Temel birgün Amerika'ya gitmiş. Newyork'taki en ünlü ve lüks genelevine gelmiş. Buyur etmişler.- "Janiffer'i istiyorum"demiş. Kadın gelmiş:- "Fiyatım 1000 dolar"demiş. Temel kabul etmiş ve Temel Janiffer'le bir güzel beraber olmuş. Ertesi gün Temel gene gelmiş ve Janiffer'i cağırmış: Janiffer:- "İndirim için gene geldiysen olmaz, fiyatım 1000 dolar"demiş. Gene Temel bi güzel beraber olmuş kadınla. Temel ertesi gün gene gelmiş, aynı kadını istemiş, genel ev yöneticisi:- "Efendim başka güzel kızlarımızda var"demiş. Temel:- "İlla da Janeffer"demis. Janiffer memnunmuş iki günde 2000 dolar. Tabi Temel bir güzel yine beraber olmuş sarışın Janiffer'la. Kız dayanamamış sormuş Temel'e:- "Sen ya çok zenginsin yada kafayı bozmuşsun. Üç günde 3000 dolar harcadın beraber olmaya."Temel hiç istifini bozmadan:- "Yok ulan Türkiye'den geliyorum. Oradaki kız kardeşin sana 3000 dolar gönderdi sana vermem için. Bizim başkasının parasında gözümüz yok."
Ninem diyor ki;
- Kadın var taşı aş yapar, kadın var aşı taş yapar.
- Ata nal çakıldığını görmüş, kurbağa da ayaklarını uzatmış.
- Kusuru söylenmeyen adam, ayıbını hüner sanır.
- Arazi eve yakın, at yere yakın, avrat ere yakın olmalı.
- Kartal sinek avlamaz, köpek kuşa havlamaz; aklı olan gelin, kaynanayahırlamaz
- Susmak, dayanılması çok güç bir cevaptır.
- Para; çoğu kapıyı açar, ama, kilitleyemez.
- Cahil savaş davuluna benzer; sesi çok, içi boştur
- Kar kuytuda, para pintide eğleşir.
- Aşkın nevi bir, taklidi bin türlüdür.
- Aşk kızamık hastalığı gibidir; insan ne kadar geç yakalanırsa, o kadarağır geçirir.
AUDI : Another Ugly Deutsche Invention (Bir diğer çirkin Alman İcadı) BMW : Brings Me Women(Bana Hatunları Getirir) FIAT : Failure in Italian Automotive Technology (Italyan Otomotiv Teknolojisinin Hatası) FORD : Fast 0nly Rolling Downhill(sadece yokuş aşağı hızlanır) SAAB : Shape Appears Ass-Backwards( Popo Görünümlü) HYUNDAI : Hope You Understand Nothing's Driveable And Inexpensive... Umariz hiçbirseyin sürülebilir ve pahalı olmadığını anlamışsınızdır) VOLVO : Very Old Looking Vehicular Object (Çok eski görünüşlü araç) PORSCHE : Proof Of Rich Spoiled Children Having Everything (Zengin züppe bebelerinin herşeye sahip olduğunun kanıtı) HONDA : Had 0ne, Never Did Again (Bi tane var, bir daha asla) JEEP : Just Eats Every Penny (Son kuruşuna kadar tüketir) JAGUAR : Just A Guess U Are Rich (Sadece zengin olduğunu tahmin ediyorum) KIA : Keep It Away (Benden uzak tut) MERCEDES - BENZ : My Expensive Race Car Emits Dense Exhaust Smoke - But Efficiency Near Zero (Pahalı arabam feci egsoz gazı çıkarır - Ama performansı nerdeyse sıfır) TOYOTA : To Operate Your Own Terrific Automobile (Kendi korkunç otomobilini yönetmek) VOLKSWAGEN : Very Old Lowered Kinky Sedan With A Great Engine Noise (Muhteşem motor sesli acayip ufaltılmış sedan!) SUBARU : Tersten U R a BUS (sen bir otobüssün)
Yaşlı doktor kasabayı terk etmek üzereyken yerine gelen genç doktoru almış hastalarını tanıştırmak üzere evden eve dolaştırmaya başlamış. İlk girdikleri evde bir kadın: - "Doktorcuğum çok mide ağrısı çekiyorum" demiş. Eski doktor da; - "Bence biraz fazla meyve yiyorsunuz da 0ndan..." demiş. Dışarı çıktıkları vakit yeni doktor "Abi" demiş, "Kadını muayene bile etmeden nasıl böyle bir neticeye vardın ?" Yaşlı doktor anlatmış: "Oğlum, numaradan gözlüğümü yere düşürdüm bir de baktım ki yatağın altı meyve kabukları ile dolu.." İkinci evdeki hastayı genç doktorun muayene etmesine karar vermişler. Bu evdeki kadın "Çok halsizim" deyince doktor ; - "Belki de Kilise faaliyetleriniz sizi çok yoruyor, biraz ara verin" demiş. Dışarı çıkmışlar yaşlı doktor genç doktora ; - "Doğru söyledin" demiş "Bu kadın kiliseden dışarı çıkmaz. Ama nasıl anladın?" Genç doktor ; - "Ben de çaktırmadan yatağın altına baktım ve kilisenin papazını gördüm"
İçi sıkılıyordu. Anlayamadığı bir duygu içini burkuyordu. En iyisi 0na gitmekti. O yardımcı olabilirdi. Telefon açtı kâhine. Kahin ; "imkansız, tam çıkmak üzereydim."
"lütfen" dedi kadın, O'nun kendisini kıramayacağını düşünerek.Zira , Çok zengindi kadın, ülkenin en zenginlerinden. Doğaüstü güçlereinanırdı ve kahinin müdavimlerindendi. Tabi ki kahin böyle iyi bir
müşterisini kıramamıştı. Karşılıklı oturuyorlardı. Önlerindeki suya baktı kahin, kaşları çatıldı, gözbebekleri büyüdü, alt dudağı düştü, kafasını kaldırıp 0na baktı "çok üzgünüm" dedi,durakladı, belli ki söylemek istemiyordu. "ne?" dedi kadın ısrarla ve kahin söyledi : 'suda yarını göremiyorum..." yıkılmıştı kadın. Medyum bugüne kadar hiç yanılmamıştı. Yarın olmadığına göre bu gece ölecekti. Ne YAPMALIYDI?Evine gitti, vasiyetini yazdı, biraz tv izledi uykusu gelmişti. Son gecesiydi ve ne yapacağını bilmiyordu. En iyisi uyumaktı. Böylece ölürken hiç bir şey hissetmezdi. Yatağına uzandı, gözlerini kapattı ve derin bir uykuya daldı. Uyandığında güneş yeni doğmuştu, kuş sesleri geliyordu. " cennette miyim?" diye düşündü. Her şey gece bıraktığı gibiydi. Kalktı,sabahlığını giydi, salona indi, her şey normal gözüküyordu kahin bu kez yanılmış mıydı acaba?Masanın üstündeki gazeteye gözü ilişti. Manşette şöyleyazıyordu : "ünlü kahin öldü !!!".Hayatlarını kendi kararları ile yaşamak yerine başkalarının kararları ile yaşamayı seçenlere...
Bir zamanlar oldukça kırıcı karaktere sahip bir çocuk vardı. Bir gün babası çocuğa bir çuval dolusu çivi vererek, her sinirlendiğinde ya da birisiyle münakaşa etmek durumuna geldiğinde bahçe çitine bir çivi çakmasını söyledi.
Birinci gün çocuk bahçe çitine tam 37 çivi çaktı.
İlerleyen haftalar içinde çocuk, kendisini kontrol etmeyi öğrenmeye başladı ve bahçe çitine çaktığı çivi sayısı hergün azalmaya başladı. Sonunda çocuk, her sinirlendiğinde bahçe çitine çivi çakmanın 0nu rahatlattığını ve kendisini kontrol etmesini kolaylaştırdığını farketti.
Ve nihayet çocuğun bahçe kapısına çivi çakmaya ihtiyaç duymadığı gün geldi.
Hemen babasına gitti ve bugün bahçe kapısına hiç çivi çakmadığını söyledi.
Babası 0na bu kez de, bahçe kapısına çakığı çivilerden her gün bir tanesini sökmesini söyledi. Çocuk sevincini ve kızgınlığını kontrol etmeyi başarmıştı..
Uzun günler sonra çocuk babasına gelerek bahçe kapısındaki tüm çivileri söktüğünü söyledi.
Babası oğlunu bahçe kapısının önüne götürüp dedi ki:
« Oğlum, sen iyi bir iş başardın. Ama bir de şu kapıda bıraktığın deliklere bak. »
Bu kapı artık asla eskisi gibi olamayacak.
Birisiyle kavga ettiğin ya da kalbini kırdığın zaman, o kişide tıpkı bu delikler gibi bir yara açmış olursun.
Birisini kırabilir ve sonra da özür dileyebilirsin.
Fakat o yara her zaman kalacaktır.
Defalarca özür dilesende o yara kalıcıdır.
Birisini kelimelerle yaralamak, o kişiyi fiziksel olarak yaralamak kadar kötüdür.
Dostlar ender bulunan mücevherlerdir. 0nlar seni mutlu eder ve destek olur.
İhtiyacın olduğunda seni dinlemeye hazırdırlar.
Her zaman arkandadırlar ve yürekleri sana açıktır.
Dostlarına 0nları ne kadar sevdiğini göstermelisin.
HARİKA BİR YAZI. ÜSTÜNE YAZILACAK ÇOK ŞEY VAR AMA ÇIKAN SONUÇ HEP AYNI KIACASI SEVGİLİ ARKADAŞIM BİZ BÖYLE YAZILARLA HATIRLATMIŞ OLUYORUZ SADECE . ELLERİNE SAĞLIK
Herkes ünlü sihirbaz Harry Houdini'nin adını duymuştur. Yanına hiçbir gereç almadan, yalnızca giysileriyle girdiği herhangi bir hapishaneden bir saatten önce kurtulacağını iddia eder ve bununla övünürdü
İngiliz Adalar'ındaki küçük bir kasaba Houdini'yi davet etti. Houdini kasabanın yeni hapishanesine geldiğinde, hapishanedeki bir hücreye yerleştirildi. Heyecan doruktaydı. Kapılar kapandığında hiç kimse 0nun o hücreden çıkabileceğine inanmıyordu.
Houdini'nin kemerinde yirmibeş santimlik bir çelik parçası vardı ve bütün kilitleri 0nunla açardı. Otuzuncu dakikanın sonunda, yüzündeki kendine güven ifadesi yok olmuştu. Bir saat dolduğunda artık ter dökmeye başlamıştı.
İkinci saatin sonunda kapının üzerine yığıldı ve kapı o anda kendiliğinden açıldı. Kapıyı kilitlememişlerdi. Kapı yalnızca Houdini'nin kafasında kilitliydi. Biraz itse açılacaktı kapı, ama kapının kilitli olduğunu düşündüğü için bunu denemedi bile.
Şans kapıları da aynen böyledir. Kilitli olduklarını düşünüp, açmayı denemeyiz bile. Fakat bazen yapmanız gereken tek şey, şöyle hafifçe dokunuvermektir kapıya.
Uzaklarda küçük bir kasabada genç bir adam kendi işini kurdu bu, iki caddenin köşesinde bir perakendeciydi. Adam dürüst ve dost canlısıydı, insanlar 0nu seviyorlardı. 0ndan alışveriş yapıyorlar ve arkadaşlarına tavsiye ediyorlardı. Adam bir yıl içinde bir dükkandan, Amerikanın bir ucundan diğerine uzanan bir zincir yarattı. Bir gün hastalanıp hastaneye kaldırıldı. Doktorlar az zamanı kalmış olabileceğinden endişe ediyorlardı. Üç yetişkin çocuğunu yanına çağırdı ve 0nlara bir görev verdi: içinizden biri yıllar boyu uğraşarak kurduğum şirketimin başına geçecek. Hanginizin bunu hakettiğine karar vermek için, her birinize birer dolar vereceğim. Şimdi gidip bu birer dolarla ne alabiliyorsanız alacaksınız, ama bu akşam geri döndüğünüzde paranızla aldığınız şey hastane odamı bir uçtan bir uca doldurmalı. Çocuklar bu başarılı şirketi yönetme fırsatı karşısında heyecana kapıldılar. Üçü de şehre gidip parasını harcadı. Akşam geri döndüklerinde babaları sordu:
"Birinci çocuğum, bir dolarla ne yaptın ?"
Çocuk cevap verdi:
"Arkadaşımın çiftliğine gittim, bir dolarımı verdim ve iki balya saman aldım. Sonra odadan dışarı çıktı, saman balyalarını getirdi, açtı ve havaya savurmaya başladı. Oda bir anda samanlarla dolmuştu. Ama biraz sonra samanların tamamı yere indi ancak babanın söylediği gibi odayı bir uçtan öbür uca dolduramadı.
Adam sordu:
"Peki ikinci çocuğum, sen paranla ne yaptın ?"
Yorgancıya gittim. İki tane yastık aldım. Bunu söyleyen çocuk, yastıkları içeri getirdi, açtı ve tüyleri bütün odaya dağıttı. Zaman içinde bütün tüyler yere düştü, böylece oda yine dolmamıştı.
"Sen üçüncü çocuğum, sen paranı ne yaptın ?" diye sordu adam.
Dolarımı cebime koyup senin yıllar önceki dükkanın gibi bir dükkana gittim. Dükkanın sahibine parayı verdim ve bozmasını istedim. Dolarımın 50 centini çok değerli bir şeye verdim. 20 centini şehrimizdeki iki yardım kurumuna bağışladım. 20 centte kiliseye verdim. Böylece bir 0nluğum kaldı. Bununla iki şey aldım. Çocuk elini cebine atıp bir kibrit kutusu ve bir mum çıkardı. Işığı kapatıp mumu yakınca oda mumun yaydığı ışıkla dolmuştu. Oda samanla veya tüyle değil, bir uçtan öbür uca ışıkla dolmuştu.
Baba memnundu; "Çok iyi oğlum. Bu şirketin başına sen geçeceksin, çünkü yaşam hakkında çok önemli bir şeyi, ışığını yaymayı biliyorsun. Bu çok güzel.
IŞIĞINI YANIK TUTAN HERKES ADINA...
Ukranya Kiev de öğretmen öğrencilere para birimlerini sormaktadır. Öğretmen : "Almanya" der. Öğrenciler hep bir ağızdan: "Euro" der. Öğretmen : "Amerika" der. Öğrenciler hep bir ağızdan: "Dolar" der. Öğretmen : "İngiltere" der. Öğrenciler hep bir ağızdan "Sterlin" der. Öğretmen : "Türkiye" der. Öğrencilerden ses çıkmaz. Öğretmen bir daha sorar. Bu sefer öğrencilerden biri "Kere" der. Öğretmen şaşırır, "Oğlum Nereden çıkardın 0nu" der. Öğrenci "geçen sene ablam tatile Türkiye'ye gitti ve geldiğinde iki "KERE" verdim palto aldım, bir "KERE" verdim çanta aldım, bir "KERE" verdim pantolon aldım, dört "KERE" verdim dönüş bileti aldım" diyordu!!!!
Bir annenin annece terbiyesiAşçılığıyla ün yapmış yaşlı bir kadın, akşam yemeğinegelecek olan oğlu ve yeni gelini için yine mutfağına kapanmış,yemek yapıyordu. Aynı akşam yemeğe eski bir aile dostu da davetliydi. Beklenen misafirler gelip sofraya oturduklarında çok şaşırtıcıbir durumla karşılaştılar. Yaşlı kadının o gece yaptığı yemeklerdeğme oburların bile iştahını kapatacak kadar berbattı. Tatlılar un kokuyordu, patatesler yanmıştı, köfteler ise neredeysehiç pişmemişti. Oğlu, yeni gelini ve aile dostu,kadıncağıza durumu fark ettirmemek için ellerinden geleni yaptılarsa da,yemek sırasında pek iştahlı göründükleri söylenemezdi. Nihayet yemek bitti ve yeni evli çift annelerininellerini öperek evlerine gittiler. Aile dostları ise biraz dahakaldıktan sonra gitmeyi düşünüyordu. Oğlu ve gelini gittikten sonra,yaşlı kadına:"Senin harika bir aşçı olduğunu adım gibi biliyorum.Bana söyler misin, bu geceki yemekler neden o kadar kötüydü? Benceya hastasın ya da bir sorunun var." dedi. Yaşlı kadın gülümseyerekcevap verdi: "Hayır, hiçbir şeyim yok. Kasten yaptım. Bu yemektensonra oğlum asla ikide bir annesinin yemeklerini hatırlatıpkarısının kalbini kıramayacak."
Temelin karısı köyündeki doktorla işi pişirmiş. Bu durum herkesin diline düşmüş ama kimse Temel'e söyleyemiyor. Herkes nasıl anlatacağız bu işi derken Dursun atlamış; - Merak etmeyin uşaklar ben söylerum. Akşam olmuş Temel kahveye gelmiş, Dursun şöyle bi gerinip köşeden yüksek sesle temele dogru bağırarak; -Ha Temel uşağum, senin Fadime ne zaman profösör olayir da? -Ula Tursun şaşirdin mu, benim kari daha okumayi bile sokemedu profösör olmak nerden çiktu.. -Ne pileyumm köyde herkes fadime yüksek lisansini yapti, doktora veriyor diyorda 0ndan sormuşumdur..
Adam evine dönünce karısını hüngür hüngür ağlarken bulmuş..Telaşla sormuş.. -"Eczacı..!" demiş karisi içini çekerek.. "Telefonda bana küfür etti! Adam öfkeyle Eczaneye koşmuş.. -"Sen ne dedin benim karıma" diye saldırmış eczacıya.. -"Durun!" demiş eczacı, "Bir de beni dinleyin!.. Bu sabah saatin alarmı çalmayınca hayli geç kalkabildim.. Kahvaltı etmeden kapıdan fırladım ki evin ve arabanın anahtarlarını içeride unutmuşum. Pencerenin camını kırarak anahtarları aldım.. Geciktim diye biraz hız yapınca yolda ceza yedim.. Yarı yolda lastiğim patladı.. Eczaneye geldim ki kapıda bir sürü insan bekleşiyor.. Kapıyı açarken telefon yerinden fırlarcasına çalıyordu.. Birinin parasının üzerini vermek için hamle yaptığımda paralar yere saçıldı.. Ellerimin ve dizlerimin üzerinde paraları toplarken telefon hala çalıyordu.. Ayağa kalkarken kasanın açık çekmecesine başımı vurunca yere yuvarlandım. Telefon hala çalıyordu.. Hamle yaparken ortadaki rafa çarptım. En pahalı parfümler yerlere düşüp kırıldı.. Telefon hala deli gibi çalıyordu.. Sonunda açtım.. Karınız arıyormus.. -"Rektal termometreyi nasıl kullanacağım?" diye sordu.. Beyefendi size yemin ederim kendisine sadece doğruyu söyledim!"
Karı koca oturmuş televizyon izlerken, erkeğin canı sevişmek ister. Gider mutfaktan bir bardak su ile iki aspirin getirir, karısına uzatır: - "Al karıcığım, sana su ve aspirin getirdim!"
- "Neden hayatım? Başım ağrımıyor ki?"
- "Allaha şükür!"