Nesneleri pek küçük ölçüde, olduğu gibi yansıtan özdeşler devinme bakımından çok güçlü bir hızlılık içinde bulunur. 0nların hızını gözle ölçebilecek durumda değiliz. 0nları bir çoğu bir araya gelmeden göremeyiz. Özdeşler de öğeler gibi algının ilk koşullarıdır. Nitelikleri, nicelikleri doğdukları nesnelerle eş yapıdadır. Yansıttıklarından ayrılır bir yönleri, yanları yoktur.
Nesnelerden durmaksızın sayısız öğelerin çıktığı, dört bir yana yayıldığı, çok hızla devinmede bulunduğu, nesneleri yansıtan özdeşler için de doğrudur. Yalnızca özdeşler de nesneler gibi öğelerden kurulmuştur. Bize nesneleri bildiren, 0nları görmemizi, duymamızı sağlayan özdeşler birer öğe değildir, öğelerden örülmüş "bütüncük"lerdir.
Nesnelerden sürekli olarak öğeler mi yayılıyor, özdeşler mi? Öğelerin olabildiğine yayıldığını, evrenin geniş alanlarında başdöndürücü bir hızla devindiğini söylerken, nesnelerden çıkan özdeşler ne oluyor? Öğelerle özdeşler karışmıyor mu? Böyle bir karışmada bizim duyularımıza gelenlerin yaptığı uyarımlardan doğan algıların gerçeklik değeri, ölçüsü ne olabilir? Bilginin ölçeği nedir?Bunların karşılığını bulmak için özdeşleri nesnelerin bütün yüzeylerinden çıkan öğelerin kurduğunu, bizim duyularımıza böyle geldiğini söylemekle yetinmek, duyularımızın birbirine yardımcı olduğunu, gözün dokunma, duymanın görme, dokunmanın tatmayla karşılıklı olarak 0naylandığını benimsemek gerekir. (Alıntıdır)
Sonuç olarak römork dans etmiyor, duyularım birbirlerine yardımcı olarak benim öyle algılamamı sağlıyorlar :)
A: Şimdi benim de bu faydalı alıntıdan anladığım kadarıyla; duyduğumuz müzik, gördüğümüz hareketle birleşince, zavallı römorku dans ediyor gibi algılıyoruz. Müziği kesince, bu sefer de teknik yönden arızalı görünüyor garibim. Burada bir tercih yaparsak, o da, iyimser ya da kötümser oluşumuzu gösteriyor. Nasıl ama? Ben de olaya biraz duygusallık katayım dedim.:)))
Siz de duygusallık katarak ne iyi etmişsiniz Nermin arkadaşım, işi dalgaya alıp laf yemektense, sağlama alıp, felsefik olarak yaklaşayım dedim :)
A: Orkam da psikolojik yaklaşınca, römork konusu böylelikle çok kapsamlı şekilde ele alınmış oldu.:)) Valla eczacı arkadaşım, bana kalırsa her bi durumda laf yemek mümkün bu sitede, hazırlıklı olmak lazım.:)
Çok haklısınız herşeye hazırlıklı olmak lâzım :) "Demirden korksaydık trene binmezdik" diyeyim de suskunluğum yanlış anlaşılmasın, yeri gelince konuşurum :)
A: 0na ne şüphe! Lafını sakınmayan, hatta lafı gediğine koyan biri olduğunuzu herkes öğrenmiş olmalı bugüne kadar.:) Bu yanınızı çok takdir ettiğim için, zamanı geldiğinde yardımınızı istemeyi bile düşünebilirim, haberiniz olsun!:)))
20 saniye den az bu durumda ne oluyorum 1 dk kısmına mı gireri az dahi kısmına gerçi öyle bir kısım yok ama :))))
A: "AZ DAHİ" kısmını da biz ilâve ediveririz be Muratçım!:)) Hem sanırım o bölüm baya bi kalabalık olacağa benzer. Ben de oradayım zaten.:)))
Bakar bakmaz adamcağızla gözgöze geldik, daha önceden tanışıklığımız vardı, bana torpil geçti :)
A: Çok iyi yaaa!:))) Sizin bu esprili yorumlarınızı özlemişim valla!:)))
Her yerde adam var kahve çekirdekleri nerde ??? ;-)
A: Bu durumda senin için ayrı bir bölüm açmak gerekiyor Murat; "Halüsinasyon Bölümü"..:)))
Kimilerinde protein eksik olur adamı göremez, kimileri de fazla proteinden kahve çekirdeklerini bile adam olarak görür. Söylüyoruz ama anlamıyorlar bu kadar süt, yoğurt tüketirlerse olacağı bu :)
A: :))) Eczacı arkadaşım, bi düzeltme yapayım; bildiğim kadarıyla Murat en çok balık tüketiyor. (Bknz: facebook resmi). O zaman bu çeşit görmeye nasıl bir değerlendirme yaparız acep?:))
Bütün mesele fosforun , protein üzerindeki parçalayıcı etkisi sanırım ;-) Tamam ama vakti zamanında bozuk zembereklerin hışmına uğramış olmanın hiç mi etkisi yok acep ?
A: Ben bilmem, eczacı bilir!:))
Balık ta protein kaynağı hiç farketmez Nermin arkadaşım, değerlendirmenin seyrini pek değiştirmez :) Bozuk zembereklerin acısını güzelim proteinlerden çıkarmanın yan etkileri işte böyle vakti zamanı gelince birer birer ortaya çıkarlar Ombasaran arkadaşım, proteinlerden mümkün olduğunca uzak durmak lazım :)
A: Yani diyorsun ki, proteinin azı karar, çoğu zarardır; az etobur, çok otobur olmak lazımdır.:)) Bu durumda "dahi" kategorinde olanlar direkt otoburluğa geçiş yapabilir.:)) Zemberek konusuna ise ben hiç bulaşmayayım.:)))
15 saniye civarı :) Tüh 3 saniyeyi kaçırdım. Çok üzgünüm dahi olamadığım için :):)
A: Hiç üzülme bence. Dahi olanlar genelde kısa ömürlüdür. Üstelik sen "az dahi" lerden bile bi gömlek üstünsün işte, daha ne?:)))
Bir kadın hiç istemese ihtiyacı olmasa bile istediğinde evden ayrılıp, kendine ev kiralayacak kadar paraya sahip olmalıBir kadın giyecek mükemmel bir şeye sahip olmalı ki patronu ya dahayallerinin aşkı bir saat içinde 0nu görmek isteyebilirBir kadın dönüp baktığında hoşnut olduğu bir gençliğe sahip olmalıBir kadın yaşlandığında yeniden anlatmayı dört gözle bekleyeceği yeterince ilginç bir geçmişe sahip olmalıBir kadın bir tornavida setine, bir kablosuz matkaba ve bir siyah dantelli sütyene sahip olmalıBir kadın 0nu her zaman güldüren ve 0nun ağlamasına izin veren birarkadaşa sahip olmalıBir kadın daha önce ailesinde kimseye ait olmayan iyi bir mobilyaya sahip olmalıBir kadın misafirlerini şereflendirecek sekiz eş tabak, ayaklı şarap kadehi ve yemek tarifine sahip olmalı
(ALINTI)
EVLİ ERKEK DUASI:
Allah’ım… Karımı her türlü tehlikeden koru, gerekirse ben tehlikeye atlayayım. 0nu hiç yorma, gerekirse ben yorulayım. O çalışmasın, ben çalışayım. O hasta olmasın, ben olayım… Allah’ım, o aldatmasın, ben aldatayım. Benim güzel karım dul kalmasın, ben kalayım…
Elhamdurusu ile
Kızlar sürüsü ile
Sabah birisi ile
Akşam yenisi ile…
EVLİ KADIN DUASI:
Allah’ım lütfen bana; Adnan kadar kibar ve olgun (Aşk-ı Memnu), Selim kadar zeki ve zengin (Bir İstanbul Masalı), Seymen kadar güçlü ve aşık (Asmalı Konak), Behlül kadar esprili ve eğlenceli (Aşk-ı Memnu), Mithat kadar becerikli (Sahra), Levent kadar seksi ve yakışıklı (Yaprak Dökümü), Demir kadar karizmatik, sadık ve kararlı (Asi) biriyle tanışma fırsatı ver. Ver de, evdekini kapıya koyabilmek için yeterince cesaretim olsun. Yoksa televizyon karşısında ihtiyarlamaya devam edeceğim.
Elhamdülillah eriynen,
Yakışıklılar sürüynen,
Her gün başka biriynen
Nasip eyle yarabbi!
(Bir e-mail)
Aminn Aminnn Aminnn :)
A: :)))))))))
Kadının isteklerine bakarmısınız,özel robot siparişi gibi:))Kadın milletine hiç bir şekilde yaranamazsınız,illa bir kusur bulacaktır:))
A: Ama kadın kocayı kapının önüne koymaktan bahsederken, erkeğin niyetinin daha kötü olduğu da açıkça anlaşılıyor.:)))
Canım sıkkındı ve başım çok ağrıyordu. :(( Tam uyukmamaya başlamıştım ki bu günlüğü gördüm. İçinde ne var ne yok bir bakayım derken, buna rastladım. Gülmekten gözümden yaş geldi ve doğal olarak uykum da açıldı. O kadar gülünce karnım doydu. Ayrıca başımın ağrısı da hafifledi. E, daha ne olsun yani?
((((: TEŞEKKÜR EDERİM! :))))
***
A: Gülmek, çok derde deva oluyormuş meğer.:))) Duygularını bu kadar içten anlattığın ve beni gülümsettiğin için ben de sana teşekkür ederim sevgili Toldi.:))
Celal Tilgen, Malatya'daki Şeker Camii'nin imamı. Lakabı, Şeker Hoca. Ama bu lakabı sadece camiye borçlu değil. Tilgen yani namı diğer Şeker Hoca, ülkenin en modern din adamlarından biri. Vaazlarını laptopla veriyor. Soruları internetten yanıtlıyor, vaaz arası reklam alıyor. Vaazını "Malatyaspor Galatasaray'ı yensin, amin" diye bitiren ama kimseden tepki almayan bir din adamıŞeker Hoca bir alem hoca: "Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi, zaten devenin de iyisine binmiş!" diyor. Teravih namazında eli boş gelen kadınlara "Televizyon programlarına börek çörek yapıp gidersiniz, buraya eliniz boş geliyorsunuz!" diye takılıyor. Söylediklerini oya sunuyor, Cuma namazının farzını kıldırıp "Memleketin 330 milyar dolar borcu var, haydi şimdi gidip çalışın!" diye cemaati işlerinin başına gönderiyor. O Malatya'nın ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca lakaplı imamı Celal Tigen. Basın Yayın Halkla İlişkiler mezunu. Cemaatiniz camiden taşıyormuş. Nedir bunun esbab-ı mucibesi?"Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan, cehennem ateşinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri değil, sevdirme yeridir. Adam camiye zaten dert, ızdırap içinde geliyor. Bir de cehennemden mi bahsedeceğiz?" Camide promosyon uygulamanız varmış?"Gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak lazım. Camiye gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. 0nlara sorular soruyorum, bilseler de bilmeseler de şehirler arası bilet, çeyrek, cumhuriyet altını veriyorum."
Biliyordum ben Şeker Hocayı..ama gene okumak zevk verdi .Ülkemizin her camisinde böyle aydın,böyle ince fikirli hocalar olduğunu düşünsene Nermincim..Ülkenin çehresi nasıl değişirdi.
Emelcim, bu mail bana yeni geldi, sizlerle paylaşmak istedim. Görevini böylesine çağa uygun bir biçimde yerine getiren hocayı alkışlamak lazım. Diğerlerine de örnek olması dileğiyle..
çok hoş bir paylaşım olmuş teşekkürler
Yorumunuz için ben teşekkür ederim.:)
Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır? " Bizde ayakkabılar kaskoludur. Ayakkabısı çalınana ayakkabı alıyorum." Hep böyle grand tuvalet mi giyersiniz?"İslam dini cübbe, sarık, takke ve tesbihten ibaret değildir. Peygamberimiz sıcak iklimde yaşadığı için entari giymişti.Kutuplarda yaşasa öyle mi giyecekti?"Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor? "Şiddetle karşıyım. Gidiyorlar türbelere, çaputlar bağlıyorlar, " Al sana göbek, ver bana bebek!" bunlarla uğraşıyorlar. Malatya'da Keşşaf Baba Türbesi var. Bir baktım kadınlar türbenin etrafında neredeyse içki kokteyli yapıyorlar. Yakını içki içen eline viski, şarap, rakı ne varsa mezara getirmiş. Şimdi bu adam kalksa bunları kovalasa haklı değil mi? Bunlar dini, takvim yapraklarında, cami diplerinde öğrendikleri için oluyor."Allah bilir sizin internet siteniz de vardır?"Cemaate; www.celalhoca.com.tr 'ye girin, sorular sorun dedim.Cemaat araştırmış. "Hocam bulamadık!" dediler. Sitem yok, espri yapmıştım.Ama hazırlıkları yapılıyor, yakında olacak."Cuma Namazının farzını kıldırıp cemaati gönderdiğiniz oluyormuş, niye?"Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var. Namazın farzını kıldırdıktan sonra; "Haydi şimdi gidin çalışın, memleket düzlüğe çıksın!" diyorum." Sizden rahatsızlık duyanlar yok mu?"Neşeli şeyler anlatıyorum diye çok tepki verdiler. Dini preslemişler, monoton hale getirmişler. İslam dini güler yüzlü bir din ama namazı bile somurtarak kılıyoruz."
Çok sevdim bu Şeker Hocayı ben ve ayrıca takdir ettim. Paylaştığınız için teşekkürler:)
Kim sevmez ki? Tabi yobazlar için birşey diyemeyeceğim.:)) Yorumunuz için teşekkürler..:)
Şeker Hoca devam ediyor:"Şeker Camii'ne yalınayak gelinmesini yasakladım. Ayağında mantar, egzama, başka bir hastalık olabilir. İnsanlar o ayakla basılan yere secde ediyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'na cemaate galoş giydirelim dedim. Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım camiye." ***"Bir gün sabah namazı için camiye gelmiştim. Üstünde hırka olan birini gördüm ama çok karanlıktı, tanıyamadım."Kimisiniz?" dedim, "Turgut Özal'ım" dedi. O sırada Başbakandı. Korumalarını atlatıp gelmiş. Annesi Hafize Hanım'la tanıştırıp aile imamları olmamı, dini konularda 0nları yönlendirmemi ve yılda 5 kere hatim indirmemi istedi. "Babam için 5 kere hatim indirmiyorum, ancak bir kere yapabilirim!" dedim. "Peki öldükten sonra mezarıma 5 yıl boyunca gelip dua okur musun?" dedi. "Ya Amerika'da, Arabistan'da ölürseniz, nasıl geleyim?" dedim, 0nu da kabul etmedim.Ama 4 yıl boyunca Özal ailesinin aile imamlığını yaptım." "Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize gerekiyordu.Halde çalışan birine; "Sen camiye avizeleri getir, ben senin reklamını yapayım!"dedim. Cami doluyken cemaate; "Namazın farzı kaç diye sorsam aranızda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi 0ndan da vazgeçtim, abdestin farzını sorsam 0nu da bilen olur, bilmeyen olur.. Ama kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binası No:47 Şahin Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz!" dedim. 15 gün sonra avizeleri getirdi. "Hocam, gelen giden benim dükkanı soruyor, caminin başka ihtiyacı var mı?" diye sordu." ***"Bir ara dünya kupası maçı vardı. Birkaç rütbeli kişi teravih namazını da, maçı da kaçırmak istemiyordu. "Hocam ne yapacağız?" diye sordular. "Teravihe gelin, hızlı kıldırıp sizi maça yetiştiririm!"dedim. Birkaç rekatı hızlı hızlı kıldırdım. Sonra biraz rolantiye almışım. Maça geciktiler."Hocam ne yaptın? İyi gidiyordun,s 0nra birden yavaşladın?" dediler. "Yahu radara yakalandık! Görmediniz mi, cemaatin arasında Malatya Müftüsü vardı?" dedim.
Bilmiyordum...günlüğünüzü okuyunca haberdar oldum veeeee içimi sevgi sardı....Gereksinimimiz bu Hocalar.....Teşekkürler....
Bence böyle hocaların dînî yollarla halka verdikleri eğitim, okul eğitiminden daha da etkili bir biçimde halkı çağdaşlaştırır derim sevgili Ginger. Yorumun için teşekkür ediyorum.:)
Zengin bir işadamının kızı, kendisiyle evlenmek isteyen erkek arkadaşını anne ve babasıyla tanıştırmak için evlerine yemeğe çağırdı. Yemekten sonra zengin işadamı damat adayıyla başbaşa konuşmak istedi ve 0nu çalışma odasına götürdü. "Senle şöyle erkek erkeğe konuşalım yavrum" dedi. - Evlendikten sonra aileni geçindirmek için ne iş yapmayı düşünüyorsun? Damat adayı duraksamadan yanıt verdi: - Aslında benim elimden her iş gelir efendim, evlendikten sonra bir yerde kesinlikle bir iş bulurum. Sonra da nasıl olsa Tanrı yardım eder. Damat adayının bu yanıtını kuşkuyla karşılayan işadamı, bu kez daha somut bir soru sordu: - Peki içinde kızımı oturtabileceğin bir eve nasıl sahip olmayı düşünüyorsun? Damat adayı yine duraksamadan cevap verdi: - Ben aslında çok çalışkan bir insanımdır, dedi. Gece gündüz demez çalışır, para biriktiririm. Sonra da nasıl olsa Tanrı yardım eder, biz de bir ev sahibi oluruz. Kız babasının neşesi iyice kaçtı. Bu kez sesini yükselterek sordu: - Peki oğlum, ilerde çocuklarınız olunca 0nlara nasıl bakacaksınız? Damat adayı o soruyu da yanıtladı: - Biraz önce söyledim ya, gece gündüz çalışır kazandığım tüm parayı biriktiririm. Sonra da nasıl olsa Tanrı'nın yardımıyla çocuklarımızı büyütürüz. Damat gittikten sonra kızı koşarak babasının yanına geldi: - Damadını beğendiğini gözlerinden anlıyorum babacığım, lütfen söylermisin 0nun en çok neyini beğendin? Babası kızının yüzüne dik dik baktı: - 0nun en çok hoşuma giden yanı benim hakkımdaki görüşü, dedi ve ekledi: - Beni Tanrı sanıyor!
Selam sana ey bu günlükün sahibesi..Ya kafama birşey takıldı günlükünü okurken 0nun için buradayım..Merakımdan sabaha kadar uyuyamadım..İki saat uykudan sonra ilk işimde sana bunu sormak olsun diye sabahın bu saatinde karşına dikildim..Söylermisin bana sen pravakatörmüsün..?Ne alakası var deme çünkü çokkkkk alakası var..Şimdi bu fıkra ne anlama geliyor söylermisin Allah aşkına..Günümüzde kaynana-damat-eş arasındaki bermuda şeytan üçlemesinde yeterince gerginlik yaşanırken ortamı daha da çok germenin anlamı nerdir?..Ya sana ne milletin kaynanasının ve hanımının cenaze törenindenn..Hem sen niye böyle bir fıkra yazdın ki..Yani şimdi bütün ademler malum nedenden dolayı mı o köpeği istiyorlar bunun belirtisi nedir..Sabah sabah bu fıkrayı okuyan yeni evlenmiş körpecik beyinlerin nasıl bir psikolojik baskı altına gireceklerini hiç mi düşünmedin..Senin gibiler yüzünden toplum çöküntüye uğruyor..Yok arkadaş artık sana ve senin gibilere birilerinin dur deme zamanı geldiii.Ayrıca bahsi geçen fıkrada arkadan gelen adem kafilesinde hiç mi damadı nisa yoktu..Eğer yoksa buda nisaların bile mevfa olmuş o iki nisayı sewmediklerini ortaya koymazmı..Nisalar tarafından sewilmeyen bu iki nisanın mefta olmasına ademlerin sewinmesi neden garip geliyor 0nu anlamış değilimmm...Diğer taraftan unutma ki bu toplumda senin gibi pravakatörlere papauç bırakmayacak bir çok fert yetişiyor..Ayağını denk al..Neyse ben gidiyim artık..Daha kendi günlükümle randevum var..Günlükümden günlüküne,benden de sana sewgiler..Hadi hayırlı işler!!:)))
---------------- (Araya şu çizgiyi çekeyim de, destanlar karışmasın. Acemiler için bi uyarı: Alttaki açıklamalar benim oluyor. Yani ben, acemibilge'nin. Karıştırmayasınız! Dur, çizgiyi biraz daha uzatayım bari):)--------Hah!! Yeter bu kadar! Bir de kocaman harflerle yazdım mı, tamamdır!.. (Az biraz daha çizeyim)------
ŞİMDİİİ, GÜNLÜĞÜME (LÜTFEN DİKKAT!! "GÜNLÜKÜME" DEĞİL, "GÜNLÜĞÜME") BU KADAR ETRAFLICA YORUM YAZDIĞINA GÖRE SENİN İŞİN GÜCÜN YOK GALİBA ARKADAŞIM. DEVLET MEMURUYSAN, VATANDAŞ OLARAK SENİ PROTESTO EDİYORUM, ÇÜNKÜ ÖDEDİĞİMİZ VERGİLER SENİN GİBİ SALLA BAŞINI, AL MAAŞINI DİYENLER VE ÖYLE YAPANLAR YÜZÜNDEN BOŞA GİDİYOR. YOK EĞER ÖZEL SEKTÖRDE ÇALIŞIYORSAN, SENİ PATRONUNA ŞİKAYET ETMEK FARZ OLDU, ADAMIN ÖDEDİĞİ PARALARI HAKETMEDİĞİN, İŞİNİ KAYTARDIĞIN İÇİN. AMMAAA, İŞİN SAHİBİ SEN İSEN, O ZAMAN SÖYLEYECEĞİM BİŞEY OLAMAZ TABİ. NE HALİN VARSA GÖR DERİM ANCAK VE ANCAK... GELELİM YAZDIĞIM FIKRA İLE İLGİLİ YORUMLARINA... ÖNCELİKLE BELİRTMEKTE FAYDA VAR, BEN PROVOKATÖR DEĞİLİM AMA, MAAŞALLAH SEN BU İŞİ İYİ YAPACAĞA BENZERSİN. BAKSANA, ALELADE Bİ FIKRADAN BİLE OLMADIK SENARYOLAR ÜRETTİĞİNE GÖRE!! HEY ALLAHIM, Bİ DE BUNU DÜŞÜNMEKTEN UYKUSU KAÇMIŞ!!! UYKUSUNU KAÇIRAN ŞEYE BAK!!! SEN AKIL, FİKİR İHSAN EYLE ŞU KULUNA ALLAHIM! HADİ BAKİİM, HERKES KENDİ GÜNLÜĞÜNE... Bİ DAHA DA BOYUNDAN BÜYÜK LAFLAR ETME BÖYLE!!:))))))) SANA DA HAYIRLI İŞLER!:)))
Walla ne yalan söyleyeyim yaptığın yorumdan pek bir haz alamadım..Sen benim yaptığım yoruma cevap yazacağına pravakatör olmadığını ispatla..Sen tutumuş benim uykumla ilgileniyorsunn..Hem sizin günlüğünüzün(DİKKAT: GÜNLÜKÜNÜZÜN DEĞİL GÜNLÜĞÜNÜZÜN!!!)adetleri ne bilmiyorum ama benim günlükümün(DİKKAT: GÜNLÜĞÜMÜN DEĞİL GÜNLÜKÜMÜN)adeti gelen misafir kovamamaktır..Tamam bizde gideriz günlükümle kolkola girip..Ne var yemedik ya günlüğünü Allah allah.Ayrıca ben senden yakından pravakatörlük dersi alacağım..Bu konu için konuşuyorum bükemediğim eli öpecem(pravakatörlük konusunda):)))Hadi hayırlı işlerrr:)))))
PROVOKATÖRLÜK KONUSUNDA DERS VERECEK BİLGİ VE DENEYİME SAHİP OLMASAM DA, ALLAH'A ŞÜKÜR NASIL YAZILDIĞINI BİLİYORUM. VERSEM VERSEM, ANCAK O KONUDA DERS VEREBİLİRİM. BAK ŞİMDİ, R İLE K ARASINDAKİLERİN "O" OLMASI LAZIM... YANİ "PRAVAKATÖR" DEĞİL, "PROVOKATÖR" OLACAK... ANLAŞILDI MI?:)))))))))) SANA DA HAYIRLI İŞLER!:)))))))) -UKALABİLGE-
Hava taşımacılığının ilk yıllarında insanlar uçağa binmekten korktukları için bir türlü istenen yolcu sayısına ulaşılamıyormuş.
Bir şirketin promosyon sorumlusu uçaklarında seyahat eden iş adamlarına birer mektup göndererek eğer o hafta rezervasyon yaptırırlarsa bundan sonraki ilk beş seyahatlerinde eşlerinden para alınmayacağını bildirmiş. Bunun üzerine epeyce başvuru olmuş doğal olarak. Ve iş adamları eşleri ilekatılmışlar.Şirket kampanya sona verdikten sonra bu kez iş adamlarının eşlerine birer mektup göndererek seyahatlerinden memnun kalıp kalmadıklarını sormuş. Ancak mektup gönderilen kadınların %90'ından şu yanıt gelmiş :NE SEYAHATİ., NE ZAMANDI?!!
Havayollarından bahsedince aklıma bir fıkra geldi.Kendi kendime güldüm.Çok hınzırca.Başbaşa olsaydık sana anlatabilirdim:P
Amasra'da başbaşa kahvelerimizi içerken dinleyebilirim Güzincim:)
hahahahahaha aman tanrım yaa bu kadar güzel olur bayıldım (hala ayığım ama) süperdi...
Bu kahkahalarınla sen de beni güldürdün sevgili MaraJade:))) Bayılmana bayıldım..:))
Evetttttt işte beklenen gün geldi..Ben ve günlükümmm senin günlüğüne baskın yapıyoruz:Sen bu satırları okuduğun zaman büyük bir ihtimalle günlüğün can çekişiyor olacak.Çok güzel bir gün bugün.Sen yokken biz senin günlükine missileme yapıyoruz ve sen müdahale edemiyorsun.:))Evet şimdi gelelim asıl meseleye.Sen şimdi ayaklarını uzatmış belki gazeteni okuyor,belki kahve içip dedikodu yapıyor yada ne biliyim belkide daha yataktan yeni kalkıyorsundur:Gerçi erken uyandığını biliyorum ama ne yaparsın işte tatil bu belli mi olur değil mi?Sen bunları yaparken senin günlükün can çekişiyor.Nasıl için el veriyor bilmem nasıl bu kadar acımasız olabiliyorsun 0nuda bilemiyorum.O kadar şeyi paylaştığın(senin için belki cansız bizim için canlı)bu günlüğü nasıl oluyorda tek başına yaban ellerde bırakıyorsun.Aslında pekte yaban el sayılmaz ama uzun bir süre tek başınada kalabilir.Düşündümde madem tek kalacak bende habire bişiler yazayımda bari rehavete kapılmasın.Senin günlükün benimki kadar yanlızlığa alışık değildir.Neyse bugünlük vazifemizi yerine getirdik.Bişide yapmadık dikkat edersen.Eğer döndüğünde okursanhoş geldin.Yok ordayken okursan iyi tatiller.Kendine iyi bak(hem orda hem dönünce)Hadi hayırlı işler:)))
Sevgili 0nly, yokluğumda günlüğümü yalnız bırakmayıp 0na gözkulak olduğun için sana minnettarım. Zavallı çocuk, sen olmasan kendini çok garip hissedecekti mutlaka:)) İyi ki varsın, ve iyi ki ilgilendin!:)))
Meraba.Bugün pazar diye elimizden kurtaulacağını sanıyorsan yanılıyorsun.Ben ve günlüküm birkez daha buradayız.Ama artık yazmamaya karar verdik.En azından sen geri gelinceye kadar.Çünkü hiç zevkli olmuyor cevap veremeyince.Gerçi bir bakımada iyi oluyor vıdı vıdı dinlemiyoruz ama olsun genede sıkıcı.Günlüğüne fıkra ekleyemiyorsun diye düşündük.Malum alışmış kudurmuştan beterdir ya günlükünün psikoloji bozulmasın diye bugün biz bir tane ekleyelim dedik.Umarım sakıncası yoktur:)
İsrail'de devlet şirketinin sigortacısı kışlaya gider. Askerler içtimadadır. Başlar anlatmaya.."Ben size sigorta satmaya geldim. Sigorta olmayanlar savaşa gittiğinde beynine bir kurşun yerse, ailesi hiç para alamaz; sigortalı olanların ailesine ise, devlet yüklü bir para öder. Şimdi kimler sigorta yaptırmak istiyor?" Kimseden ses çıkmaz. İki kez daha anlatır ama yine ses çıkmaz.Sigortacı gitmek üzereyken kıdemli bir başçavuş gelir.. "Bir de ben anlatayım, ben bunların dilini konuşurum" der sigortacıya.."Beyler, şimdi sigorta olup da beynine kurşun yiyenlere devletin ne kadar para ödeyeceğini duydunuz mu?" "Duyduk" der herkes. "Şimdi siz hesap edin. Bundan sonra çıkacak ilk savaşta bizim devlet, cepheye sigortalıları mı, sigortasızları mı sürer?"
Fıkrana bayıldım 0nlycim:))) Günlüğümü öksüz bırakmadığın için bir kez daha teşekkür ediyor, ama vıdı vıdılarımın bu saatten itibaren eskisi gibi süreceğini bildirmekten, nedense büyük bir keyif alıyorum:)))) Hırrrrr!!!!
Mükemmel bir çift olduğunu yada olacağını düşünenler mutlaka okumalı... Kadınlar yarıda bırakacak okumayı 0na göre!:) Sonuna kadar devam etmek yok!.. Sadece erkekler okuyabilir sonuna kadar.. Zamanın birinde mükemmel erkek ve mükemmel kadın karşılaşmışlar. Mükemmel bir flört döneminden sonra mükemmel bir evlilik yapmışlar. Birlikte mükemmel bir hayat sürmüşler. Bu mükemmel çift karlı, fırtınalı bir noel akşamı mükemmel arabalarıyla giderken yolda donmak üzere olan bir adam görmüşler. Mükemmel çift olduklarindan adama yardım etmek için durmuşlar. Adam meğer sırtında oyuncak çuvalıyla Noel Baba'ymış. Mükemmel çiftimiz noel akşamı çocukların hayallerini karartmamak için Noel Baba ve oyuncaklarını arabaya yüklemişler. Oyuncakları çocuklara dağıtarak yollarına devam etmişler.. Maalesef tipi artmış, araca hakim olmak zorlaşmış ve mükemmel çift ile Noel Baba trafik kazası geçirmişler. Kazada bunlardan yalnızca biri kurtulmuş. Soru:Kim kurtulmuş? Cevap aşağıda
Yanıt: Mükemmel kadın kurtulmuş.. Herşeyden önce mükemmel kadın gerçekten vardır... Herkes bilir ki Noel Baba ve mükemmel erkek diye birisi yoktur...
Kadınlar burada okumayı bıraksınlar, yazının sonu!!! **** Erkekler aşağıya baksınlar.
Eğer mükemmel adam ve Noel Baba yoksa arabayı mutlaka mükemmel kadın kullanıyordur, bu bize kazanın nedenini ve en mükemmel kadının bile araba kullanmak gibi bazı konularda pek de mükemmel olmadığını açıklar....
**** Erkekler aşağıya baksınlar.
Aklımdayken, eğer bir kadınsanız ve hala bunu okuyorsanız, bu da başka bir noktayı açığa kavuşturur: Kadınlar hiç bir zaman söz dinlemezler... :))))))
SEN DELİSİN DELİ;ACEMİ DELİ....:)))
Bütün nisalar az biraz delidir be Emelcim:))))
Sonuna kadar okudum :))) hani söz dinlememek değil de merak:))) süperdi...
Aslında o yazıda eksik olan da o zaten sevgili MaraJade, MERAK!!!:))) Biz hatunlar meraklıyız da, öyle değil mi?:))))
ha!ha!ben de sonuna kadar okudum:))))) da ne erkeği,ne kadını bunu herkes sonuna kadar okur :))eee meraaaak!!!
Sevgili arkadaşım, günlüğüme gösterdiğin ilgi için teşekkür ederim. Bu vesileyle, kürsü yorumlarını zevkle okuyup takibettiğimi de bildirmek isterim.:) Nedense görüş bildirdiğin her konuda, yazdıklarının altına imza atmak geliyor içimden, bilesin!:)))
Maymun kurmuş çilingir sofrasını ormanın ortasına, külhanbeylik yapıyormuş. O sırada zürafa ordan geçiyormuş, sormuş: - "Vay maymun kardeş, nasılsın?" - "İyiyim be anam, içiyorum içiyorum aslanı dövüyorum." Zürafa tırsmış ve uzaklaşmış. Derken zebra geçmiş, o da sormuş: - "Selam maymun abi, ne var ne yok?" - "N'olsun be gülüm, hep ayni; içiyorum içiyorum aslanı marizliyorum." Zebra da uzaklaşmış ordan. Bu kez köstebek, geçerken sormuş: "Maymun ya, naber?" "İyilik koçum.. İçiyorum içiyorum Allah ne verdiyse girişiyorum aslana!" Köstebek de sıvışmış... Ancak böyle böyle derken, olanlar aslanın kulağına gitmiş ve aslan o tarafa doğru yola koyulmuş. Çıkmış maymunun karşısına: - "Eee anlat bakalım maymun efendi, ne var ne yok?" Maymun hemen kendine çeki düzen vererek yanıtlamış: - "N'olsun be abi, içiyorum içiyorum abuk subuk konuşuyorum."
İyi kıvırmış be gülüm;maymun deyince benimde aklıma eski bir fıkra geldi.Ormana vergi denetmenleri gelmiş.Maymun aylak aylak gezinirken ,yanından hızla kaplumbağa geçmiş,nereye kaplumbağa kardeş demiş.Kaplumbağa;sorma demiş memurlardan kaçıyorum.Bende ev ,hanımda ev ,çocukta ev ben kaçmıyayımda kim kaçsın...Bunu duyan maymunda koşmaya başlamış.Yolda kaçan ayıyı görmüş;Hayırdır sen neden kaçıyorsun.Ayı;bende kürk,hanımda kürk çocukta kürk ben kaçmıyayımda kim kaçsın demiş..Maymun daha da hızlanmış,Yolda leyleği görmüş ,leylekte telaşlı telaşlı kaçıyor,sen neden kaçıyorsun demiş maymun.Sorma demiş leylek bende yazlık,hanımda yazlık ,çocukta yazlık ben kaçmıyayımda kim kaçsın demiş...Maymun tam hızlanacakken zınk diye durmuş.Ulen demiş,ben niye kaçıyorum.Benim dötüm açık,hanımın dötü açık,çocuğun dötü açık.......
Hah ha ha haa!.. Emelcim, bu fıkrayı biliyordum ama senden dinlemek daha bi hoşuma gitti, sağolasın!:)) Sevgilerimle...
Adamın biri arkadaşı ile yolda giderken elindeki çakısı ile parmağını keser. Biraz ötede sağlık ocağı vardır. Adam: "Ben şurada pansuman yaptırayım" der.
İçeri girince karşısına iki kapı çıkar.
Birinde: HASTALAR Ötekinde: YARALILAR yazılıdır. Yaralılar kapısından girer. Yine önünde iki kapı. Birinde: ET Ötekinde: KEMİK yazar Et kapısından girer. Yine iki kapı. Birinde: ÖNEMLİ Ötekinde ÖNEMSİZ yazıları olan Önemsiz kapısından girince kendini sokakta bulur. Arkadaşı sorar : -Nasıl iyi baktılar mı? -Hayır ama organizasyon dehşet!!.... :)))
hhaaha çok komikti ya baya güldüm... aaa benim gönderdiğim fıkraymış.
Bak bu lafına da ben güldüm şimdi AITO!:))))) Ara ara senin gönderdiğin fıkraları ara ara ben de buraya yazıyorum, tabii senden olduğunu belirterek.:)) Epey oldu göndereli, unutmuşsun bile:)))
Adam maça gitmiş. Aldığı bilet tribünün en uzak köşesinde. Yerine oturmuş birinci devreyi güç bela seyretmiş. O arada ön tarafta tam ortada bir koltuğun boş olduğunu fark etmiş. Devre arasında sıralar arasından geçip o boş yere ulaşmış. Yan koltuktaki adama sormuş: - "Burası boş mu?" - "Boş”, demiş adam... - "Nasıl oluyor bu tıklım tıklım dolu stadda boş yer kalmış..." - "Orası benim eşimin, demiş adam, aylar önce bu maç için almıştık. Ama eşim vefat etti..." - "Çok üzüldüm”, demiş bizimki, “ama dost ve akrabalarınızdan birine neden vermediniz bileti?" Adam:
- "Onların hepsi şu anda cenazede...