Dinle oğlum, bunları sana sen uyurken söylüyorum. Küçücük elini yanağının altına sokmuşsun, nemli alnındaki sarı lülelerin yapış yapış ıslak. Odana bir hırsız gibi süzülerek girdim. Birkaç dakika önce kütüphanede oturmuş gazetemi okurken vicdan azabım nefes kesen bi dalga gibi üstüme geldi. Bir suçlu gibi yatağının başucuna geldim. Neler mi düşündüm oğlum? Sabah sabah kızmıştım. Okula gitmek üzere giyinirken seni azarladım, çünkü yüzünü ıslak havluyla öylesine silivermiştin. Ayakkabılarının kirli olduğunu görünce sana 0nları temizlettim. Bazı eşyalarını yere attığında sana öfkeyle bağırdım. Kahvaltı ederken bir sürü kusurunu buldum. Yiyecekleri etrafına saçıyordun, lokmalarını çiğnemeden yutuyordun, ekmeğine çok fazla tereyağı sürmüştün. Sen oyun oynamaya gidiyordun, bense trenime yetişmek zorundaydım. Bana baktın elini salladın ve "Güle güle babacığım" dedin. Ben ise kaşlarımı çattım ve "Dik dur!" dedim sana. Akşam üzeri de durum farksızdı. Eve gelirken seni yere çömelmiş arkadaşlarınla bilye oynarken buldum. Çorapların yırtılmıştı. Arkadaşlarının önünde seni küçük düşürdüm ve kolundan tutup eve götürdüm. Bu çoraplar çok pahalıydı ve giymek istiyorsan dikkatli olmalıydın. Düşün oğlum bunları sana baban söylüyordu. Hatırlıyor musun? Sonra çalışma odama girdin.Gözlerinde incinmiş bir ifade vardı. Kağıtlarımın üzerinden sana baktığımda bir an için çıkmaya yeltendin. "Ne istiyorsun?" diye bağırdım sana. Hiçbirşey söylemeden koşup boynuma sarıldın ve beni öptün. Hem de büyük bir sevgiyle. Sonra koşarak dışarı çıktın. Kağıdım elimden düştü. Bana neler oluyordu? Sürekli senin hatalarını buluyordum. Seni böyle ödüllendiriyordum. Seni sevmediğim için değil bu; senden çok şey beklediğim için. Seni kendi çağımın değer yargılarına göre değerlendiriyorum çünkü. Oysa ki senin pek çok güzel özelliğin var. Kalbin öylesine yüce ki! Bu gece gelip beni öpüşün de bunu kanıtlıyor. Bu gece başka hiçbir şeyin önemi yok oğlum. Karanlıkta, yatağının yanında diz çöktüm ve çok utanıyorum. Bunları sana uyanıkken anlatsam da anlamazsın biliyorum. Ama yarın gerçek bir baba olacağım. Seninle oynayacağım. Sen acı çektiğinde acı çekecek, sen güldüğünde güleceğim. Dilimin ucuna kötü şeyler geldiğinde dilimi ısıracağım. Kendi kendime sürekli, "O bir çocuk!" diyeceğim. Ben seni büyük bir adam gibi gördüm. Oysa ki sen daha küçük bir çocuksun. Daha dün annenin kolları arasındaydın, başını 0nun omzuna dayamıştın. Ah, senden çok şey bekledim oğlum, çok şey bekledim.
** İnsanları eleştirmek yerine 0nları anlamaya çalışalım. Ne yapmak istediklerini anlayalım. Sempati, hoşgörü ve nezaket eleştiriden çok daha yararlıdır. "Bilmek affetmektir." **
** Dr. Johnson'ın da söylediği gibi, "Tanrı bile insanı son gününe kadar yargılamaz. " O halde neden biz yargılayalım?" Eleştirmeyin, kınamayın ve şikayet etmeyin!
80'lik ihtiyar 20 yaşındaki kıza aşık olur ve evlenirler.
Küçük kasabada büyük olay yaratan evlilik
memnun mesut devam ederken bir yıl
sonra ihtiyar karısını doğum yapmak üzere hastaneye getirir. Herkes
şaşkınlık içindedir. Derken hemşire gelip adamı tebrik eder, -"Bu
mükemmel birşey! Bu yasta bunu nasıl başardınız ?" -"Eee" der
İhtiyar, ‘’Motoru sıcak tutacaksın kızım!"
Ertesi yil 80'lik ihtiyarin 20'lik karisi tekrar hamile kalır ve yine
ayni hastaneye gelirler. Hemşire yine büyük bir şaşkınlık içinde,
-"Tebrik ederim, bu olağanüstü birşey!" deyince ihtiyar kıs kıs
güler,
‘’Sana söyledim. Motoru sıcak tutacaksın!"
Bir sonraki yıl, ihtiyarın karısı yine hamiledir ve karısı
doğumhanede
iken gelen hemşire ihtiyara,
-"Vay be ne erkekmişsin!" der. İhtiyar,
-"Motoru sıcak tutacaksın" diye cevap verince hemşire atılır: -"Eh
Artık yağı değiştirsen iyi olacak…
Bu defaki zenci!"
Bugün üç yıl bitti. 0nun karşısına gelinlikle çıktıgım günkü kadar mutluyum. Tanrım, 0nu ne kadar seviyorum. Mükemmel bir erkek, cazibeli, yakışıklı, anlayışlı,sevecen, her şey var. Bugün Cumartesi, bıraktım arkadaşlarıyla eglensin. En sevdigi yemek olan pastırmalı kurufasulye ile pilav yapıyorum. Pişti, demleniyor. Banyo yaptım, en sevdigi kıyafeti giydim. Yemekten sonra, şöminenin karşısına bir şişe kırmızı şarapla uzanacagız.. Eve geldi sonunda. Beni öpüşü biraz soguktu, aklı başka yerde sanki. Aman Tanrım, yoksa? Tüm cilvelerime ragmen, bana saldırmadı. Arkadaşlarıyla ne yaptıgını sordum, agzında bir şeyler Geveledi. Yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın, hala uzak, hala kabuguna çekilmiş. Herhalde ÖTEKİNİ düşünüyor. Benden genç mi acaba? ışyerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın? şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım "neyin var?" diye sordum. Gülümsedi, zoraki bir gülümseme, acı dolu, uzaklık dolu.. "Yok birşeyim" diye geçiştirdi. O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk bitecegine inanamıyorum, daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istedigini söylüyordu. Bugün aramızda iletişim kopuklugu başladı bile. Belki de kilo alıyorum. Çok mu vır vır yapıyorum? Elini tuttum. Elimi okşadı, ama eller hissiz, parmak uçları soguk...Stepe başlasam? Çocuk istesem? Yalan, yalan, yalan. Kendimi kandırmaktan başka bir şey degil bunlar. Bitti...Bittti...Bitti. Tanrım, ölmek istiyorum. Kendimi son kez 0nun kollarına attım. Aglaya aglaya uykuya dalmışım. ----------------------------------------------- Erkegin Günlüğü: Öf be, Galatasaray yine yenildi.. Ama, kurufasülye güzeldi.
Genç bir erkeğin dört kız arkadaşı vardı ve bir türlü hangisiyle evleneceğine karar veremiyordu. En sonunda doğru kararı verebilmek için bir test yapmaya karar verdi. Her birine 1000$ verdi ve "bu parayı istediğiniz gibi harcayın" dedi.. Birinci kız arkadaşı kendisine yeni elbiseler ve ayakkabılar aldı, kuaföre ve güzellik salonlarına gitti. Genç erkeğe geri geldiğinde söyle dedi: Senin için en güzeli ben olmak istiyorum, çünkü seni seviyorum!" İkinci kız arkadaşı ise genç erkeğin tuttuğu takımın iki kombine biletini,en sevdiği türden bir suru video CD ve bir ay yetecek bira ile geri geldi ve söyle dedi: "Bunlar senin için aldığım hediyeler, eminim seni mutlu edecektir, senin mutlu olmanla bende mutlu olacak." Uçuncu kız arkadaşı ise bu parayla iyi bir yatırım yaptı ve kısa bir sure içersinde para kendini ikiye katladı ve bu parayida çeşitli yatırım alanlarında kullandı. Genç adama geri gelerek söyle dedi:"Bana verdiğin parayı birlikte yaşayacağımız mutlu bir gelecek için çoğalttım, çünkü seni seviyorum!" Dördüncü kız arkadaşı ise bu paranın bir kısmıyla bir suru kitap aldı, kalan kısmıyla ise fakirlere yemek dağıttı. Genç adama geri gelerek söyle dedi: "Verdiğin paranın bir kısmıyla sana layık olabilmek için bir suru kitap aldım diğer kısmıyla ise senin adına fakirlere yemek dağıttım." Genç erkek dört kız arkadaşının yaptıklarından çok etkilenmişti. Karar vermek için epey bir sure düşündü ..... düşündü..... düşündü..... ve sonunda büyük memeli olanla evlenmeye karar verdi...
Masanızda otururken, bir taraftan sag ayagınızı yerden kaldırıp saat yönünde çemberler çizerken, diğer yandan sag elinizle "6" cizmeyi deneyin. Aşagıda çevirmekte olduğunuz ayagınız saatin tersi yönünde dönmeye başlar..... ve buna karşı yapabileceğiniz hiçbir şey yok...
Sevgili eşime, 7 senelik evliliğimizde sana iyi bir eş olmaya çalıştımştım ve zannedersem de oldum, ama hiçbir zaman senden bunun karşılığını görmedim. Hele şu son iki hafta benim için bir cehennemden farksızdı. Bugün Patronun beni arayıp senin bugün işten ayrıldığını söylediğinde bu artık bardağı taşıran son damla olmuştu. geçen hafta eve geldiğinde, ne saçlarımdaki değişikliğin ne de senin en sevdiğin yemeği pişirdiğimin farkına bile varmadın, hatta senin için kendime yeni aldığım geceliği bile giydiğimi farketmedin. Ama sen ne yaptın? eve geldin, iki dakika içinde yemeği mideye indirdin, televizyonda maç seyrettin ve gidip yattın. Artık ne bana beni sevdiğini söylüyorsun ne de bana dokunuyorsun, hiç ama hiçbir şey yapmıyorsun. Sen ya beni aldatıyorsun ya da beni artık eskisi gibi sevmiyorsun. işte bu yüzden artık seni TERKEDİYORUM. NOT:Lütfen beni aramaya kalkma, ERKEK KARDEŞİNLE beraberim ve sana hayatında mutluluklar dilerim.!!!! Sevgili eski Karıma, inan yazdığın bu mektuptan başka, hiç ama hiçbir şey beni bu kadar sevindirmezdi. Evet doğru, 7 Yıldır evliydik, ama iyi bir eş olmak dışında, bana her şeyi yaptın. Tamam çok fazlaSpor programları seyrediyordum, çünkü senin dırdırlarını ancak buşekilde biraz olsun duymamazlıktan geliyordum, ama bu bile fayda etmiyordu. Tabiki geçen hafta saçlarını neredeyse tamamen kestirip tam bir erkeğe benzediğinin farkına varmıştım! tam "aynı Erkeğe benzemişsin diyecektim ki, aklıma annemin bir sözü geldi;"EĞER AĞZINI GÜZEL BİR SÖZ SÖYLEMEK İÇİN AÇMIYACAKSAN, HİÇ AÇMA" "senin en sevdiğin yemeği yaptım" derken galiba sen beni Kardeşimle karıştırmıştın, çünkü o yaptığın yemek benim hiç sevmediğim bir yemekti!! Ben yatmaya giderken üzerinde yeni ve çok ****i bir gecelik vardı tamam,ama üzerinde hala etiketi duruyordu, ve inşallah bu birtesadüftür ama,geceliğin fiyatı 49.99’ Ş du ve o gün kardeşim bendentam 50Ş borç almıstı???? Ama biliyormusun bütün bunlara rağmen benseni hep sevmiştim, ve herşeyin birgün güzel olacağını, değişeceğinive mutlu olucağımızı umuyordum. İşten ayrılmamın sebebine gelince,o gün Lotto'da tam 10 Milyon Dolar kazandığımı öğrenmiştim, hemen Patrona çıkıp istifamı verdim ve ikimiz için Jamaika’ya iki bilet aldım,ama eve geldiğimde sen bir mektup bırakıp gitmiştin. Belki de buolayların böyle gelişmesinin bir sebebi vardı ve böyle olması gerekiyordu. Dilerim seçtiğin ve her zaman hayalını kurduğun bu hayatta mutlu olursun.Avukatımın dediğine göre ‘bıraktığın bu mektuptan sonra,benden hiç bir Nafaka talep etmeye hakkın yokmuş!!! Nerdeysen orda kal!!NOT: Bu seni ne kadar ilgilendirir bilmiyorum ama, adı Carl olan kardeşim bir zamanlar Carla idi... İmza:O şimdi çok zengin ve Kuşlar kadar HÜR!!!!
http://www.rubytooth.com/media/15762/
sayfa açılınca 4 üncü seçeneği tıklayın. Çıkan resme 60 saniye bakıp sonra elinize bakın.)))
Dekolte kıskanç erkeğe karşı... ))) E- Canım K - Canın çıksın E - Hayrola yahu, ne dedik şimdi? K -Mini eteğimi nereye sakladın yine? E -Güzelim içine giysene o mini eteği, ben okula giderken beden dersi günlerinde eşofmanımı içime giyerdim. Hiç de bir kötülüğünü görmedim. K - 0nu vermezsen içinden G-stringimin göründüğü beyaz pantolonumu giyerim. Sana da 'simdi bu moda' diye çıkarcı çağdaşlık yaparım. E -O artık siyah. K -Nasıl siyah? E -Boyattım. İndirim vardı, süper oldu... Giy ama , çok yakışır sana. K -Allah belanı versin sapık, kıskanç herif. Yaz gelsin memelerimi herkese göstericem. Bir yandan da külahta dondurma yiycem. E -Yaza daha çok var. Hem çıkarcı çağdaşlık ne demek? K -hı? E -Demin dedin de aklıma takıldı. Çıkarcı çağdaşlık ne demek?K -Mini eteğimin yerini söyle, söyliyeyim!! E -İçime giydim! K -.........! E -Sen giymeyince... K -Kıskançlıktan öl, adi , manyak ve terk edilesi herif. Allah belanı versin. E -Neyini kıskanayım be; mini etek mi giyiyorsun, beyaz pantolon mu? Agresif karı!... K -Penye tişörtüm nerde, sütyensiz giyicem ve 110 metre engelli koşucam. K -Sallansın da herkes memelerimi görsün. Üstüne de senini adını yazıcam. E -Sütyensiz olmaz! Sallanırken adımı okuyamazlar. Zaten tişörtü kapıcıya verdim. K -Armani tişörtü mu? E -Önce Armani'yle konuştum tabii, 'sorun değil abi bildiğin gibi yap' dedi. Aşmış adam. K -Kıskanç, aşağılık, çağdışı öküz! Seni terk ediyorum! E -Ha bu arada kırmızı rujun dahil bütün makyaj malzemelerini de Botanya'da ki depremzedelere gönderdim. Zor zamanda yardim etmek lazım, moral olur Botanya'li kadınlara. K -KÜT!!!!! E -Sen insanlıktan ne anlarsın be? Yokluk başına gelsin de…
.Coca Cola ilk çıktığında yeşil renkteydi.
.Bedenimizdeki en güçlü kas, dilimizdir.
.Kadınlar gözlerini, erkeklerden iki kat fazla kırpmaktadırlar.
.Bir kişi soluğunu tutarak yaşamına son veremez.
.Hiç kimse kendi dirseğini yalayamaz.
.Hapşırıldığında "Çok yaşa" denmesinin nedeni, her hapşırıkta
kalbin saniyenin milyonda biri süre durmasıdır.
.Bir deste oyun kağıdındaki dört papaz (kral), şu dört tarihsel
kişiyi simgelemektedir: Maça papazı: Kral Davud, Sinek papazı: Büyük
İskender, Kupa papazı: Şarlman ve Karo papazı: Jül Sezar.
.Bir kahramanın ölümünden sonra yapılan at üstündeki heykelinde atın
iki ön ayağı yere değmiyorsa, o kahraman yaşamını savaşta kaybetmiş
demektir; atın tek ayağı yere değmiyorsa, atın üstündeki kahraman
savaşta aldığı bir yara nedeniyle sonradan ölmüştür; atın dört ayağı da
yere basıyorsa, üstündeki kahraman yaşamını doğal olarak yitirmiş
demektir.
.Kurşun geçirmez yelekler, yangın merdivenleri, arabaların silecekleri
ve lazer yazıcıların tek ortak özellikleri, dördünün de
kadınlar tarafından bulunmuş olmalarıdır.
.Tüm kutup ayıları solaktır..
.Dişi ve erkek iki fare, 0nsekiz ayda bir milyonun üstünde "aile
bireyi"ne sahip olabilirler.
.Sigara çakmağı kibritten önce geliştirilmiştir.
.Dudak boyalarının çoğunda balık pulları vardır.
.Parmak izleri gibi, her kişinin dilinin izi de değişiktir.
.Ve son bir nokta: Bu yazıyı okuyanların yüzde 99'u, dirseğini
yalamayı deneyecektir..
Ne güzeldi değilmi yaşadıklarımız, ne güzeldi Artık ne sen nede ben bulamayız o günleri. Bazen düşünüyorum da... Bendede kazmalık vardı galiba diyorum. İkimizde kıymetini bilemedik gençliğimizin. Hatırlarmısın akşam olur pijamalarımızı giyerdik Sen kokunu sürerdin... Oda mahvolurdu adeta içinde yüzerdin çünkü. Olmadık şeylere güler durup dururken ağlardık. Görenler deli sanırdı sanırsam. Güzel havalarda sokaklara çıkardık. Ama hep yağmura yakalanır sıçana dönerdik. Birde kar yağınca kartopu oynardık seninle. Topların içine hep taş koyup atardın. Sen iskambil kağıtlarından fal bakardın İstediğin çıkmadığında sövüp kalaylardın, ağzın bozuktu biraz. Çok kızardın sigara içtiğime, Ve içkime karışırdın Oklavayla karşılardın beni eve sarhoş geldiğimde. Aza dayağını yemedim... Arasıra rejim yapardın ama ihtiyacın vardı. Hükümet gibi karıydın şerefsizim. Komşunun çocukları vardı, Bizim oğlanın kafasını yarmışlardı. Beraber çocuk bahçesine giderdiniz Ben televizyonda maça bakardım. Ne işim var çocuk parkında. Arasıra arkadaşlar gelir poker oynardık Ben hile yapardım sen yardım ederdin. Benim askerde yediğim dayak hikayeleri, Senin Anderson'dan hikayelerin hiç bitmezdi. İlk tanıştığımız günü hatırlar, gülerdik. Sen bana üstümde ne vardı diye sorardın. Bende "40 sene geçti, ne bilim ben" derdim Sen kızınca bende sallamaya başlardım. Çingene pembesi bir kazak, Ördek yeşili bir etek, Beyaz çoraplar, Mor pabuçların... Güzel bir bahar akşamı sinemada karşılaşmıştık. İkimizde önümüze bakmamıştık. Özellikle ben güneş gözlüğümün ardından kızları kesiyordum. Çarpıştık önce, sen "Çüşş ayı" dedin. Sonra ben "Güzel olduğunuz kadar küstahsınız da" dedim. Sen hemen yavşadın, gözgöze geldik ve başladık, Film gibi yani... Sonra ayrıldık, Sen benim ayak kokuma dayanamamıştın, Ben senin sarmısak kokan nefesine..... İşte böle... BİZİMKİSİ SERİN BİR AŞK HİKAYESİYDİ
Değişik ülkelerden gelmiş insanlar; masaya oturup birer cola ısmarlar... Colalar gelince bakarlar ki, bardaklarında bir karasinek var; İsveçli; ayni bardakta yeni cola getirilmesini ister... İngiliz; yeni bardakta yeni cola ister... Finlandiyali; sinegi bardaktan alır ve colayı içer... Rus; colayı sinekle içer... Çinli; sineği yer fakat colayı içmez... Yahudi; sineği yakalar ve Çinli'ye satar... Yunanlı; colanın 2/3 'ünü içer ve yeni cola ister... Norveçli; sineği yakalar ve yem olarak kullanarak balığa çıkar... İrlandalı; sineği ezerek colaya karıştırır ve İngiliz'e satar... Amerikalı; lokantaya tazminat davası açar ve 65 milyon dolar tazminat talep eder... TÜRK; başka gören yoksa sesini çıkarmaz, varsa da olayı şiddetle kınar...
Delikanlı adam scooter tipi motorlara binmez. Delikanlı adam light cola içmez. Delikanlı adam More ve benzeri sigaralar içmez. En delikanlı olanı Camel içer. Delikanlı adam sahte isimle veya isimsiz iş yapmaz. Delikanlı adam laga luga yapmaz. Delikanlı adam dedikodu yapmaz. Delikanlı adam ayağını yorganına göre uzatmaz. Uygun yorganı yoksa yorgansız yatar. Delikanlı adam rejim yapmaz. Diyet yoğurt, peynir vs. yemez. Delikanlı adam fino ve benzeri köpekler gezdirmez. Delikanlı adam kısa pantalon giymez. Zorunlu hallerde şort giyer. Delikanlı adam saçını boyatmaz, saç ektirmez. Delikanlı adam az konuşur, öz konuşur. Delikanlı adam kodu mu oturtur. Delikanlı adam Televole ve benzeri programları seyretmez. Delikanlı adam bira içmek isterse soğuk efes içer. Labunya birası içmez. Delikanlı adam silahını sadece temizlik için kullanır, süs için taşımaz, kullanmayacaksa çıkarmaz ve göstermez. Delikanlı adam Labunya gibi sakal bırakmaz. Örnek : Hakan Şükür, Mirkelam. En delikanlı olanı kirli sakal ile dolaşır. Delikanlı adam borcunu öder. Sadece diğer delikanlılardanborç alabilir. Labunyalardan borç almaz. Delikanlı adam mezesiz de içer. Delikanlı adam sallama çay içmez. Delikanlı adam Malibu, Archies gibi Labunya isimli içkileri içmez. Öncelikle rakı, viski, votka, cin, rom, tekila gibi içkileri içer. Delikanlı adam sadece delikanlıların müziğini dinler, Labunya müziği dinlemez. (Techno, Acid, vb) Delikanlı adam delikanlı gibi giyinir. Delikanlı adam diğer insanları sömürmez. Labunyaları bile. Delikanlı adam modayı takip etmez. Delikanlı adam küpe takmaz, Labunya gibi saç uzatmaz. Delikanlı adam kamyoncu kültürüne saygı gösterir. Delikanlı adam taksici ve minibüsçü kültürünü sevmez. Delikanlı adam korkabilir, ama korktuğunu belli etmez. Delikanlı adam delikanlı adamı kollar. Delikanlı adam delikanlı gibi dans eder. Labunyalar gibi dans etmez. Delikanlı adam Haydar Dümen ve Güzin Abla gibi şahsiyetler ile muhattap olmaz. Delikanlı adam kağıt helva, pamuk helva ve elma şekeri yemez. Delikanlı adam sakız çiğnemez. Delikanlı adam röntgencilik ve teşhircilik yapmaz. Delikanlı adam papyon takmaz. Zorunlu hallerde kravat takabilir. Delikanlı adam astroloji, yoga, fal, aerobik, step gibi labunya işleri ile uğraşmaz. Delikanlı adam sarhoş olmaz. Olursa da belli etmez. Delikanlı adam pantolon askısı takmaz. Delikanlı adam parlak renkli elbise giymez. Delikanlı adam altın diş takmaz. Delikanlı adam kimseyi ispiyon etmez. Labunyaları bile. Delikanlı adam laf atmaz, sarkıntılık yapmaz. Delikanlı adam canım, cicim ve hayatım gibi kelimeleri gereksiz yere kullanmaz. Delikanlı adam sevgilisiyle el ele dolaşmaz. Delikanlı adam hasta numarası yapmaz. Delikanlı adam artistik yapmaz. Delikanlı adam acil durumlar dışında koşmaz. Delikanlı adam light sigara içmez. Delikanlı adam labunyalar gibi askerden kaçmaz. Delikanlı adam kendisinden uzun boylu kızlarla dolaşmaz
Bir gün profesörlerin aklına rahatsız edici bir soru takılmış. Eşleriyle olan cinsel hayatları acaba bir zevk mi yoksa angarya mi? Düşünmüşler aralarında tartışmışlar ve bir sonuca varamamışlar . İçlerinden biri doçentlere danışalım bakalım 0nlar ne düşünüyor bu konuda demiş Gitmişler sormuşlar. Doçentler düşünmüş ve "siz bilirsiniz hocam" demişler prof. lara. Proflar için bu soru karın ağrısı olmuş. Gidip yardımcı doçentlere başvurmuşlar, 0nlar da bir süre düşünüp "siz daha iyi bilirsiniz" hocam demişler. Proflar bir cevap bulamamanın sıkıntısı içinde bir de asistanlara soralım demişler. Neyse SIKILA SIKILA sormuşlar. Sizce bizim eşlerimizle olan cinsel hayatimiz bir zevk midir yoksa angarya mi? Asistanlar hep bir ağızdan 'ZEVK' diye bağırmışlar. Proflar şaşırmış bu çabuk ve net cevaba. Merak etmişler, 'Neden?' diye sormuşlar asistanlara. Neden bu kadar emin ve çabuk cevap verebildiniz? Asistanlar cevap vermiş: 'Angarya olsaydı bize yaptırırdınız'