor bu ülkede :((((
Zavallı kardeşim içim parçalandı yazdıklarını okurken.Bir buruldum, bir buruldum,sorma..
Sevgili Ablacığım, metin ol. Ben alışmaya çalışıyorum, güçlü olmaya çalışıyorum. Sen de bana destek ol ki, bu işkence çekilir hale gelebilsin.
Hangi şehirde yaşadığını öğrenebilirmiyim.??
Hayrola Hakan? Buraya mı taşınacaksın? Sakın ha, çekilecek işkence değil. Miami, New York falan dene, orada daha rahat hissedersin ;)
DURUMUNUZ ÇOK VAHİM GERÇEKTEN:))NASIL ALIŞACAKSINIZ...ÇOK ÜZÜLDÜM SİZİN ADINIZA ÇOKKKKKKKKKK:)))))
Sevgili Anayasa, ben de çok üzülüyorum ama ne gelir elden, dayanacağım, dayanmak zorundayım. Güçlü olmalıyım ! (Fonda eye of the tiger çalıyor) Acı yok !
Bir an düşündümde, harbiden çekilir dert değil kuşumm... En iyisi ben hiç kasmıyayım tatilde yan gelip evde yatayım:) Sağol önceden uyardığın için artık sen geldiğinde burda görüşürüz:))))))
Biricik kuşum, amerikalıların bir lafı vardır bilir misin? Şöyle derler: f.ck off :p
Hele bir gelme, bak neler ediyorum sana. 34 gün var daha zaten :(
o kadar yolu eziyet çekmeye mi gelcem yahuu.. kahvaltıda simit bile yok:D
Simit var kuşum, uydurma. Yahudi simidi var ya bagel. Üstelik sen enginarlı sufleyi tercih edersin kahvaltıda :P
Tamam biliyorum, Victoria"s Secret tan pijama takımına 9 dolar gibi fahiş fiyatlar ödemek zorunda kaldın ama kuşun için değmez mi? Sıkıntıma ortak olman gerekmez mi? Kuşluk böyle günlerde belli olur :p
Hem blue jean de yokmuş orda sen benim seveceğim gibi bulamadın yaaa amaannnn gelip napcam:D
Sevgili kuşum, amerikalıların dediğini yineleyeceğim izninle :p
valla ben anlamam ben düz fön çektirmeye devam edicem. babam ben seni tanımıyorum deyip evden kovarsa beni alırsın oralara artık... ben de o eziyetlere evsiz kalmış bi insan olarak alışmaya çalışırım napalım.
not: lütfen öle orda burda aşifte etmeyiniz beni canım :P
Sevgili monacığım, merak etme şekerim. Bir daha orada burada senin için seksi şey deyip, aşifte etmem :))
Bu arada eğer buraya geleceksen, saçlarına düz fön çektirmeye devam et, baban evden atsın. Sen de gel bana arkadaş ol işkencemde :p
Chatlakh dostumuza nacizane tavsiyem ziyaretinize gelirken bavuluna 5-10 gevrek (siz o nu simit adıyla biliyor olabilirsiniz) ya da kumru (onun bir kuş olduğunu sanıyorsanız,zaten ümitsiz bir vakasınız) atması,hiç değilse orada kızartır,afiyetle yersiniz.;zira sadece bir kez bile mükellef bir pazar kahvaltısında bunların yerine 'bagel' yemek zorunda kalan biri,hayatının sonuna kadar yaşadığı bu büyük travmayı atlatmak için uğraşmak zorunda kalacaktır : )))
bu ülkenin en büyük sorunu kahvaltı zaten :) Neyse ki türk marketleri var civarda, tulumsuz, peynirsiz, sucuksuz kalmıyoruz. bu arada simitlerin kumkapı simidi olması konusunda bir ufak hatırlatma yapmak isterim. kumruyu ben almayayım size afiyet olsun :))))
kuşuma not: simit kısmını dikkatle oku. Ben bir şey istemedim, alisozerman dedi ;)
alisozermana not: bu arada simidin yanına en iyi eski kaşar gider değil mi? şöyle avrupa yakasından, trakya dolaylarından hani. olur da bu tarafa geleceklere öneride bulunursanız, eski kaşar ilave etmeyi de unutmayınız.
valla şii nin sevgili kuşu sen yanmışsın ben söleyeyim . daha 34 gün varken siparişler başladı yol yakından vazgeç istersen çünkü nasılsa havaalanında kontrolleri geçemezsin bu gidişle... yani ilk akla gelen sipariş simit gerisini düşünemiyorum açıkçası ama yani hatırlatmışken siz benim de canım çekti yarın şöle bi güzel alıp yemeli :P
Sevgili Monacığım, hazır sana hala Sevgili diyorken bence burada ara ver, yoksa fena olacak. Kuşumun aklını çelmeye kalkmasana. İstesem istesem eski kaşar ve lakerda isterim ben, bir de saç boyası :) tamam tamam bir de ilaç. tamam bir de masa örtüsü. tamam bir iki de tencere tava. bir de geçen sene gelirken getiremediğim manto, mont vs lerim :p
Elbette ki simitin kadim dostu (siz buna pezo'su da diyor olabilirsiniz : ))) ) eski kaşardır.Özellikle Avrupa,Amerika gibi garip kıtalarda rastlanan eski kaşar görünümlü ( yurdumun meşhur doğan görünümlü şahinleriyle bir ilgisi yoktur ) ancak ''tatlı'' taamlı peynir müsvettelerinden itina ile imtina etmek gerekir.Allah muhafaza mecburiyetten,onu simitle yemek gafletinde bulunursanız,yediğiniz nimet sizi vallahi de billahi de çarpar :)))
Sevgili Alisozerman, ben öyle biricik eski kaşarıma pezso falan diyemem, desem desem pimp derim ;)) Milyon çeşit peynir var şu ülkede, asiagosu, romanosu, cheddarı osu busu ama hiçbiri trakya kaşarımın yanından geçemez, hatta abartıp kars kaşarının yanından geçmez de derdim ama bu sefer fazla abartmış olurdum, o kadar da kötü değiller. Özetle eski kaşar hasreti ile yanıp durmaktayım burada. Eski kaşarsız bir hayat düşünebilir misiniz? Hiç sanmıyorum. bir de üstelik bu ayatı yaşadığınızı varsayınız. İşte benim durumum bu denli vahim :(
ilaç? ;)
not:cowon
Sevgili Hicrancığım, tehdit sezdim sanki biraz ve yedim :)
Notuna not: cowon tabii, ne demek ;)
Ay Allah(kesme işareti)ım, ce(x(kesme işareti)in solu)a gibi. A(x(kesme isareti)in solu) önce kola içerken klavyeye döktüm. Dökmemle beraber önce ekranım yavaş yavaş karardı, sonra da tamamen gitti. Sildim, pakladım ama ı ıh açılmadı. A(x(kesme işareti)in solu) önce açıldı ama bu seferde x(kesme işareti)in solundaki harfle ki bu harf alfabemi(x(kesme işareti)in solu)in son harfi olur, 3(kesme işareti)ün 1 eksiği tuşlarım çalışmıyor. Bu rakam tuşunun ü(x(kesme işareti)in solu)erinde kesme işareti de bulunduğundan, kesme işaretim de si(x(kesme işareti)in solu)lere ömür. Bu durumda ne mi olmuştur, Ablacığımın adı bundan sonra benim için Güsin, kuşumun artık sümrüt-ü anka, hicrancığım hicrandenisgüneş ya(x(kesme işareti)in solu)ılımlı olmuşlardır. 3 ten 1 eksik tuşum da çalışmadığından yaşım mecburen 31(kesme işareti)e gerilemek (x(kesme işareti)in solu)orunda kalmıştır. Bu yü(x(kesme işareti)in solu)den de, bundan sonra sağda solda beni "bis gesdik", "sis nasılsınıs?" şeklinde ya(x(kesme işareti)in solu)arken görürseni(x(kesme işareti)in solu, şaşırmayını(x(kesme işareti)in solu. Bir iki güne kadar yeni klavyeme kavuşup, kendi kendime vereceğim bu e(x(kesme işareti)in solu)iyetin son bulacağını umuyorum. Bu dakika itibari ile de kesme işareti yerine boşluk kullanmaya karar verdiğimi bildiririm.
Allah(kesme işareti)ın sopası yok ki kafama indirsin. Sen milletin imlası ile, yasımı (ay iğrenç yaaaa... yasım dedim) ile uğraşır mısın? Al işte, adamın klavyesinde ne s (iğreeennnççç) ne de kesme işareti bırakırlar. Mouse un ucunda bir kesme işareti hasırda (hasır ne beeeee) bulundursam da, yeri geldiğinde o nu mu kullansam. Ama s (nefreett) daha önemli bir harf.
Allah ın sopası güm güm iniyor kafama. Ama yılmayacağım. Klavyeme kavuşayım yine imla hocası kesileceğim. Bu arada x in solu, 3 ün 1 eksiği falan derken kendime de cesa (hay cesana) vermiş oluyorum. Bilgisayar başında çenen dursun biras diye söyleniyorum.
Neyse ösetle :( bir süre 3-1 tuş eksik olarak yaşamıma devam etmeye çalışacağım. Ösellikle bir sorum var köşesinde, cevabında s içermeyen sorular sormanısı diliyorum. Akşam soru çösesim var da.
HALİNİSE ÜSÜLDÜM KIYMETLİMİSS.BİS SİSİ BÖYLEDE SEVERİS KİYMETLİMİSS.SAKIN DERT ETMEYİNİSS..:))İmza:gollum...:))
zzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz
z harfi geri gelmiş bu sabah. Ama 3-1 hala olmadığından yaşım şene boyunca 31 kalacaktır. Çok üzüldüm :p
ben böyle yarım yamalak telaffuzlu bi şiiii'yle muhatap olamam...tanıştığımızda böyle diildin...bi süre börüşmeyelim hayatım,birbirimizi pepe pepe yıpratmayalım...daha doğrusu sen beni yıpratma (benim klavyem canavar!)...gelemem öyle şeylere,bilirsin...;) tam teşekküllü bi halde dönersen ıslık çal...:p
dipteki not : klavyenin hastalıklarıyla,gene arada kaçırıp "de,da"ları bitişik yazmanın bi alakası olaydı keşke...ama yok...:(( azıcık daha ihtimam bösterelim,sonra hocalık yapalım ele güne...:p:p:p
en dipteki not : seviyom ben seni...:)
bu kesinlikle diipıst not : cowon'umu tabii ki histiyom...
Bugün kuşumun doğumgünü ve ben o ndan 8000 km uzaktayım. Şöyle sıkı sıkı sarılıp kuşuma, kocaman da öpüp mutlu yıllar dileyemeyeceğim maalesef. Burada olmanın tek kötü yanı bu işte, sevdiklerinden uzakta olmak, doğumgünlerinde, özel günlerinde ya da nedensiz, sadece canın istedi diye yanında olamamak. Çok özledim kuşumu. Ama az kaldı 54 gün sonra geliyor kuşum yanıma. Artık 54 gün gecikmeli olarak kutlarız tekrar kuşumla.
Bir insanın sahip olabileceği en özel dosta sahip olduğum için şanslıyım. Iyi ki doğmuş kuşum, iyi ki tnn'e üye olmuş ve iyi ki birbirimizi bulmuşuz. O'nu çok çok çok seviyorum. Umarım kuşum için herşey, başkaları için istediği kadar güzel olur. Melek kuşum benim.
Aslında kuşumu arayıp iyi ki doğdun demektense Füsun Teyzem ve Kadir Amcama teşekkür etmek çok daha doğru olur sanırım.
Neyse Sevgili Günlük ben artık yatayım, sabah uyanınca da arar kuşumu o güzel sesini duyar, bir de telefonla kutlarım doğumgününü.
Bugün doğacak çocuklara isimler: Kız olursa: Füsun, Erkek olursa: Kadir, Çatlak olursa: Ebru
Hişt yağ yapma bakalım gazozkapaa.She'nin işi yok sizde doğumgünü kutlayacak.Peh peh peh.Bu arada She,ben de kuşunuzun doğumgününü kutlamakla birlikte,4 ay sonra doğacak çocuğum için de isim istiyorum senden.:)))
Benim güzel kuşumm.... Sensiz bir doğum günü fikri kendimi aslında yarım hissettiriyor ama genede yanımda olduğunu ve 54 gün sonra gerçekten yanında olacağını bilmek bi nebze olsun daha iyi olmamı sağlıyor.. Kadir amcanla Füsun Teyzene "ellerinize sağlık" dediğini ise mutlaka ileticem.:)(senin tonlamanla hemde:))Bundan sonraki doğum günlerimizde hep beraber olmak için artık ne gerekiyorsa yaparız... Seni kocamann öpüyorum ve Vatan caddesinde tören, gece yaptıracağın havaii fişek gösterileri için ayrıyeten teşekkürü bir borç biliyorum:)) Sevgili Gazozkapaa ve TMaC.1 sizlere de çok teşekkür ediyorum umarım sevdiklerinizden hiç ayrı kalmazsınız:)
İkinizi de çok seviyorum.Koskocaman,kocaman, KOOOCAMAN öpüyorum..Hem dostum hem de kardeşlerimsiniz.Ebrucum senin doğum gününü kutluyorum tatlım.Bir hafta sonra İstanbuldayım.Anneme zaten gelirsin ve sen ne istersen, lokosit hazırlıkları yaparım.Sen yeterki iste canım...Bu arada sana sarılarak, mis gibi kokunu koklayarak, kardeşlik özlemimi de aradan çıkartmak istiyorum...:(((
İnşallah gazozkapaa, bu gidişle ayıramayacak gibi gözüküyor zaten. Bu arada hapis yok mu hapis ;)
Aslında gündüzleri girebiliyor olsam bunları kürsüye yazar, üzerine de tartışırdım. Hatta benim bu yazdıklarıma vatan hainliği diyeceklerin de ağzının payını verirdim. Çıkardı çünkü böyleleri, biliyorum. Neyse şekerim, ben anlatacağıma geleyim. Ablam Istanbul özlemiyle bir kürsü açmış, o na yorum yazarken celallendim aslında. Istanbul'u hiç özlemediğimi farkedip, bana Istanbul'u özletmeyenlere sinirlendim. Istanbul'u yaşanmaz hale getiren, sonradan Istanbul'lulara, buna sebebiyet veren politikacılara, işadamlarına, alayına bastım kalayı yine.
Ben oldum olası yaz mevsimlerinden nefret ettim. Yaz demek benim için ter demek ve koku demekti çünkü. Yazın insan içine karışıp da, burnunun direği kırılmayan biri varsa eğer, burnundan ya da midesinden şüphe ederim. Midem de, burnum da hassas olduğundan ben hep yaz mevsimlerinden nefret ettim. Daha kışın başlardım hayıflanmaya, yaz gelecek ve insanlar yine kokmaya başlayacaklar diye. Adam yerine koymadığım, koymayacağım, sokakta gezen iki ayaklı hayvanlardan da bahsetmiyorum. Giyimine kuşamına bakıp da, bundan bu koku çıkamaz dediğim ne kadar çok insan, midemi bulandırmıştır vücutlarından yayılan o iğrenç kokuyla. Sudan sabundan bihaber yurdum insanları. Onları hiç ama hiç özlemiyorum. o nların sokaklarını doldurduğu bir Istanbul'u da hiç özlemiyorum.
Nişantaşı, güzelim Nişantaşı. Sokakta hiçkimse yokken ne kadar da Istanbul'dur benim gözümde. Gündüz vakti gitmeye kalk bakalım. Ara sokaklardan birine arabanı parketmeye kalk, yanına hemen türkçesini bile anlayamadığın biri gelip dikilir, park parası diye. Ne park ücreti kardeşim? Burası bildiğin sokak işte. İstersen inat et ve ödeme park ücretini, bak bakalım döndüğünde arabanın yerinde ne bulacaksın?
Park ücretini ister istemez ödedin ve daldın Nişantaşı'na. Valikonağı'ndan başladın yürümeye, çok uzağa değil Rumeli Caddesi'ne gidene kadar, kaç kişi çarpacak sana ve bir özür bile dilemeden, yoluna devam edecek? Matematik mezunuyum ama ben o kadar saymasını bilmiyorum. Kargaşa, kalabalık yordu seni, bir cafeye girip oturayım dedin, içeceğin bir kahve, yanına da bir dilim pasta alayım bari dedin. Ödeyeceğin hesap 20 YTL. Sadece kahve ve bir dilim pastadan bahsediyorum. 500 YTL aylıkla çalışan insanların olduğu bir ülkede, bir işçi maaşının 1/25'ine yarım saatlik bir keyif yapacaksın. Üstelik bu bir keyif olmayacak, çünkü 20 YTL ödeyebilecek herkesin girebileceği bir cafeden bahsediyorum. Arka masanda hayvanca sesler çıkararak gülen insancıklar olacak, o nların gürültüsünden kendi sesini duyamayacaksın. Şimdi ben bu kafeyi mi özleyeceğim? Asla.
Aklıma Türkiye'den ayrılmadan bir kaç gece önce kuşumla gittiğimiz Nişantaşı'ndaki bar geldi. Baktığın zaman tertemiz, pırıl pırıl insanlara benzeyenlerin istek yaptıkları parçaların %80'i Ibrahim Tatlıses, Müslüm Gürses ve benzerlerinin şarkılarıydı. Müzik zevki bile bu kadar kalitesiz olan bir toplumdan bekleyebileceğin kalite ne olabilir ki? "Klas" artık sadece uçak biletlerinde mevki olmuş. Şimdi ben bu barları mı özleyeceğim? Asla.
Boğaz manzaraları var bir de, nadiren yeşile rastlayabildiğin, beton yığını boğaz. Bir pazar günü yürü bakalım kenarında, yaz mevsiminde. Donuyla, malı meydanda denize girenleri say sonra. Bu arada bastığın yerlere de dikkat etmek lazım, az önce biri tükürmüş olabilir, hatta gözünün içine baka baka tükürebilir, kusmaya benzer bir ses çıkartarak. Uyarmaya kalk istersen, anlayacağını sanarak. Senden çok çıkar sesi, "babanın caddesi mi" diye. Allah'ın hayvanı, babamın olması şart mı? Bu hayvanları mı özleyeceğim? Asla.
Trafikten bahsetmeye elim varmıyor ama yazmadan da olmaz. İçinde iken farketmiyordum, normali bu sanıyordum, değilmiş. Şimdi hatırlamaya çalışıyorum ama hatırlamıyorum, evimden işyerime gidene kadar yolda kaç DUR tabelası vardı, duran var mıydı diye? Yoktu herhalde, vardıysa da duran olmamış demek ki dikkatimi çekmemiş. Işıklarda durduğunda camına yapışan çocukları, o çocukları sokağa salan ana babaları mı özleyeceğim? Trafikte kendini arenaya çıkmış boğa sanan hayvanları mı özleyeceğim? Asla.
Sokakta yürürken kiminle gözgöze gelince merhabalaşabilirsin Istanbul'da. Bir erkekle gözgöze gel ve "Merhaba" de bakalım. Ya manyak olduğunu düşünür, ya da o na "iş" verdiğini. Durduk yerde bir de etiket yersin "yollu bu" diye. Hadi yolda karşılaştıklarından vazgeçtim, şehir kalabalık, selam vermekten yol bitmez, aynı asansöre bindiklerin bir tebessüm etmekten aciz.
Yazdıkça sinirleniyorum. Nasıl berbat edilebilir bir şehir, kelimenin tam manası ile içine edilebilir diye? Sorsan herkes şikayetçi ama hepsi bir diğerinin aynı. Kimse diğerinden daha medeni değil, atıp tutmaya gelince medeniyetten bahsederken bayraktar olanlar, arabanın camından otoyola pet şişe, evinin balkonundan çöp torbası atarlar. Sokakta saygısız, trafikte saygısız, evinde saygısız bir alay insan. Bu insanların doldurduğu bir şehri mi özleyeceğim? Asla.
Boğazda rakı-balık keyfiymiş, Ortaköy'de kahvaltı keyfiymiş, Yeşilköy'de pizza keyfiymiş. Al içinden sevdiğin insanları geriye özlenecek ne kaldı? Buradan baktığımda ne kaldığını söyleyeyim: Hiç birşey. Özlediğim şehir değil, o şehirde güzel vakit geçirdiğim insanlar.
Aksi olabilseydi, tüm o hayvanları Istanbul dışına atıp, çıktıkları inlerine geri sokabilseydim, böyle bir gücüm olabilseydi o zaman Istanbul'u özleyebilirdim. Ama öyle bir Istanbul olmayacak, olamayacak. Çivisi çıktı artık, yuvası da yalama oldu.
İşte böyle Sevgili Günlük, özlemiyorum Istanbul'u. Kuşum gelsin, O'nunla New Londan'da, nehir kenarında balık sofrasında keyif yaparken, karşı kıyıda oynaşan ışıkları seyrederken de çok zevk alacağım. Ablam geldiğinde, O'nunla NewPort'ta bir pazar sabahı kahvaltı ederken, kano ile gezenleri seyrederken de çok keyif alacağım. Dehancığım gelirse o nunla Mystic Pizza'da pizza yerken, arka masadaki yakışıklı çocukları O'na gösterirken de çok eğleneceğim. Anneciğimle termosumuza, taze demlenmiş çayımızı alıp, deniz kenarına inip, dedikodu yaparken eğlendiğim kadar. Özetle Sevgili Günlük, şehri şehir yapan üzerinde yaşayanlar.
Nesini özleyeyim Istanbul'un? Ben ablamı, yeğenimi, kuşumu özlüyorum sadece.
Sevgili kardeşim, yazdıklarını okuyunca şamar gibi yüzüme çarptı sanki..Haklısın..Aslında bu dediklerin burada da var.Heryer de var..Yurdumun insanı buralar da bile değişmeye başlamış....
Sevgili she,bu yazdıklarını okuyunca sana öyle çok hak verdim ki?Bir şehri,şehir yapan içinde yaşayan insanlardır.Zavallı İstanbul,ne bir karış toprağı kalmış yağmalanmadık,ne bir metre karesi kalmamış kirletilmedik.Ah İstanbul,vah İstanbul diyenler,buyrun size bir test.Bir bakkaldan küçük bir paket bisküvi alın,açın paketi bakalım yere bakınca miğdeniz kalkmadan kaç metre yürüyebileceksiniz?Bana asıl acı gelen,sokaktaki poturlu,çember sakkalı erkekler ve kara çarşaflı kadınlar,son yıllarda öyle hızla çoğaldılar ki.Artık ben İstanbul denince hüzün şehri diyorum...
Sen özlemekten, IStanbul'un gerçek yüzünü göremez olmuşsun ablacığım. Ben hatırlatma yaptım sadece ;) Artık Istanbul'u değil de bizleri özlersin ;)
Ben Istanbul denince hüzün şehri gibi kibar ve duygusal kelimeler kullanamıyorum gazozkapağı, biraz terbiyesizim de ;) Istanbul deyince, kararan yüzleri hatırladıka, tüm o karanlık yüzlerin sahiplerine, yedisülale düz gidiyorum ;) Sonra da alın içine ettiğiniz Istanbul'u ........... diye devam ediyorum ;)
Sevgili Anayasacığım, çok güzel söylemişsin, sen Istanbul'u değil o yılları özlüyorsun. Moral bozmak gibi olmasın ama bir daha hiç göremeyeceksin :PPP (Buraya bir de Erol Taş gülüşünü ekleyiver) :)
Ama sevgili she zaten ben de hüzün kelimesini,bugun ki İstanbul için söylemedim ki;yaşadığım yıllardaki,geri gelmeyecek İstanbul için söyledim..:)) Bugun ki İstanbul için ağzıma gelenleri yazsam kesinlikle siteden atılırdım...:))
Demetciğim benim, Defne miydi yoksa hatırlayamadım :)) Ya da Gamze daha da başkası değil bundan eminim bak :))
Unutur muyum güzelim seni, ben hala sen buraya geleceksin sandığımdan oradakilere katmadım seni ;) Çok öpüyorum hayatım. Bana mail atmayı unutma sakın vefalı arkadaşım benim. Bu araa ufaklıkların resmini gördüm, herzaman ki gibi harikalar, anneleri de fena değildi hani ;)
Bugün oldukça hareketli geçti. Bir hırsızlık vakası oldu bizim standta. Çok da komikti aslında. Insanların yasalara saygılı olması da tuhaf bir şey doğrusu. Şimdi sen benim dediklerimden bir şey anlamadın tabii. Anlatayım şekerim. Bugün bizim standtan biri gözlük çalıp cebine atmış, bir diğer müşteri de bunu görmüş, bana geldi hemen güvenliği çağırın diye. Neyse aradık güvenliği, bir dakika içinde geldiler. Bu arada bizim pişkin hırsız da hala ortalıklarda, bir yan kioskta birileri ile sohbet halinde. Güvenlik görevlileri, adamın üstünü arayamayacaklarını, ancak polise haber verirsek, polisin arayabileceğini söylerken biz de ağabeyimle gülüşüyoruz tabii. Ağabeyim 20 yıldır Türkiye'de olmadığından bu işlerin Türkiye'de nasıl olduğundan da habersiz tabii. Ben hemen duruma açıklık getirdim. Öncelikle söz konusu adamı çevre dükkan sahip ve çalışanları bir güzel döverlerdi. Bu sırada birileri çoktan polisi aramış olurdu. Güvenlik görevlileri, ağzı burnu dağılmış adamı çalışanların elinden güçlükle kurtarır, üstünü başını, donuna kadar arardı. Tüm bunlar olup bittikten çooook sonra, polis olay yerine gelir, söz konusu gözlük adamın cebinden çıkmadığından "Pardon bilaader, yanlışlık olmuş" denir, adam da öyle mal mal ortada kalırdı. Aslında çok eğlenceli olurdu. Herneyse, gözlük gittiğiyle kaldı ama biz çok eğlendik.
Bu olayın eğlencesi bitmiş, canım sıkılmaya başlamışken, arkadaki pretzelcideki hintli kızla, çocuk tartışmaya başladılar. Anadillerinde tartıştıklarından ne dediklerini anlayamadım tabii. Sonra bir şekilde tam yatıştılar ki, bir mikser çıkageldi. Zaten uzlaşmış ve anlaşmış olan gariplerimi, "Neden kırıyorsunuz birbirinizi? Hiç o laf söylenir mi? Sen 0ndan özür dile, o senden özür dilesin" diyerek bunları düşürdü mü yeniden biribirine. Ben yine çok eğlendim tabii. Üstelik bu sefer ingilizce kavga ettiklerinden ne dediklerini de anladım. Manasız bir konuydu ama olsun. Mikser sağolsun, eğlenmiş oldum.
Burada, birmilyon.com'da da var bu mikserlerden. Okuyup okuyup eğleniyorum 0nlarla da. Barışçıl edalarla salınmıyorlar mı bir de ortalıkta, gülmekten kırıp geçiriyorlar beni. Hepimiz kardeşiz nidaları ardında, eski defterleri açıp açıp duruyorlar.Seviyorum ben bu mikserleri, okuması çok eğlenceli oluyor. Bu aralar yoğun olarak işteyim. Bir fırsat bulup, gündüz saatlerinde girebilirsem nete, biraz da ben mikserlik yapacağım. Çok zevkli olacak. Denk gelse de, kuşum, hicran, Soner de olsa. Düşürsem alayını birbirine :)) Ay neyse Sevgili Günlük ben biraz kürsü okuyup yatacağım. Bakayım kim ne mikserlik yapmış yine :)
Yatmadan önce, bugün doğacak çocuklara isimler: Kız olursa: Pembem, Erkek olursa: Hakim
Ah be Ablacığım, saflığın mı tuttu ne :) Nerede barış var ki burada olacak. Boş hayaller bunlar. Kavga gürültü geçinip gideceğiz işte. Ama şu mikserleri bir kendine getirmekte fayda var kanaatindeyim :)
Patırmalı humus mu? Tike mi? Hiç sevmem. Gidip salyalarımı silip geliyorum hemen :)
Son zamanlarda sana yeterince ilgi gösteremediğim için üzgünüm ama geçerli nedenlerim olduğunu biliyorsun. Annem geldiği için eve televizyon aldım. Bana kalsa hiç almazdım aslında ama annem evde olduğu zamanlarda sıkılmasın diye aldım birtane. Hal böyle olunca da akşam eve döndükten sonra, televizyonda oynayan filmlere tercümanlık yapıyorum. Aslında adamlar konuşurken bir yandan tercüme yapmak sorun değil. Ama işin içine annemin filmle ya da konuşmalarla ilgili yorumları girdiği anda, o zaman işim biraz zorlaşıyor tabii. Hem adamları dinleyip, hem bunu türkçeye çevirip hem de annemin sorularına cevap vermem mümkün olamayacağından ben de kendi yöntemimi geliştirdim: Sallıyorum. Filmdeki adam bir şey diyor, annem benim çevirimin üzerine bir yorum gertiriyor, hatta bazen sanki ben tercüme eden değilim de, filmin oyuncusuyum gibi sorular da soruyor. Film beklemiyor tabii, diyaloglar devam ediyor. Hatta annem bu sorularını öyle zamanlarda uzatıyor ki, filmin en önemli kısmını, asıl konuyu kaçırabiliyorum. Sonra annem bana, adamların ne dediklerini soruyor. Adamlar konuşmuş, bitirmişler mevzuyu. Ne diyeceğim anneme? "Anne iki dakika susmadın ki anlayayım, sana laf yetiştirmekten dinleyemedim ki" diyemeyeceğime göre, ben de sallıyorum. Hatta dün gece o kadar abartmışım ki, filmin sonunda anladım ki, konunun benim anlattığımla alakası yok. Ama ne kadar iyi anlattıysam annem filmi çok beğendi. Filmin adı Ladyhawkie idi. Aslında çok kötü bir filmdi ama benim yaratıcılığım sayesinde annem filme bayıldı. Şimdi tek endişem, bu filmi Türkiye'de falan gösterirlerse ve annem de türkçe olarak seyrederse, annem filmin benim anlattığımla alakası olmadığını görürse bana ne diyecek? Bu yüzden bu akşam Hollywood filmleri gösterilen kanallara hiç bulaşmadan, dizi, magazin haberler, ya da pazar filmleri olan kanallarda gezdirdim. Öyle hergün hergün de atılmıyor ki Sevgili Günlükcüğüm. Biraz durup dinlenmem lazım. Senaryo yazmak kolay mı?
Neyse Sevgili Günlük, bugün çok yorgunum, uzun uzun yazamayacağım sana. Ama yarın tatil günüm olduğundan, sanıyorum evde olurum ve sana da beklediğin ilgiyi gösterebilirim. Hadi kal sağlıcakla.
Az önce kuşumdan aldığım haberlere göre kuşum 29 Temmuz'da izine çıkıyormuş, doğal olarak da 30 Temmuz'da burada olmasını bekliyorum tabii. Aslında bu gelişi 4 Temmuz'a getirseydi, kutlamaları senin için yaptırıyorum diye, kakalardım ama 4 Temmuz da sakat bir tarih, havaalanları, ekstra güvenlik önlemleri falan. Artık havai fişeklerle değil de, çakmaklarla idare ederiz. Bu arada ben şimdiden kuşumdan isteyeceklerimin bir listesini hazırlayayım dedim önce ama sonra baktım ki, isteyecek bir şey kalmadı artık. Iyi de oldu aslında, geçen sefer iki t-shirt, 3 sandalet getirdi diye söylemediği laf kalmamıştı. Iki bavula sığamadım, amma çok şey taşıdım diye, her gördüğümüzü çevirip anlatmıştı. Bu sefer en azından şikayet edemeyecek. Kadir Amcamın 0nayını bekliyoruz şimdi. Canım Kadir Amcam 0naylar kesin.
Kuşumun geliş haberi aslında çok iyi oldu Sevgili Günlük. Dünden beri annemin şikayetlerinden duyduğum üzüntüleri unutturmuş oldu bana. Annem bana gelmeden önce havaları sordu. Serin mi, kalın bir şeyler getireyim mi dye. Ben de gerek olmadığını, artık havaların ısındığını, ama tabii ki valize yine de bir iki kalın şey koymasını söyledim. Annem geldiğinden beri de havalar fena değil. Yağmur yağdı, son üç gün ama bu havanın güzel olmasına engel değil tabii. Yorganla yatmaktan geçen hafta vazgeçmiştik, havalar ısındı artık diye. Neyse Sevgili Günlük, dün gece de 10 kelimeyi bitirdikten sonra anneciğimin yanına yatağa girdim ama annemin yüzü yok, pikeyi çekmiş iyice. "Anne sen üşüyor musun" diye sordum, sormaz olaydım. "Kapanmışsınız mall'a, dışarıda neler olup bittiğinden haberiniz yok. Yok efendim kolsuz t-shirtler, yazlık etekler, terlikler giyiyorlarmış. Dışarıda kıyamet kopuyor sizin haberiniz yok. İncecik pikeyle nasıl üşümem ben" diye başladı. Bu arada havalar ısındığı için yorganı kaldıran da kendisi. Evet, ben soğuğu herzaman daha çok sever, serin yerde uyumayı tercih ederim ama annemi donduracak kadar da deli değilim. Kendi terledi, kendi kaldırdı yorganı. Azarı ben işittim. Sabah akşamın azarını üzerimden daha atamamışken baktım annem yine söyleniyor. Shrink'i bahçeye çıkarmış, bu sırada da artık ne ısırdıysa ayağını böcek takımından bir şey ısırmış, kaşınıyor tabii.
"Ne biçim memleket burası, heryer çayır çimen, içleri sinek böcek kaynıyor" diye söylenip duruyor. Bu arada annemin bu ülkenin en sevdiği yanı doğasıdır. Yeşillik oluşuna bayılır. Yok sincap geçti, aaa geyik fırladı, eğlenir bunlarla. Ama hayır, bu sabah durum farklı. Ben de yeni uyanmış olmanın verdiği sersemlikle
"Kimbilir hangi otların arasına dalıp, hangi hayvanı tekmelemeye kalktın da ısırdı seni, beni neden ısırmıyorlar hiç" deyiverdim. Sersemlik işte, söylenecek laf mı bu.
"Ne tekmeleyeceğim ben sizin hayvanlarınızı" Tabii aslında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki tüm hayvanlar, börtü böcek üzerime kayıtlı olduğundan, abim de beslenmeleri ve bakımlarından sorumlu olduğundan, hayvanlar "bizim hayvanlarımız" oluyorlar. Annemi ısırmaları da tamamen bizim yönlendirmemiz. "Seni neden ısırmıyor bunlar?" Bunu öyle bir tavırla söyledi ki, sanki hayvanların beni ısırmaması da benim kabahatim. O kadar suçluluk duygusu hissettirdi ki bana, suçumu hafifletmek istercesine "Geçen ay da beni bir eşek arısı sokmuştu" dedim. Hakikaten de sokmuştu, hayvan. Bir arı tarafından ikinci sokuluşumdu.
Sevgili Günlük, acilen ara vermem lazım. Annem bu tarafa doğru yaklaşmakta. Bu siteyi de öğrenirse, seninle aramıza girebilir Allah muhafaza. Görüşürüz sonra.
hep yeşil erik yüzünden,biliyom..yoksam demezsin sen bana ööle şeyler hayatımmm...:)))) (burda gözlerimi kırpıştırıyom "pır pır pır pır" diye)
aklıma geldi aniden birden..çok severim şu lafı:
hoca hocayı tekkede
hacı hacıyı mekkede
deli deliyi dakkada
..k ..ku kenefte bulurmuş...
ne romantik di mi şekerim?? :))) (gene kırpışıyom bu kısımda)
hayatımda senin kadar romantik bir kadın daha görmedim. kill bill tadında romantik arkadaşım benim